15 Temmuz’dan sonra ‘kahraman’ ilan edilen ve davalarda tanık olarak dinlenen albay, TSK'dan ihraç edildi
15 Temmuz darbe girişiminde Akıncı'daki rehine komutanları kurtardığı bildirilen ve sadece 5 ay önce ÖKK davasında tanık olarak dinlenen Albay, son OHAL KHK'sı ile TSK'dan ihraç edildi.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra “kahraman” ilan edilen ve ‘FETÖ’ davalarında tanık olarak dinlenen albay, son KHK ile TSK’dan ihraç edildi.
Odatv’den Müyesser Yıldız, önce “kahraman”, sonra “hain” ilan edilenleri sıraladı. Yıldız’ın bugünkü köşesinde yer alan iddialar şöyle:
“15 Temmuz gecesi dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’la birlikte Genelkurmay Karargâhı’na gittiğinde darbeciler tarafından vurulan koruma subayı Yüzbaşı Burak Akın “kahraman” ilân edildi… Bakanlar evine kadar gitti… Darbe teşebbüsüne ilişkin olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda yapılan idari tahkikat heyetinde görevlendirildi… Erdoğan tarafından “Devlet üstün hizmet madalyası” ile ödüllendirilmesine ramak kalmışken, kendiliğinden Emniyet’e gidip itirafçı oldu, bildiği “Fetö”cülerin isimlerini verdi… Ancak OHAL’in kalkmasından önce 8 Temmuz’da yayınlanan 18 bin 632 kişilik son KHK ile TSK’dan ihraç edildi…
Bir diğer isim “Abdullah” kod adlı gizli tanık; Muvazzaf bir subay olduğu halde 2015 yılından itibaren devletin en üst düzeyindeki isimler ve savcılarla görüşüp, TSK’daki “FETÖ”cüleri anlattığı, kritik bir çok davada tanıklık yaptığı halde son YAŞ kararı ile emekliye edildi.
Bir başkası; En önemli darbe davalarından birisinde bilirkişi olarak görev yaptı. Tespitleri çarşaf çarşaf medya ile paylaşıldı. Bu görevi sürerken, iki itirafçı onun da ismini verdi. İtirafçılardan biri, aynı gün aynı saatte yaptığı teşhisin ilkinde onu hiç tanımadığını, adını görevlilerden öğrendiğini söyledi. İkinci teşhisinde ise onu bir PowerPoint sunumunda gördüğünü bildirdi.
Diğer itirafçı da onu hiç tanımadığını, ismini görevlilerden öğrendiğini; ama ifadesinin iddianameye, “Kesin ve net olarak teşhis ediyorum” şeklinde yazıldığını anlattı.
Bu arada o “bilirkişinin” adının bir mail listesinde yer aldığı bildirildi; ancak mahkemedeki orijinal mail listesinde olmadığı, “bir maddi hata” sonucu varmış gibi yazıldığı ortaya çıktı. Hasılı hem bilirkişilik yapıp hem de “Mahrem imamlar” davasında tutuksuz yargılanırken bu defa adı “Kontörlü telefon” soruşturmasına karıştığından tutuklandı.
İşte bu subay da henüz yargılaması bitmeden son OHAL KHK’sı ile TSK’dan ihraç edildi.
Çok çarpıcı bir başka örnek;
Albay M.Y. 15 Temmuz’da Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevliydi. Darbe teşebbüsü olduğunu öğrenince bir grup arkadaşıyla ÖKK’ya gidip, Karargâhı kurtarmaya çalıştı. Neler yaptığını, 12 Mart 2018’de tanık olarak dinlendiği ÖKK davasında şöyle anlattı:
“Yolda giderken oradaki daha önce Özel Kuvvetlere bizden önce giden ve dışarıda bekleyen arkadaşlardan bizi aradılar. İşte, ‘bizi yaklaştırmıyorlar nizamiyeye’ şeklinde. O sırada ben de ARGE şube müdürlüğü yaptığım için bu teknolojik olaylarla da çok yakından ilgileniyordum. Aklıma, ‘yaklaştırmıyorlarsa’ dedim. O sırada bizim denemelerde kullandığımız drone’lar vardı. Gölbaşı’nda oturan bir mühendis arkadaşım vardı. Ondan gittim o drone’u aldım. Onunla beraber Özel Kuvvetler’in aşağısındaki Petrol Ofisi vardı, oraya gittik. Orada herkes toparlanmıştı. Büyük bir kalabalık vardı. Orada konuştuk, ne yapacağız, ne edeceğiz, işte bizden daha kıdemli arkadaşlar bir organizasyon yaptılar. İşte, ‘Müzakere edelim. Gidelim konuşalım. Onları ikna edelim’ diye. Ben de geri bölgede kalıp drone uçurmaya başladım. Yani ‘Görüntü alayım, durumu aydınlatayım; bir de orada kim varsa üzerlerinde belki baskı oluşur’ ihtimali ile o şekilde ben de geriden faaliyetlere başladım. Drone’a ateşler edildi…”
Albayın faaliyeti drone uçurmaktan ibaret değil. Diğerlerini de yine kendi ifadesinden aktaralım:
