Geçtiğimiz hafta İzmir’in Torbalı ilçesinin Pamukyazı Mahallesi’nde ellerinde sopalarla Suriyelilerin kaldığı bölgeyi basan 300 kişilik grup, 500 Suriyeli sığınmacının bölgeyi terk etmesinin ardından Suriyelilerin kaldığı 40 çadırı yaktı.
Tayyip Erdoğan’ın 2016 Temmuz’undaki Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilmesine ilişkin açıklamasından sonra “#ÜlkemdeSuriyeliİstemiyorum” ve “#SuriyelilerGitsin” uzantılarıyla sosyal medya paylaşımları, ülkenin birçok yerinde Suriyeli sığınmacılara dönük saldırılar ve elbette bunlara eşlik eden, artışına büyük katkı sunan medya haberleri hızla arttı, artıyor.
Peki, bu “vatandaşlık” meselesini ilk dillendirenlerden biri kim? 2015 yılında patron örgütü TİSK’in (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) “Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’ye Etkileri 2015” başlığıyla yayınladığı raporda “Risk ve fırsatların iç içe geçtiği bir tablo ile karşı karşıyayız, göçü bir fırsata çevirebiliriz” dediğini, Suriyeli bir sığınmacının aldığı ücretin Akçakale’de Türkiyeli bir işçinin aldığının yüzde 80’i, Urfa’da yarısı ile yüzde 80’i arası, Hatay ve Kilis’te yarısı, İstanbul’da ise üçte biri olduğunu biliyor musunuz?
Veya, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) Kasım 2015 verilerine göre Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların %49.2’sinin kadın, %54.2’sinin 0-17 yaş aralığında, yaşlıları da eklediğinizde ülkemize sığınan Suriyelilerin neredeyse %80-85’inin çocuk, kadın ve yaşlılar olduğunu, merdiven altı atölyelerde binlerce Suriyeli çocuk işçinin çalıştırıldığını, kadınların ve kız çocuklarının seks kölesi olarak satıldığını biliyor musunuz?
2016 Haziran’ında TBMM komisyonundan geçen Emekli Sandığı Yasa Tasarısı’na eklenen bir madde ile tıpkı Türkiye’deki sınıf kardeşleri gibi Suriyeli sığınmacıların çokuluslu şirketlere kiralanmalarının, bu yolla da içerideki şirketlere rant aktarılmasının önünün açıldığını biliyor musunuz?
Savaştan ve gözü dönmüş cihatçı teröristlerden kaçan Suriyelilerin büyük bir kısmının Türkiye’deki kamplarda “can güvenliği” nedeniyle cihatçı katillerle bir arada kalmak istemediğine dair bir bilginiz var mı? Hani, onları mahallenizde ve şehrinizde istemiyorsunuz ya!
Peki, sayıları üç milyona ulaşan Suriyeli sığınmacılar içerisindeki cihatçıların sayısını biliyor musunuz? Ya da şöyle soralım: Yüzün üzerinde ülkeden on binlerce cihatçı katil, Türkiye topraklarından kafa kesmek, insan katletmek için Suriye’ye geçerken, bizlerin vergileriyle bu katil sürüleri ülkemizde eğitilirken, devlet hastanelerinde tedavi edilirken, binlerce TIR egemen bir ülke halkının katledilmesi için Suriye’ye silah ve mühimmat taşırken siz ne yapıyordunuz?
Ülkemizdeki yabancı cihatçı sayısını, bunlara ek olarak 10 binden fazla Türk cihatçının kafa kesmek ve katliam yapmak üzere Suriye topraklarına gittiğini? Bu sayının kat ve kat fazlası Türkiyelinin ülkemizde örgütlendiğini, bunların bizzat AKP iktidarı ve bürokrasisi eliyle palazlandırıldığını görmüyor musunuz?
AKP emperyalistlerle birlikte Suriye’yi savaş bölgesi haline getirirken, yüz binlercesinin kanından beslenirken, milyonlarca insanı göç yollarında sefalete sürüklerken, bütün bunları yapanlara ses çıkarmadığınız için sikayet ettiğiniz insanların durumunda hiç sorumluluğunuz olmadığını mı düşünüyorsunuz?
