MERCEK | Kırılan kaşığın gölgesinde yok edilen Yemen
Son verilere göre yirmi iki milyon Yemenli yardıma muhtaç durumda. Yaklaşık on milyon Yemenli yeterli gıda alamıyor. İnsanlığın çok önceden kontrol altına aldığı bir hastalık olan Kolera, Yemen halkını ilaçsızlık yüzünden yok ediyor. Elli binden fazla Yemenli Suudi koalisyonunun başlattığı savaşta katledildi...
Hasan Dramalı
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, Suudi Arabistan İstanbul Konsolosluğu’nda öldürülmesi uzun süre gündemin ilk sıralarını işgal etti. 2016 sonunda Kral Selman yönetimiyle yaşadığı gerginlikler sonucu ABD’ye kaçan Kaşıkçı, buradan Suudi yönetiminin sert politikalarını eleştirdi.
Batı basınında reformcu diye sunulan Kaşıkçı’nın, Suudi Arabistan’da “reformlar” yaşanırken öldürülmesi ilk başta kulağa garip geliyor. Fakat Kaşıkçı, bölgede Suudi Arabistan’ın rakibi durumunda olan Katar ve Türkiye’ye yakın görüşler öne sürüyordu. Bir süredir ABD’nin Suudi yönetimine yön vermek/sıkıştırmak için kullandığı Kaşıkçı, yazılarından dolayı Suudi yönetimi tarafından deyim yerindeyse vatan haini olarak görülmekteydi.
Aslına bakıldığında bölgesel bazı politikalar ve yer yer vahabi din adamlarına saldırması dışında Suudi Arabistan’ın politik yönelimiyle Kaşıkçı’nın görüşleri arasında çok büyük bir fark yok. Hatta Kaşıkçı daha ileri bir noktaya giderek, El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in öldürülmesinden sonra üzüntülerini açıkça dile getirmişti. Suriye’ye müdahaleyi sonuna kadar savunan Kaşıkçı için Suudi yönetimiyle kısmen ters düşmek bile öldürülme sebebi oldu.
Neden olmasın ki? Üç yıldır Yemen’i durmaksızın bombalayan, sivil altyapısını yerle bir edip milyonları kıtlık ve salgın hastalıklara yok etmeye çalışan ve bunu yaparken emperyalist ülkelerden ve batı basınından hiç bir tepki almayan bir ülke için ‘muhalif’ bir gazetecinin öldürülmesi nasıl problem olabilirdi?
Fakat Kaşıkçı gerek emperyalizm için kullanışlı bir kalem gerekse de Suudi Arabistan’ın bölgesel rakibi Türkiye açısından katli, Suudi yönetimini köşeye sıkıştırmak için kullanışlı bir olay oldu. Türkiye ve ABD, Kaşıkçı’nın katline göz yumdu ve bu sayede gerektiğinde Suudi Arabistan’ı köşeye sıkıştırmak için önemli bir koz elde etti.
Yirmibeş milyon Yemenli bir Kaşıkçı etmedi
Kaşıkçı’nın katledilmesine karşı yüksek perdeden ses veren batı basını ve emperyalist devletler yok edilen yirmibeş milyon Yemenli için üç maymunu oynamaya devam ediyor. Kırılan kaşığın gölgesinde Yemen yok edilmeye devam ediyor.
Birkaç cılız ses dışında kimse Yemen’i gündeme almıyor. O cılız sesler bile Kaşıkçı suikasti sonrası çıkmaya başladı. Avusturya, Suudi Arabistan’ın Yemen’de işlediği insanlık suçlarından dolayı Suudilere silah satışını durdurdu. ABD’de ise Demokratların eski başkan aday adayı Sanders Yemen’de Suudi Arabistan’ın işlediği insanlık suçlarını gündeme getirdi ve silah satışının durdurulması gerektiğini belirtti.
Geçtiğimiz Ağustos ayında Suudi uçaklarının bir okul servisini vurup 43 çocuğu katletmesi olayı vb birkaç katliamın dışında insan hakları örgütleri dahil hiç bir kurumun Suudi vahşetine karşı sesi çıkmıyor.
Bu cılız seslere karşın Yemen halkı emperyalist devletlerin Suudi Arabistan’a sattığı silahlarla katledilmeye devam ediyor. Emperyalizm ve batı basını, bölgesel planlarına uygun olmayan bir yönetimi desteklediği için Yemen halkının açlıkla ve ilaçsızlıkla yok edilmesine göz yumuyor. Diğer taraftan İran’a yakınlığıyla bilinen Yemen’e uygulanan bu insanlık dışı saldırılar üzerinden, bölgede emperyalizm planlarına karşı çıkan diğer ülkelere ve halklarına mesaj veriliyor. Bölgede direniş gösteren yönetimlere ve haklara “Bölgesel planlarımızla uyumlu gitmeyip müdahalelerimize direnirseniz, sonunuz Yemen halkı gibi açlık ve salgın hastalıklarla yok olmak” deniliyor.