“Sabahleyin Özel Kuvvetler Karargâhı’na girdiğimizde saat dokuz, dokuz buçuk civarlarında bana o zaman için Albay Ömer Faruk Bozdemir tarafından: ‘Özel Hava Alay Komutanlığı’nda git, bu Hirfanlı’ dan gelen taburu da al, tabur komutanı ile beraber ve git oranın düzenini sağla.’ şeklinde sözlü olarak bir emir aldım. Ve bu emir üzerine 37. Tabur’u da alarak 25 kişilik bir ekiple ve emniyet kuvvetleri ile de koordine yaparak onlarla beraber Özel Hava Alay Komutanlığı’na intikal ettim. Daha sonra yolda giderken de Fırat Çelik Albay ve Ömer Faruk Bozdemir Albay farklı zamanlarda aradılar: ‘Akıncı’da böyle bir durum var. Git oraya destek ol, oradaki işte teslim olacak birileri var, onları teslim al.’ şeklinde, bana bu şekilde bir emir verildi. Gittim Özel Hava Alay Komutanlığı’nda yaklaşık bir buçuk, iki saat civarında kaldım. Ve daha sonra bana eşlik edecek olan Genelkurmay’dan gelen savcılar, iki savcı artı Merkez Komutanlığı’ndan bir ekip Genelkurmay Başkanlığı’nca görevlendirilmiş; onlarla buluşarak Akıncı’ya gittim ve o faaliyeti icra ettim.”
Söz konusu albayın Akıncı’daki rehineleri kurtaran isim olduğu iddiası, kendi ifadesinden ibaret değil; aynen Özel Kuvvetler Komutanlığı’nca hazırlanan ve mahkemeler tarafından dikkate alınan raporlarda da geçiyor.
O raporlardan önce darbeciler tarafından elleri ve gözleri bağlanarak derdest edilip, Akıncı Üssü’ne götürülen dönemin Genelkurmay 2. Başkanı, bugünün Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in ertesi gün Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı ile telefonla görüşüp, onun göndereceği ekip gelmeden tutulduğu odadan çıkmayıp, ÖKK personelini beklediğini hatırlatalım.
ÖKK raporlarına gelince;
15-16 Temmuz’da yaşananların madde madde anlatıldığı 21 Temmuz 2016 tarihli tutanağın 77 ve 78’inci maddelerinde şöyle denildi:
“Özel Kuvvetler Komutanı Alb. O.T. komutasındaki ÖKK personeli Genelkurmay Başkanlığı’ndaki darbeci grubun kontrolünün sağlanması maksadıyla Genelkurmay Başkanlığına gönderilmiştir. Ayrıca Alb. M.Y. ve 37’inci Özel Kuvvet Taburu personelini (16 personel) KKK, Genelkurmay 2. Başkanı ve diğr rehinlerin kurtarılması ve Akıncı Üssü’nün kontrolünün sağlanması maksadıyla görevlendirmiştir. Alb. M.Y. komutasındaki Özel Kuvvet personeli Akıncı Üssü bölgesine saat 13.30 civarında ulaşmış, orada bulunan Emniyet Genel Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı ve Merkez Komutanlığı personli ile buluşmuş, darbeciler ile rehinelerin kurtarılması maksadıyla müzakere ve rehinelerin emniyetine ilişkin faaliyetlere başlamış, bu bölgeye gelen KKK Lojistik Komutanı Korg. Yıldırım Güvenç ile görüşmüştür. Müzakereler sırasında Alb. M.Y. ve 37’inciÖzel Kuvvet taburunda görevli Bçvş. N. A. tarafından rehine personel darbecilerden sırasıyla alınmıştır. İlk olarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, müteakibenGenelkurmay 2. Başkanı Org. Yaşar Güler, Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal, Org. Akın Öztürk, Korg. Uğur Tarçın, Korg. Metin Gürak, Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü, Korg. Fikret Erbilgin, Alb. Ümit Tatan ve diğer rehine personelin emniyetli bölgeye çekilmesine yardımcı olunmuştur.”
Tutanaktaki bu ifadeler, Savcılığı gönderilmek üzere hazırlanan 19 Eylül 2016 tarihli İdari Tahkikat Raporu’nda da kelimesi kelimesine tekrarlandı.
İşte Akıncı’daki rehine komutanları kurtardığı bildirilen ve sadece 5 ay önce ÖKK davasında tanık olarak dinlenen bu Albay da son OHAL KHK’sı ile TSK’dan ihraç edildi.
Nedenini, niçinini bilmiyoruz; muhtemelen itirafçı beyanı veya ankesörlü telefon soruşturmalarında adı geçtiği içindir.
Darbe teşebbüsünün üzerinden 2 yıl geçtiği halde hâlâ kimin kim olduğunun anlaşılamaması, işlerin çözüleceği yerde daha da karmaşıklaşması bir yana, bugün tasfiye edilen dünün bu “kahramanlarının” hazırladığı raporlar, yaptıkları tanıklıklar ne olacak?”