Emperyalizm ile bağını kesmeyen ülkeler ve ordular, her daim bir darbe müdahalesi ile karşı karşıya kalma riski taşır. Bu nedenle, emperyalizm ile mücadele edilmeden darbelerle mücadele edilemez.
Behiç Oktay
Ülkemizde neredeyse her neslin bir darbe, darbe girişimi veya muhtıra yaşadığı düşünülürse, Türkiye toplumu darbelerin neden ve nasıl yapıldığını, nelere yol açtığını bilecek kadar tecrübe yaşadı.
Darbelerin, emperyalist bir araç olarak Türkiye’de olduğu gibi dünyada da ülkelerin iç işlerine müdahale için kullanıldığı bilinen bir gerçek. Bu gerçekle mücadele edebilmek, darbelerin emperyalizm ile olan ilişkisini anlamaktan geçiyor.
Darbe emperyalizmin mutlak zaferi mi?
Emperyalizm çağında, emperyalist ülkelerin sömürge ve yarı sömürge ülkeler üzerinde kurduğu tahakküm, bu ülkelerdeki çeşitli kurum ve kişiler yoluyla topluma ve devlete müdahil olma imkanı verir. Bunun nedeni, emperyalizmin bu ülkelerdeki siyasi ve ekonomik çıkarlarını sağlama almak ve kendileri açısından riskli bir durum oluştuğunda müdahale edebilme imkanını sağlamaktır. Bu müdahale imkanı; nasıl ki siyasi partiler, medya, sivil toplum kuruluşları, sanatçılar gibi toplumda etkin kuruluşlarla ve kişilerle sağlanabiliyorsa, aynı şekilde ordu ile de sağlanabilir.
Emperyalizm çağındaki askeri darbelerin çok büyük bir kısmı, mevcut ülkelere emperyalizmin müdahalesi sonucu gerçekleşmiştir. Ancak göz önünde bulundurulması gereken gerçek, emperyalizmin bu tip kuruluşlara ne denli nüfuz edebildiğidir. Bunu düşünmek son derece önemlidir, aksi takdirde insanlar emperyalizmi yenilmez, her şeye kadir tanrısal bir güç yerine koyulmasına yol açar. Tüm bu sebeplerden dolayı, siyasi, ekonomik ve toplumsal olaylara nasıl ki her zaman mutlak bir zafer olarak bakılamaz ise darbelere de aynı şekilde emperyalizmin mutlak zafer aygıtı olarak bakılmamalıdır. Tüm bunlara rağmen darbelerin, emperyalizmin belki de savaştan sonra en sert müdahale biçimlerinden biri olduğu da bir gerçektir.
Emperyalizmin risksiz çözüm yolu
Askeri darbeler, genel olarak emperyalizmin kesin ve kendi açısından en risksiz çözüm araçlarından biri olarak görülür. Elbette tarih boyunca yapılmış bütün darbelere değinmek bu yazının boyutunu aşar. İfade etmeye çalıştığımız durumu anlatabilecek en uygun örneklerle ilerlemek gerekirse, Latin Amerika oldukça uygun bir örnek olacaktır.
Yıllarca ABD’nin arka bahçesi olarak görülen, tarih boyunca İspanyol, Portekiz ve ABD sömürgeciliğinin en yıkıcı etkiyi yarattığı, bununla beraber bağımsızlık mücadelesinin de bir o kadar güçlü olduğu Latin Amerika’da, bugüne kadar pek çok darbe gerçekleşmiştir. Latin Amerika bugüne kadar 76 darbe girişimi yaşamış, bunların 70’i başarılı olmuştur.
Latin Amerika’da darbe ve darbe girişimlerinin 1960-1975 tarihleri arasında, yani Küba Devrimi sonrası ve Soğuk Savaş’ın en gergin geçtiği yıllarda gerçekleştiği görülüyor. 1959’da gerçekleşen Küba Devrimi, ABD ve kapitalist blok açısından şok etkisi yaratmış, 60’lı ve 70’li yıllarda anti-emperyalist ulusal kurtuluş hareketleri yükselişe geçmiş, dünya genelinde bağımsızlık talep eden siyasi aktörler güç kazanmaya başlamıştı. Küba’da gerçekleşen sosyalist devrim sonrası ABD, Latin Amerika’da deyim yerindeyse CIA eliyle terör estirmeye başlamıştı.