Suudi-Yemen savaşının kısa tarihi: Askeri saldırıdan açlıkla yıldırmaya
2015 yılında Abdurabbu Mansur Hadi hükümetinin başkent Sana’daki protestolardan dolayı Aden’e kaçması ve buradan doğru muhaliflere savaş başlatması sonucu Yemen bir iç savaşa sürüklendi. Sınırlı halk ve ordu desteğini sahip Hadi yönetiminin kısa sürede çöküş yaşaması ve Hadi’nin Suudi Arabistan’a kaçması sonucu Husi’lerin öncülüğündeki güçler, Hadi güçlerinin elindeki son bölge olan Aden şehri ve çevresini ele geçirip, işbirlikçi Hadi hükümetinin son artıklarını temizlemek için operasyon başlattı. Aden şehri neredeyse tamamen temizlenmiş durumdayken Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon Yemen’e müdahale etmeye başladı.
Yemen halkı ve ordusunun büyük çoğunluğu Husi yönetiminin tarafında yer aldı. Ülkedeki Şiilerin politik temsilcisi durumundaki Husi hareketi, Hadi yönetimine karşı mücadelesiyle diğer politik hareketlerin ve halkın çoğunu yanına çekmeyi başarmıştı. Yemen halkı ve ordusundan beklediği desteği bulamayan Suudi müdahalesi, Sudan ve Senegal gibi fakir Müslüman ülkelerden ekonomik yardım karşılığı asker getirdi. Bu da yeterli olmadı Blackwater’ın devamcısı durumundaki ABD kökenli ‘güvenlik’ şirketlerinden binlerce katil Yemen’e taşındı. Yemen’de geçmişten beri varlık gösteren El-Kaide güçleri Husiler liderliğindeki Yemen yönetiminin kontrolündeki bölgelere saldırtıldı. ABD ve müttefikleri ise Yemen’e binlerce asker konuşlandırdı. ABD askerleri Yemen hükümeti güçlerine direkt saldırmazken, hava kuvvetleri ve insansız hava araçları Suudi müdahalesine gerek istihbari gerekse de operasyonel destek verdi.
Savaşın ilk yılında yüzbinlerce asker ve paralı katile rağmen istediği askeri başarıyı elde edemeyen Suudi koalisyonu Yemen halkını açlıkla yıldırma operasyonuna girişti. 2016’dan itibaren genelde vurulan yerler artık askeri hedefler değil sivil altyapıydı. Ülkedeki hastanelerin ve sanayi tesislerinin tamamı öncelikli hedef oldu. Kısa sürede bu tesislerin çoğu yok edildi. Fakat saldırı bununla sınırlı değildi. Ülkedeki balıkçı teknelerinin çoğu yok edildi, tarımsal sulamada kullanılan depolar, kuyular ve kanallar vuruldu. Ülke içinde gıda maddelerinin taşınmasında kullanılan bütün araçlar, koalisyon uçaklarının sürekli hedefi oldu.
Bütün bu saldırılar boyunca Yemen hükümeti ve halkı Suudi barbarlığına karşı olağanüstü bir direniş gösterdi. Son model silahlarla donatılmış yüzbinlerce askere rağmen emperyalizmin desteğindeki Suudi koalisyonu çok yavaş bir ilerleme gösterdi. Yemen füze güçleri, İran’ın desteği, elinde bulunan füzeler ve yeni geliştirdiği teçhizatla Suudi Arabistan içindeki ve Yemen’de bulunan işgalin askeri üslerini sürekli vurdu. Suudi Arabistan’ın petrol üretim altyapısına füze ve drone saldırıları düzenleyerek Suudi ekonomisine ciddi zararlar verdi.
Direnişi kırmakta zorlanan Suudi koalisyonu, Yemen’e uluslararası yardımların ulaştığı Hudeyde limanı ve şehrine saldırıya geçti. Daha önce de türlü gerekçelerle yardım götüren gemileri engelleyen Suudi koalisyonu, bu şehri ele geçirerek Yemen halkını dört taraftan kuşatma, kıtlıkla yok etme hedefinde. Operasyonun başlamasının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen Suudi koalisyonu ancak şehrin girişine ulaşabilmiş durumda. Fakat sürekli saldırılarla Yemen’e uluslararası yardımların ulaşmasını engelliyorlar.
Son verilere göre yirmi iki milyon Yemenli yardıma muhtaç durumda. Yaklaşık on milyon Yemenli yeterli gıda alamıyor. İnsanlığın çok önceden kontrol altına aldığı bir hastalık olan Kolera, Yemen halkını ilaçsızlık yüzünden yok ediyor. Elli binden fazla Yemenli Suudi koalisyonunun başlattığı savaşta katledildi.
21. yüzyılda tarihin karanlık dönemlerinden kalma bir barbarlıkla yirmibeş milyon Yemen halkı yok ediliyor. Fakat milyonlarca insanın uğradığı bu vahşet, emperyalizmin güdümündeki basında, kıymeti kendinden menkul Kaşıkçı’nın onda biri kadar bile yer bulmuyor. Yemen halkı direnişiyle bu barbarlığı boğmaya çalışıyor.