Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye yaptığı ziyaret ve Donald Trump ile yapacağı görüşme ülkenin gündeminde önemli bir yer teşkil etti.
Fethullah Gülen üzerinden yürütülen pazarlıklardan tutun, Rakka operasyonu için YPG’ye verilen ağır silah desteği ve Türkiye-ABD ilişkilerinin stratejik boyutuna kadar her şeyin bu görüşme ile bağlanacağına dair bir kanaat mevcut.
Ülkemizdeki siyasi gelişmeleri Erdoğan ile Trump arasındaki görüşmelere indirgediğimiz oranda tüm bu başlıklara dair yanıt üretmek imkansız.
O halde özellikle şaibeli referandum sonuçları ile birlikte ülkemizde büyük bir meşruiyet problemi taşıyan başkanlık sistemi ve bunun arka planındaki gelişmeleri bu tablonun bir yerlerine oturtmamız gerekmektedir.
Çok uzağa gitmeye gerek bulunumuyor. 2012 yılında Rahmi Koç tarafından başkanlık sistemi için çok uygun bir figür olarak pazarlanan Erdoğan’ın sermaye sınıfı için ne anlam ifade ettiğini ortaya koymak gerekiyor.
Üzerine bugün yaşasalardı aynı açıklamaları yapacak olan Süleyman Demirel’i, Turgut Özal’ı ve Sakıp Sabancı’yı ekleyin. Türkiye sağının ve sömürücü güçlerinin en önemli figürleri hayatları boyunca başkanlık sisteminin Türkiye’ye gelmesi için mücadele ettiler.
Gerici AKP iktidarı işte tam da bu özlemleri taçlandıran siyasal oluşum olarak artık Türkiye sermaye sınıfının, Türkiye sağının ve emperyalizmin hizmetindedir.
TÜSİAD’ın, referandum oylaması bittiği anda yaptığı açıklamayı bu gözle okumak gerekir. 12 Eylül döneminde emperyalizme verilen sözler “yapısal reformlar”dan asla geri basılmaması üzerine kuruluydu. 12 Eylül’ün çocuğu ve uzantısı AKP iktidarı bugün aynı sözleri vermeye devam ediyor. Merak edenler, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in referandumdan sonra ABD’de verdiği demeçlere bakabilir.
Ya da TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik’in patronların tüm özlemlerini Diyarbakır’da deklare ettiği konuşmasına bakın. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), “39. Girişim ve İş Dünyası Konseyi” toplantısında konuşan Bilecik, PKK’nin silah bırakmasını ve ‘çözüm’ sürecinin başlaması gerektiğinden dem vuruyor. Konuşmanın devamında ise patronların ve emperyalizmin özlemleri gizli: Yapısal reformlar devam etsin, esnek çalışma modeline geçilsin, patronların üzerindeki vergi yükü kalksın, Suriyeli göçmenlerin ucuz emek gücü olma vasfı yasal hale getirilsin.
O yüzden gerici AKP iktidarına, Türkiye’deki sermaye devletine, patron sınıfına, emperyalizme ve bunların arasındaki ilişkiler bütününe dikkat çekilmesi gerekmektedir. Bu dörtlünün arasındaki ilişkiler bütününü karşıya alarak Türkiye solunun bir mücadele hattı örmekten başka bir çıkış yolu bulunmamaktadır.
İşte bu sebeple, anti-emperyalist hat, Ortadoğu’daki gelişmeleri de hesaba kattığımızda Türk ve Kürt emekçilerinin kurtuluş yolu açısından kritik noktada durmaktadır.
Patronlara ve sermaye devletine karşı ikirciksiz duruş bu mücadelenin sigortasıdır. Onlar için hava hoş, nasıl olsa kıdem tazminatı ve iş güvencesi kalkar, esnek üretim gelir diye bakıyorlar. Kendilerine sürekli işbirlikçi arıyor ve düzen içinden bunları bulmakta zorlanmıyorlar.
Gerici AKP iktidarına karşı mücadele etmek istiyorsak bunları ajandamıza yazalım öncelikle…
Devrim ve sosyalizm hedefini ete kemiğe büründürmenin başka bir yolu bulunmuyor.
Bu haber en son değiştirildi 19 Mayıs 2017 10:48 10:48
Beyaz Saray Basın Sözcüsü Jean-Pierre yaptığı açıklamada ne ABD'nin ne de Ukrayna'nın bölgedeki gerilimi arttırmada…
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şikâyetiyle 11 yıl 8 ay hapis…
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eski basın danışmanı Ahmet Sever, Mustafa Varank’ın açtığı 'Ak trol' davasından…
"Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamasıyla hakkında soruşturma başlatılan gazeteci Fatih Altaylı, "Olağan ve alışık…
MHP’li vekillerin altın kaçakçılığı ve kara para iddiaları siyaseti karıştırdı. Bahçeli’nin tavrı, Dubai bağlantıları ve…
İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak…