Emperyalizme ve gericiliğe karşı tarihsel bir ilerleme olarak 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin 1980 darbesiyle başlayan topyekün siyasal ve ekonomik dönüşüm süreci 15 yıllık AKP iktidarı döneminde tamamen tasfiyeyle sonuçlanırken, AKP Türkiyesi’nin bundan sonraki yolcuğunda ‘Cumhuriyet’ kavramının nereye oturacağı ve 1923’ün değerlerinin geleceğe nasıl taşınacağı ile “Yeni bir Cumhuriyet” mücadelesiyle ilgili tartışmalar sürüyor.
‘Cumhuriyet’ kavramını değerlendirdiğimiz yazı dizimizin beşinci bölümünde konu ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz isim KHK ile açığa alınan Dokuz Eylül Üniversitesi DEÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İzge Günal oldu. Günal’a bugün gelinen süreçte ‘Cumhuriyet’in anlamını, kaybedilen kazanımlarla ilgili mevcut tabloyu ve “Yeni bir Cumhuriyet” mücadelesinin bugünkü değerini sorduk.
Günal’ın görüşlerini okurlarımızla paylaşırken, 5 Kasım’da Bostancı Gösteri Merkezi’nde yapılacak “Yeni bir Cumhuriyet için…” buluşmasına bir kez daha çağrıda bulunuyoruz.
Bugünden bakıldığında cumhuriyetin anlamı nedir?
Kurtuluş savaşı, aydınlanma girişimleri ve bunların tümünün bir ifadesi olan cumhuriyet, kuşkusuz bu toprakların gördüğü en önemli atılımdır. Devrim tarihi yazılacak olsa herhalde başa cumhuriyet konulurdu. Çökmekte olan ve bu nedenle de feodal toplum yapısının ve üretim ilişkilerinin en gerici biçimini yaşayan bir imparatorluk kalıntısından, çağdaş, laik ve özgür bir toplum yapısına dönüştürme çabasıydı. Başka bir ifadeyle, burjuva düşüncesinin üstyapıyı oluşturduğu kapitalist üretim ilişkileri temelli bir toplum yapısı oluşturmaktı cumhuriyet projesinin hedefi. Amaçlarına tam olarak ulaşılamasa bile çok önemli kazanımların olduğu da yadsınamaz. Bugün ileri olan herşeyin temelinde cumhuriyet ve onun düşüncesi vardır. Öyle ki, İzmir Marşı halâ gericiliğe karşı direnişin simgesi olabilmektedir.
Ancak, cumhuriyeti kuran sınıf, yani Türkiye büyük burjuvazisi bugün ilerici niteliklerini yitirmiştir. Kapitalist üretim ilişkilerinin artık demokrasi ve laiklikle yürütülebilmesi olanaksız hale gelmiştir. Günümüzdeki gericiliğin temel nedeni de budur. Demek istediğim, cumhuriyet değerlerini artık onu kuran sınıfın taşıması beklenemez.
Toplumsal dokunun tahribi, kaybedilen kazanımlar, bu tabloyu nasıl tersine çeviririz?
Haklısınız, bugünkü tablo çok karanlık. Ancak bu tablonun tersine çevrilmesi de olanaksız değil, hatta kaçınılmaz çünkü tarihin tekerleğinin dizaynı ileri doğrudur. Dediğim gibi, cumhuriyet değerlerini ve kazanımlarını onu kuran sınıfın koruması artık beklenemez, doksan yıl öncesinin ilerici sınıfı artık gericileşmiştir. Bu yargı sadece Türkiye için değil, diğer ülkeler için de geçerlidir. Fransız devrimini yapan sınıf ile Afrika ülkelerini bombalayan sınıf aynı sınıftır. Bu tablonun tersine çevrilebilmesi sosyalizmi hedefleyen, emekçi girişimi ve onun ideolojisiyle olasıdır. Ancak emekçi sınıf veya onun adına hareket edenler de cumhuriyet kazanımlarını göz ardı etmemelidir. Sanırım ‘ayağını yere basmak’ böyle bir şeydir.
Yeni bir cumhuriyet için mücadele etmek… Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında bu sorunun yanıtını verdim sanırım. Artık 1923 cumhuriyetini yeniden kurmak olası değildir, çünkü cumhuriyet değerleri ile kapitalist üretim ilişkileri aynı çizgi üzerinde değildir. Hatta tersine kapitalist sınıf, cumhuriyetin kazanımlarının karşısındadır. Evet, yeni bir cumhuriyet, emekçi cumhuriyeti gereklidir, hatta başka yol da yoktur.
Bu haber en son değiştirildi 16 Kasım 2017 14:49 14:49
2025 yılı için 22 bin 104 lira olarak belirlenen net asgari ücret, açlık sınırının yüzde…
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, "Bu hafta içinde İmralı heyetimizin Ada’ya gitme olasılığı çok…
Suriye, İsrail’in Beyt Cinn bölgesinde düzenlediği askeri operasyonu 'tehlikeli bir tırmanış' olarak nitelendirerek şiddetle kınadı.…
Kanal İstanbul projesi hız kazanırken, Arnavutköy’deki tarım arazileri bir bir satışa çıkarılıyor. Şeyha Moza’nın aldığı…
BM’nin “terörist” listesinde yer alan HTŞ lideri Ebu Muhammed Colani’nin eylülde Genel Kurul’da konuşacağı yapacağı…
Filistin Gazeteciler Sendikası, İsrail'in Filistin basınını ortadan kaldırılması gereken stratejik bir tehlike olarak gördüğünü belirtti.