Hafıza-i Beşer | 5 Mart 1953 - Büyük devrimci Stalin hayata veda etti
Yosif Visaryonoviç Cugaşvili (Josef Stalin), 18 Aralık 1879’da Gori’de dünyaya geldi. 7 yaşında çiçek hastalığına yakalandı ve bu hastalık yüzünde kalıcı izler bıraktı. Eğitimine rahip okulunda başladı ve 1894'te burayı birincilikle bitirdi...
Yosif Visaryonoviç Cugaşvili (Josef Stalin), 18 Aralık 1879’da Gori’de dünyaya geldi. 7 yaşında çiçek hastalığına yakalandı ve bu hastalık yüzünde kalıcı izler bıraktı. Eğitimine rahip okulunda başladı ve 1894’te burayı birincilikle bitirdi… 12 yaşına geldiğinde geçirdiği iki at arabası kazası sonucu sol kolu sakatlandı ve hayatı boyunca tam iyileşmedi. Erken dönemlerinde Marx’ın eserlerini okuyor, Lenin’i çok yakından takip ediyordu. 16 yaşında Gürcü Ortodoks Rahip Okulu’na gitmeye hak kazandı ancak Marksizm propagandası yaptığı için 1899 yılında okuldan atıldı. 1900 yılında bir kaç arkadaşı ile birlikte Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ni kurdu. Bir süre sonra Lenin ile tanıştı ve Lenin’in isteği üzerine Ocak 1912’de Bolşevik Parti’nin Merkez Komitesi’ne girdi. 1913’te “Pravda” gazetesine ilk kez “Stalin” takma adıyla makaleler yazmaya başladı.
Lenin’in ölümünden sonra 1927 yılında Sovyetler Birliği’nin lideri oldu. Ekim Devrimi’ni planlayan ve başarıya ulaştıran liderler arasında yer alan, Rus İç Savaşı’nda cephe komutanlığı yapan ve II. Dünya Savaşı’nda muzaffer olan Kızıl Ordu’nun başkomutanı olan Stalin, özellikle 1930’lu yıllarda Sovyet ekonomisindeki büyük kalkınma ve II. Dünya Savaşı’ndaki zaferden dolayı tüm dünyada önemli bir devlet adamı olarak kabul edilmektedir. Tarihte oynadığı önemli rol dolayısıyla pek çok tarihçi ve yazarın hakkında araştırma yaptığı Stalin’e dair 1.108 eser yazıldı. Stalin bu özelliği ile hakkında en fazla eser yazılan 17. kişi oldu. Lakabı, Gürcüce “Çivi” anlamına gelen “Koba”dır.
Stalin, II. Dünya Savaşı’nın sonlarında Kızıl Ordu tarafından Alman işgalinden kurtarılan Doğu Avrupa ülkelerinde komünist partilerin iktidara gelmesine destek sağladı. Çekoslovakya, Demokratik Alman Cumhuriyeti, Bulgaristan Halk Cumhuriyeti, Polonya, Yugoslavya Federasyonu, Macaristan ve Romanya’da sosyalist halk cumhuriyetleri kuruldu. Bu ülkelerin kapitalist ekonomiden sosyalist ekonomiye geçmesine ve Sovyetler Birliği’nin tecrübelerinden yararlanmalarında yardımcı oldu. ABD öncülüğünde Avrupa’da uygulanmaya konulan Marshall Planı’na karşı sosyalist ülkelerin ekonomik ve siyasi birliğini amaçlayan ve sosyalist ülkeler arasındaki ticareti geliştiren COMECON’u kurdu.
1.Dünya Savaşı’nda lağvedilen III. Enternasyonal yerine Kominform’u örgütledi ve yeni kurulan sosyalist ülkelerdeki partilerin örgütlü mücadelesi için çaba sarf etti.
Anna Strong’un Stalin Dönemi kitabında yazdığı gibi; “Stepleri o geniş ufukları olmaksızın düşünebilir misiniz? Volga’yı susuz, Rusya’yı Stalinsiz…”
Saygıyla anıyoruz…
Stalin’in Zafer Konuşması
Yoldaşlar! Kadın ve erkek vatandaşlar!
