İKD üyesi işçi, tekstilde sömürü koşullarını anlattı: Ahlaksız teklifler, baskılar, düşük ücretler...
İKD üyesi teksil işçisi Gülay Günay, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle sorularımızı yanıtladı.
Uzun mesai saatleri, ödenmeyen ücretler ve beraberinde meydana gelen kazaları ile çalışma yaşamının en zor sektörlerinden biri de tekstil. 8 Mart Dünya Emekçiler Günü, ABD’de 8 Mart 1857 tarihinde fabrikada greve çıkan çoğu kadın 129 dokuma işçisinin fabrikada yanarak katledilmesinin anısına ilan edildi. Ancak 1857’deki o kara günden bu yana, sosyalizmsiz dünyadaki çalışma yaşamında işçiler lehine bir değişiklik olmadı.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü İlerici Kadınlar Derneği (İKD) üyesi tekstil işçisi Gülay Günay ile tekstil sektörünün zorlu çalışma koşullarını ve tekstil işçisi kadınların durumunu konuştuk:
Biraz kendinden bahseder misin ?
6 yıl önce kardeşlerim ile birlikte Elazığ’dan İstanbul’a çalışmak için geldik. Geçim sıkıntısı nedeniyle önce iş aramaya başladım. Fakat lise mezunu olduğum halde başvurduğum bir çok iş yerinden olumsuz yanıt aldım. Bu nedenle her kadının rahatlıkla girebileceği tekstil sektöründe çalışmaya başladım.Hala da bu sektörde çalışmaya devam ediyorum. Aynı zamanda üniversite de okuyorum.
“BARDAĞIMIZDA ÇAY BİTMEDEN AZAR BAŞLIYOR”
Tekstil sektöründe çalışma koşulları nelerdir ?
Öncelikle tekstil atölyelerinde günlük çalışma süresi dayanılmayacak kadar uzun. Sabah 07.30 da iş başı yapıyoruz, akşam mesai yoksa 19.00’da işlerimizi toparlayıp 12 saatin sonunda evlerimize gidiyoruz. Sabahın erken saatlerinde girdiğimiz atölyeden akşam havanın kararması ile birlikte çıkış yapıyoruz.
Ben atölyede banttan çıkan işleri temizleyip son çıkışına hazırlıyorum. Atölyede bütün gün ayakta çalışıyoru , bu durum aşırı derecede insanı yoruyor. Dinlenebileceğimiz tek an gün içerisinde çıktığımız 15 dakikalık toplamda iki kere çıktığımız çay molası. 15 dakikada tüm ihtiyaçlarımızın karşılamamızı bekliyorlar fakat bu mümkün değil, bardağımızdaki çay bitmeden işin başına dönmemiz için patrondan azar işittiğimiz çok sık karşılaştığımız bir durum.
(Gülay röportaja ara verdiğimiz sırada ekliyor, “tekstil işinin zorluklarını anlamak için yaşamak lazım” )
“YILLIK İZNE ÇIKAMIYORUZ”
Bu sektörde işçiler en çok hangi haksızlıklar ile karşılaşıyor ?
Yılda bir defa yıllık izin hakkımız var, fakat bu izin günlerini biz belirleyemiyoruz. Genelde bayram tatili günleri ile birleştirilip izne çıkmamız isteniyor. Yıllık iznimizi yaptığımız sürede maaşımızdan çalışmadığımız gün sayısı kadar ücretimiz kesiliyor. Bu nedenle bir çok işçi yıllık izne çıkamıyor. Çünkü maaşları eksik ödendiğinde kiralarını ödeyememe gibi sorunlar ile karşılaşıyorlar.
Tekstil sektöründe işe başlamayı düşünüyorsanız işveren sizinle hangi nedenle olursa olsun iş bırakma durumunda tazminat ödemeyeceğinin sözleşmesini yapıyor.
Çalıştığımız atölyede kadınlar sadece görevli oldukları tekstil işini değil, atölyenin temizlik işlerini de yapıyor. Bunun için farklı bir çalışan yok. Mesela atölye tuvaletlerini kadınlar sırayla temizliyor.
“Patrona göre aldığımız düşük ücreti bile hak etmiyormuşuz“
Atölyede harcadığımız emeği düşünürseniz ay sonunda bize ödenen asgari ücreti bile hak etmediğimiz patrondan sıkça duyduğumuz sözler..
Özellikle zam konusu gündeme geldiğinde 3 kuruş zammı yapmamak için patron dünyanın en yoksul insanıymış gibi kendisini acındırmak için elinden geleni yapıyor..
Bu nedenle tekstil işi severek yaptığım bir iş değil, fakat geçinmek zorundayım..
“PATRONLAR SÜREKLİ TACİZ EDİYOR”
Atölyelerde çalışan kadınların yaşadıkları zorlukları nelerdir ?
Bu sektörde ailesini geçindirmek zorunda kalan okul çağındaki genç kadınları,7, 8 yaşlarından bu yana çalışan yetişkin kadınları, eşlerini kaybeden veya eşleri tarafından terk edilen yaşlı kadınları da görebilirsiniz. Hepsinin de ortak sorunu yoksulluk, geçinememe kaygısı. Bu sektörde kadınların en çok yaşadıkları problemlerden biri 12 saatlik çalışma sonrasında evlerine gittiklerinde devam eden mesai. Akşam geç saatlerde gittiğimiz evimizde kadınları güzel bir yemek veya bütün günün yorgunluğunu atacağı bir uyku beklemiyor. İşten eve dönmeden önce alışveriş yapıyoruz. Eve geldiğimizde temizlik ve yemek yaparak mesaimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.
İş yerinde ise kadınlar özellikle patronlar ya da ustabaşları tarafından sürekli tacize ile karşı karşıya kalıyor. Kadınlar çok düşük ücretle çalıştırdıkları için patronlar özellikle zenginliklerini öne sunarak kadınlara ahlaksız tekliflerde bulunabiliyorlar. Bu kadınların bu sektörde çok sık rastladıkları bir şey.
Patron ya da ustabaşı denilen kişiler bir işi gün sonuna kadar yetiştirmek istiyorlarsa işçilere o gün kan kusturuyorlar. Zaten makine gibi çalıştığımız bu işte erkek işçilere sesini yükseltemeyen usta başı kadınlara çok rahat bir şekilde işi daha hızlı yapmamız için baskı kurup bağırabiliyor. Çünkü kadınların karşılık vermesi işi bırakması anlamına gelir, böyle bir lüksümüz yok!
“HER ŞEYİ BİZ ÜRETİYORSAK NEDEN PATRONLAR ZENGİNLEŞİYOR?”
Son olarak tekstil emekçisi kadınlar için neler söylemek istersin ?
Ben işçi kadınlara sadece şunu kendilerine sormalarını istiyorum. Her şeyi biz üretiyorsak neden patronlar zenginleşiyor? Neden biz bu kadar uzun saatler çalıştırılarak düşük ücretlere, haksızlıklara boyun eğelim ! Neden ailemizle, dostlarımızla güzel zaman geçireceğimiz bir günü bile bize çok görüyorlar! İşçi kadınların emeklerine sahip çıkmaları için bilinçlenmesi ve örgütlenmesi gerekiyor. Tüm emekçi kadınları 8 Mart’ta daha fazla sömürüye boyun eğmemeleri için bugün de seslerini ve taleplerini duyurmaya çağırıyorum.
Teşekkürler…