AKP iktidarının diline pelesenk ettiği “yerli ve milli” edebiyatının Afrin operasyonu ile birlikte zirve yaptığı günlerden geçiyoruz bu açık.
Meselenin AKP iktidarı tarafından milliyetçi bir cepheye ya da seferberlik haline taşınmak istediği de görülüyor. Ancak bununla beraber, milliyetçi hamasetin emperyalizm işbirlikçiliğini gizlemek için yapıldığını gözden kaçırmamak gerekiyor. Türkiye sermaye sınıfı da, sermaye devleti de, AKP iktidarı da hep böyleydi. Şimdi Ortadoğu’daki gerilimler yüksek seviyeye çıktığı için, hamasetin de, işbirlikçiliğin de dozajı yüksek seyrediyor.
Bilindiği üzere açık ya da üstü örtülü bir şekilde, ABD, Almanya, İngiltere ve NATO AKP’nin ÖSO’lular ile birlikte yaptıkları Afrin operasyonuna destek verdi. Birkaç gün sonrasında operasyonun sınırlı kalması, sivil ölümleri konusunda dikkat edilmesi, çatışmaların çok yüksek seviyeye çıkartılmaması yönünde beyanatlar gelmeye başladı aynı odaklardan. Bu durum önceki pozisyonlarından çark ettikleri anlamına gelmiyor hatta emperyalist odakların AKP iktidarına olan desteğini daha da açık ediyor. Dedikleri şey şu: Operasyona tamam ama fazla abartmayın ya da sözümüzden sakın çıkmayın.
“Yerli ve milli” geçinen AKP iktidarının ilk başlarda dış güçlere karşı takındığı tavrın her zamanki gibi rol kesmek olduğu ortaya çıktığı artık genel bir doğru haline geldi. Geçmişini bildiğimiz için bugün ve gelecekte atması muhtemel olan adımları tahmin etmekte zorlanmıyoruz. İsterseniz biraz geçmişe dönelim.
“Yerli ve milli” AKP iktidarı, ilk hükümet olduğunda 2003 yılında Türk askerini ABD’ye 8,5 milyar dolar karşılığında peşkeş çekmek için can atıyordu. Irak işgaline ortaklık için Meclis’e getirilen tezkere 2003 yılı Mart ayında Türkiye emekçilerinin direnci ile karşılaştı ve gerici iktidar tezkereyi geçiremedi.
“Yerli ve milli” AKP iktidarının hükmü devam ederken, ABD tezkerenin öcünü aldı. 2003 yılı Temmuz ayında, ABD Irak’ın Süleymaniye kentinde 11 Türk askerinin başına çuval geçirildi ve askerler gözaltına alındı. Dönemin “yerli ve milli” başbakanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan muhalefet tarafından ABD’ye nota verilmesi gerektiğinin söylenmesi üzerine “Ne notası veriyorsun, müzik notası mı?” diye yanıt verdi.
Yıllar çabuk geçti 2017 yılına gelindi. AKP Genel Başkanı olmaya devam eden ancak bu sefer “yerli ve milli” bir Cumhurbaşkanı olan Erdoğan bu sefer rüşvet, irtikap, dolandırıcılık gibi suçları işleyen ya da yol veren, Amerika tarafından tutuklanıp Türkiye’ye karşı emperyalistlerin elinde bir koza dönüşen Rıza Sarraf için iki kere nota verdirtti. Unutmayın, “yerli ve milli” olarak lanse edilen Sarraf sanıklıktan tanıklığa geçti ve itirafçı oldu ve Amerikan mahkemesinde öttü.
Yerlilik ve millilik konusunda çok konuşan AKP iktidarı buralara uzun yollardan geldi. 2005 yılının Kasım ayında “Ben adeta ülkemi pazarlamakla mükellefim” diyen “yerli ve milli” Başbakan Tayyip Erdoğan bu sözlerini şöyle açıklamıştı: “Uluslararası sermayenin yönünü ancak iyi bir pazarlama ile çevirebilirsin. Gayretimiz ve çabamız sadece bunun için.”
“Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne sokacağız” diyerek, ülkeyi AB emperyalizminin kucağına atmayı ve ülkemiz emekçilerinin boyunduruğunu daha da sıkmayı hesaplayan “yerli ve milli” AKP iktidarı ile milli burjuvazi, 2004 yılında bu yönelimlerine hız verdi. Dönemin “yerli ve milli” Başbakanı Erdoğan ve yine “yerli ve milli” Dışişleri Bakanı Abdullah Gül İtalya’da AB Anayasası’nın altına imza attı. Emperyalizme ekonomik ve siyasi bağımlılığın tescili olan bu imzaların yolunu kendilerinden önce gelen “yerli ve milli” iktidarlar yapmıştı… Hatta Erdoğan o kadar “yerli ve milli”ydi ki, İngilizce olan AB Anayasası metnini okumadan imza atmıştı. Emperyalist ağababalarına güveni tamdı herhalde.
AKP iktidarının “yerli ve milli” karakterini sergilediği en önemli alanlardan bir tanesi özelleştirmelerdi. Ülkede emekçilerin alınteri ile kurulmuş ne kadar kamu malı ya da devlet işletmesi varsa yerli ve yabancı parababalarına peşkeş çekildi. “Yerli ve milli” AKP, Türk Telekom’u Arap sermayesine, TEKEL’i İngiliz ve Amerikan büyük sermayesine, TÜPRAŞ’ı Koç-Shell ortaklığına, PETKİM emperyalist tekellerin oyuncağı olan Azeri SOCAR şirketine, Petrol Ofisi’ni Hollandalı Vitol şirketine sattı. Türkiye’de emekçilerin yarattığı tüm değerler yerli ve yabancı sermayedarlara peşkeş çekildi. Amerikan şeker tekeli Cargill’in çıkarları için Türkiye’de şeker pancarı üretimi çökertildi, şeker fabrikaları kapatıldı, şeker üretim yasaları değiştirildi.
“Yerli ve milli” AKP, tarımı çökertti, yabancıların Türkiye’de toprak satın almasının önünü alan yasaları Meclis’ten geçirdi, orman arazileri peşkeşe açıldı, limanlarımız satıldı, maden arazileri sermayenin talanına teslim edildi… Zaten “atı alan Üsküdar’ı geçti”… Sermaye her yere çöreklendi, emperyalizm AKP döneminde ülkenin dört bir tarafına daha fazla yerleşti. Alın size yerli ve milli!
Emperyalizmin savaş ve katliam aygıtı NATO tarafından Afrin operasyonu vesilesiyle onore edilen “yerli ve milli” AKP iktidarının NATO uşaklığı ise dillere destan. AKP, ABD’nin peşinde Afganistan’a, Somali ve Katar’a da emperyalist çıkarların çerçevesinde asker gönderdi. Avrupa Birliği’nde aradığını bulamayan gerici AKP iktidarı 2005 yılında yönünü bir kere daha ABD’ye çevirdi ve ABD ülkemizdeki “yerli ve milli” iktidarı Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) eşbaşkanı ilan etti. Bu görev bizzat o dönem de AKP Genel Başkanı ve Başbakan olan Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi. BOP, 2003 yılında Bush’un Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice tarafından, “Fas’tan Basra Körfezi’ne kadar Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritaları değiştirilecek” denilerek açıklanmıştı.
“Yerli ve milli” AKP iktidarı Suriye’deki meşru iktidarı yıkmak için Suudi Arabistan ve Katar ile kirli ilişkilere girdi, emperyalizm beslemesi cihatçılar ile ortaklık yaptı. Vakt-i zamanında Sovyetler Birliği’ne karşı yetiştirilen El Kaideci’lerin evlatları bugün Türk askeri ile kardeş ilan edildi, “Özgür Suriye Ordusu” adı altında Afrin operasyonunda kullanılıyor. Demek ki mesele neymiş? Konu siyasal İslam, cihat ve şeriat olunca, “yerlilik ve millilik” geri plana atılabiliyormuş.
İsterseniz tersinden de okuyabilirsiniz… Amerikan onayıyla, kırk milletten şeriatçı ile birlikte attığınız adımlar “yerli ve milli” şemsiyesi altına sokulabiliyormuş.
Bu kadar işbirlikçi ve emperyalizm uşağı bir iktidarın, bu söylemi neden bu kadar abarttığı anlaşılıyor olsa gerek… Ama iki sebebi de açık bir şekilde yazalım. Birincisi, geçmişte yenilen nanelerin üzerini örtmenin ve unutturmanın yolu bu. İkinci ve daha önemli olansa, yakın gelecekte atacakları emperyalizm işbirlikçisi adımların yolu da buradan geçiyor.
O yüzden her “yerli ve milliyim” diye yüksekten atana inanmayın…
Yurtseverlere ve anti-emperyalistlere, emeğin hakkını savunanlara, sömürüye karşı duranlara inanın!