“Ama onlar rahat rahat yaşıyor” diyenlere de şunu söyleyelim: Türkiye’ye göç eden Suriyelilerin çok küçük bir kesimi üst gelir seviyesine sahip ve “geçici koruma” statüsü verilen Suriyeli sığınmacılar en korkunç sömürü çarklarında ezilirken, bu küçücük zengin azınlığın yatırım yapması önünde herhangi bir engel yok. Tıpkı Türkiye yurttaşı emekçiler ve sömürenler gibi, değil mi? Türkiye’nin işsizlik ve ucuz emek cenneti olarak pazarlandığını, ücret seviyesinin düşüklüğünün bu cennetin yaratıcıları için fırsat olduğunu, işçiler arasındaki yerli-yabancı karşıtlığının, işçi sınıfını kendi içerisinde birbirine karşı kullanma fırsatını kaçırmayan sermayenin ne kadar işine yaradığını da hatırlatalım.
Bir de “Suriyeli erkekler askere alınsın, savaşa gönderilsin” kampanyaları var! Bunu yürütenler, bu kampanyaları destekleyenler işbirlikçi AKP iktidarı cihatçı çeteler eliyle Suriye’yi kan gölüne çevirirken neredeydi? Ya da halk çocuklarımız ÖSO denen eli kanlı katillerle omuz omuza TSK bünyesinde Suriye topraklarına gönderilirken armut mu topluyorlardı? Neden sormadılar “Egemen bir ülke topraklarında cihatçı yobaz katillerle omuz omuza ne işi var TSK’nın” diye?
Bir de “Sahillerde gidip Türk kadınlarını dikizleyen Suriyelileri burada beslemeye mecbur muyum” diyen faşistler var. Türkiye’de yıllardır her gün kadınların katledilmesine, otobüslerde, parklarda yobazların saldırısına uğramalarına, en yetkili ağızlardan ikinci sınıf insan ilan edilmelerine, çocuklarımızın gerici cemaat okullarında, imam hatip yurtlarında tacize tecavüze uğramasına nasıl tahammül ettiniz? Bunları yapanlar Türk olduğunda tahammül sınırlarınız arşı geçiyor anlaşılan!
Sahiller demişken, pek vatanperver esnafları var bu ülkenin bir de, Suriyeli çocuk döveninden, elinde döner bıçağıyla kadın kovalayanına, kartopu yüzünden insan katledenine, Kürt inşaat işçisi linç edenine… O kadar vatanseverler ki “talebi değerlendirmek için” botlara doluşarak Avrupa’ya gitmeye çalışan göçmenlere sahte can yeleklerini, şambrelleri ve botları gönül rahatlığıyla satıyorlar, merdiven altı imalathanelerde Suriyeli çocukları bizzat bu sahte malzemelerin yapımında üç kuruşa çalıştırıyorlar. Suriyeli dövdüğünde alkış tuttuğunuz bu fırsatçılara tepki gösteriyor musunuz mesela? Yoksa mesele tıpkı onlarınki gibi “tamamen duygusal” mı sizin için de?
Bütün yukarıda saydığımız ırkçılığa varan saldırganlığın bir başka boyutu var. Onu da tespitlerle anlatmaya çalışalım.
Özellikle Kasım 2015 genel seçimi ve 15 Temmuz “darbe girişimi” sonrası Avrupa ve ABD başta olmak üzere çeşitli “gelişmiş” ülkelere kapağı atmaya, canhıraş bir şekilde bunun yolunu bulmaya çalışanlardan geçilmiyordu. Doğacak bebeğini bu ülkelerden hangisinde doğursa da çocuğunun geleceğini parasıyla ve yaka rengiyle güvenceye alsa diye çabalayanlar mı istersiniz, iki lafının başı Avrupa ve Amerika’nın güzellikleri olanları mı, “bu ülkeden bir nane olmaz” diyerek çareyi kolay yoldan ülkeyi terk etmekte bulanları mı…
Vatanseverlerden vatansever beğenin. Ülke varlıkları peşkeş çekilirken ses çıkarmayan ama Suriyeli gördüğünde, Kürt gördüğünde, Arap gördüğünde cengaver kesilen, Avrupalı ve Batılılar karşısında el pençe divan ağzının suyu akarak duran vatanseverler mi istersiniz? Türkiye topyekûn savaşa sürüklenirken kapağı dışarı atmaya çalışan vatanseverler mi istersiniz? Liste daha çok uzatılabilir.
Ama merak ettiğimiz, eğer bir gün bölgedeki paylaşım savaşı Türkiye’ye tam boy sirayet ederse, bugün savaştan kaçan Suriyelileri istemeyenlerin kaçının bu ülkede emperyalizme ve onların taşeronlarına karşı mücadele edeceği…