Semiha Özalp Günal: Cumhuriyet ve laiklik karşıtlığı almış başını gitmektedir
Yard. Doç. Dr. Semiha Özalp Günal "Başkanlık Anayasası"na dair görüşlerini ifade etti.
AKP ve MHP ittifakı ile Meclis’e getirilen “Başkanlık Anayasası” teklifinin maddelerine dair oylamaların Meclis’teki ilk turu sona erdi ve maddeler geçti. Bu esnada da toplumda da Başkanlık sistemi canlı bir şekilde tartışılmaya başlandı.
Konu ile ilgili Gazete Manifesto olarak görüşler almaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde Bilim ve Gelecek Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ender Helvacıoğlu‘nun, İlerici Kadınlar Derneği Genel Başkanı Nuray Yenil’in, Birleşik Metal İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu‘nun ve dün iktisat profesörü Korkut Boratav‘ın görüşlerine yer vermiştik.
Bugün de Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Semiha Özalp Günal gazetemiz okurları için “Başkanlık Anayasası”nı değerlendirdi.
Hatırlanacağı üzere daha Anayasa taslağı Meclis’e dahi gelmeden önce geçtiğimiz yılın Nisan ayında on yedi aydın, sanatçı, sendikacı ve gazeteci tarafından “Başkanlık Anayasası’na Hayır” başlıklı bir çıkış gerçekleştirilmişti. Semiha Özalp Günal da bu çıkışa imza veren kişilerden biriydi.
Günal, “Başkanlık Anayasası” ile ilgili şunları ifade etti:
G.M.: AKP Başkanlık Anayasası ile birlikte Türkiye’yi nereye taşımaya çalışıyor? Bu duruma karşı nasıl bir mücadele izlenmeli?
S.Ö.G.: Başkanlık gündemi bir süredir ısıtılıp ısıtılıp tekrar önümüze sunulmaktadır. Türkiye’nin geleceğini karartmak isteyenler ortaklaşmış, ülkeyi bir diktatörlük/başkanlık rejimine doğru hızla sürüklemektedir. Var olan gerici yaklaşım bilimden giderek uzaklaşmaktadır. Türkiye’de sistem değişikliğine gitmenin herhangi bir bilimsel gerekçesi bulunmamaktadır. Hiç kimse “ülkede yapılan sosyolojik, sosyo-psikolojik araştırmalar bir sistem değişikliğini şu şu açılardan gerekli kılmaktadır” benzeri bir açıklama yapmadan, yönetilemeyen her şeyi parlementer sisteme bağlamakta ve sistem değişikliği sanki her şeyi çözecekmiş gibi mesnetsiz açıklamalar yapılmaktadır. Ülkede Cumhuriyet, özellikle de laiklik karşıtlığı almış başını gitmektedir. Bilimsel hiç bir yaklaşım barındırmayan Türkiye’nin yakın geleceği ne yazık ki çok karanlık gözükmektedir.
Hukukun, laikliğin, bilimin, bilimsel eğitimin olmadığı bir ülkede sistemin ne olduğunun pek de bir önemi yoktur aslında. Bizim görevimiz sonuna kadar laikliği korumak, hiç yılmadan bilimin ve bilimsel eğitimin toplumsal yaşam için önemini anlatmak, tüm hukuksuzlukları ortaya koymak ve adil, eşit bir dünya yaratmak için mücadele etmektir. Bu mücadele, yeniden çeşitli bildiriler yazıp yaymakla, bulunduğumuz her platformda yapılan yanlışlıkları anlatmakla, örgütlenmekle ve her türlü gericiliğe karşı durmakla gerçekleşecektir diye düşünüyorum. Durum her ne kadar umutsuz görünüyorsa da bu halkın boyun eğmeyeceği gerçeği bize her zaman umut aşılamalıdır.