Almanya üzerinde büyük zafer günü geldi. Faşist Almanya Kızıl Ordu ve müttefiklerimizin birlikleri tarafından dize getirilmiş olarak yenildiğini kabul etti ve kayıtsız şartsız teslim oldu.
7 Mayıs’ta Reims’da geçici bir teslimiyet tutanağı imzalandı. 8 Mayıs’ta, Berlin’de, Alman Başkomutanlığı’nın temsilcileri, müttefik birliklerinin başkomutanlık ve Sovyet birliklerinin başkomutanlık temsilcilerinin huzurunda; uygulanmasına 8 Mayıs saat 24:00’te başlanan kesin teslimiyet belgesini imzaladılar.
Anlaşmaları ve sözleşmeleri yalnızca bir kağıt parçası olarak değerlendiren Alman iktidar sahiplerinin kurt karakterini tanıdığımızdan, sözlerine inanmak için hiçbir nedenimiz yok. Fakat bu sabahtan itibaren Alman birlikleri, teslimiyet belgesine uyarak, yığınlar halinde silahları bırakmaya ve birliklerimize teslim olmaya başladılar. Bu artık bir kağıt parçası değildir. Bu, Alman ordusunun gerçek teslimiyetidir. Gerçi Alman ordusunun bir grubu, Çekoslovakya topraklarında hâlâ teslimiyetten kaçınmaya çalışıyor. Fakat,Kızıl Ordu’nun, onların aklını başına getirmeyi başaracağını umuyorum.
Şimdi, Almanya’nın kesin olarak yenildiği tarihsel günün, halkımızın Alman emperyalizmi üzerinde büyük zafer gününün geldiğini açıklamak için her türlü nedene sahibiz.
Anavatanımızın özgürlüğü ve bağımsızlığı için gösterdiğimiz büyük fedakarlık, savaş sırasında halkımızın katlanmak zorunda olduğu ölçüsüz yoksunluklar ve ıstıraplar, cephe gerisinde ve cephede anavatan sunağına kurban edilen zorlu çalışma, boşa gitmedi, bilakis düşman üzerinde tam zaferle taçlandı. Slav halklarının varlıkları ve bağımsızlıkları için yüzyıllar süren mücadeleleri, Alman işgalcileri ve Alman despotluğu üzerinde zaferle sonuçlandı.
Artık Avrupa üzerinde, halkların özgürlüğü ve barışının yüce bayrağı dalgalanacaktır.
Üç yıl önce Hitler tüm dünyanın önünde Sovyetler Birliği’nin parçalanmasının Kafkasya’nın, Ukrayna’nın, Belarus’un, Baltık ülkelerinin ve diğer Sovyet bölgelerinin zorla koparılıp alınmasının görevleri arasında bulunduğunu ilan etti. Açıktan açığa şunu ilan etti: “Rusya’yı bir daha asla ayağa kalkamayacağı şekilde yok edeceğiz.” Bu üç yıl önceydi. Ancak Hitler’in çılgınca düşünceleri gerçekleşmeyecekti. Savaş sürecinde bu düşünceler rüzgarın önündeki saman çöpü gibi uçup gitti. Gerçekte ortaya çıkan, Hitlercilerin zırvaladıklarının tam tersiydi. Almanya yenilgiye uğradı. Alman birlikleri teslim oluyor. Sovyetler Birliği, Almanya’yı parçalamaya veya mahvetmeye kalkışmasa da, zaferi kutluyor.
Yoldaşlar! Anavatan uğruna büyük savaş, bizim tam zaferimizle sonuçlandı. Avrupa’da savaş dönemi bitti. Barışçıl gelişme dönemi başladı.
Sizleri zaferden dolayı kutluyorum, sevgili kadın ve erkek yurttaşlarım!
Yurdumuzun bağımsızlığını koruyan ve düşman üzerinde zafer kazanmış olan kahraman Kızıl Ordu’muza şan olsun!
Büyük halkımıza, muzaffer halka şan olsun!
Halkımızın özgürlüğü ve mutluluğu için yaşamlarını feda eden, düşmana karşı çarpışmalarda şehit düşmüş kahramanlara sonsuza dek şan olsun!
(9 Mayıs 1945)