Bolivya, Uruguay, Nikaragua ve El Salvador gibi ülkelerde, askeri cuntalar uzun süre iktidarda kaldılar. Bununla birlikte Latin Amerika’daki darbelerin en bilineni, Şili’de Allende hükümetine yönelik gerçekleşen darbedir. 1970’te iktidara gelen Allende, 3 yıl sonra ABD destekli bir darbe ile devrildi. Sonrasında ise Şili’de, Pinochet rejimi çok sayıda solcuyu katletti.
Guatemela da bu konuda ABD müdahalesinin en somut örneklerinden biri olmuştur. Bu ülkede faaliyette bulunan United Fruit Company, neredeyse ülke ekonomisini tek başına yönetiyordu. 1952 yılında Guatemala devlet başkanının bu şirketi hedef alan politikaları ABD tarafından iyi karşılanmamış, 1954 yılında CIA destekli bir darbe ile görevden uzaklaştırılmıştır. Ardından göreve gelen Carlos Castillo Armas, hızlı bir şekilde daha önce kamulaştırılması yapılan United Fruit mülklerini iade etmiş, ABD ile karşılıklı savunma ve işbirliği anlaşmaları imzalamıştır.
ABD destekli darbeler yalnızca ABD açısından Sovyet tehditlerini alt etmek için değil, aynı zamanda 70’li yılların sonuna doğru ortaya çıkan neoliberalizmin, bu ülkelere yerleşebilmesi için gerçekleşmiştir. Bunun en önemli örneklerinden biri de, ülkemizde gerçekleşen 12 Eylül darbesidir. 12 Eylül darbesi bir taşla çok kuş vurmuş, hem Türkiye’de güçlenen ve halk üzerinde etkisi git gide artan solun üzerinden geçmiş, hem darbe öncesi alınan Türkiye’nin neoliberalizme uyum yasaları olan 24 Ocak kararlarını hayata geçirmiş, ABD’nin Orta Doğu’da yükseltmek istediği İslamcılığı körüklemişti.
Darbeye karşı mücadele emperyalizme karşı mücadeleden geçer
Emperyalizm çağında ve daha öncesinde Monroe Doktorini doğrultusunda, ABD’nin önce etrafındaki, sonra dünyada kendi açısından risk doğuran öğeleri sindirebilmek için kullandığı yöntemlerden biri olan darbelerle mücadele, emperyalizm ile mücadele olmadan başarılı olamayacağı açıktır. Emperyalizme bağımlı ülkeler ve orduları, her zaman bu tip müdahalelere açık durumdadır. Günümüzde, darbe karşıtlığının yalnızca askeri vesayet üzerinden tanımlanması, darbeler ile mücadelede oldukça başarısız ve soyut bir olgudur. Darbelerin büyük kısmının emperyalizm destekli olduğu düşünüldüğünde, sorunun kökenine inmeden yalnızca mevcut ülkedeki askeri yapılara karşı çıkılarak bu sorunun üstesinden gelinemez. Örneğin Türkiye’de 2010 referandumu ile birlikte darbelerle hesaplaşıldığı ve darbeler döneminin kapandığı gibi iddialar, Kenan Evren’in yargılama süreci ve 15 Temmuz darbe girişimi ile birlikte boşa düşmüştür. Emperyalizm ile bağını kesmeyen ülkeler ve ordular, her daim bir darbe müdahalesi ile karşı karşıya kalma riski taşır. Bu nedenle emperyalizm ile mücadele edilmeden darbelerle mücadele edilemez.
Bu haber en son değiştirildi 4 Şubat 2018 10:30 10:30
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) , 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla…
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Yenidoğan çetesi skandalı hakkında Eski Sağlık Bakanları Mehmet Müezzinoğlu, Recep Akdağ,…
Ahmet Özer'in tutuklanmasının ve yerine kayyum atanmasının ardından belediyede kamu ve özel teşebbüse ait hizmetlerde…
Milli Savunma Bakanlığı, Kara Harp Okulu resmi mezuniyet töreni sonrasında yaşanan kılıç çatma töreni sonrasında…
Diyarbakır'da kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedenine ulaşılan 8 yaşındaki Narin Güran cinayetinde itirafçı olan…
Hamas'ın siyasi büro üyesi Halil el-Hayye, Gazze'de ateşkes görüşmeleri ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. el-Hayye, "Gazze'nin…