Vedat ALTAN
Öncü partinin görevi; kendiliğinden hareketlerin ortaya çıkışında, bu çıkışı verili toplumsal mücadelenin içinde sıçratıcı bir etken olmasını sağlamaya çalışması, sosyalist iktidara giden yolun taşlardan birine dönüştürmesindedir.
Dönemin özelleştirme girişimlerinin, kamucu yaklaşımların tasfiyesinin emperyalizm tarafından da dayatıldığı dönemde en önemli saldırı tekel işçilerine yapılan saldırıydı. Tekelde çalışan işçiler, 657 sayılı Yasanın 4/C maddesindeki geçici personel statüsüne geçirildiklerinde mutlak yoksullaşma ve önemli hak kayıpları yaşayacaktı. Diğer taraftan, AKP iktidarı çeşitli etmenlere bağlı olarak zayıflıyor, kamu sektöründeki eylemlilikler başta olmak üzere Türkiye bir eylemlilik süreci yaşıyordu.
Kamu sektöründe 2009 yılı sonlarında toplam 3 milyona yakın insan çalışıyordu. Bu kişilerin yaklaşık 2 milyon 100 bini, memur statüsündeydi. Bunların durumu, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 4/A maddesiyle tanımlanmıştır. Özelleştirme ile birlikte işçiler statüsü 4/C ye geçirilmek istenir. 4/C nedir? Bu kategoridekilerin durumu 657 sayılı Yasanın 4/C maddesinde şöyle tanımlanmıştır: “Geçici personel: Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimselerdir.” 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 4/C maddesinde tanımlanan geçici personel, 3 Mayıs 2004 gün ve 2004/7898 sayılı Kararname ile yürürlüğe konulan “Özelleştirme Uygulamaları Sonucunda İşsiz Kalan ve Bilahare İşsiz Kalacak Olan İşçilerin Diğer Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Geçici Personel Statüsünde İstihdam Edilmelerine İlişkin Esaslar” çerçevesinde çalıştırılmaktadır. Bu kişilerin hakları, her yıl Bakanlar Kurulu kararlarıyla düzenlenmektedir.
Güvencesiz çalışma ve işsizlik için zemin hazırlayan bu statüye geçiş işçiler tarafından tepki görmesi kadar doğal bir durum yoktur. Bir yılın altında bir sözleşme ile çalışmak ve akabinde işsiz kalmak işçi sınıfı için kabul edilebilecek bir hiç değildir.
15 Aralık günü 6 binden fazla TEKEL işçisi Ankara’ya geldi. AKP genel merkezine yürümek isteyen işçileri polis kuşatma altına alındı. İşçiler Abdi İpekçi Parkı’na yönlendirdi. Devlet nezdinde beklenti bu soğukta dayanamayacaklarıydı, işçiler ise sonuç işitiyorlardı. Eylem ertesi gün de sürdü. Bu arada illerden yeni gelen işçiler, AKP önünde eyleme başladı. Polisin saldırısı sert oldu. Saldırıya uğrayan işçiler Abdi İpekçi Parkı’nda bekleyen diğer işçilerin yanına gitti. Üçüncü gün milletvekilleri, öğrenciler ve çeşitli kitle örgütleri geldi. O gün polis işçilere çok şiddetli saldırdı, -10 derecede üzerlerine tazyikli su sıkılan işçiler, gaz ve coplarla parktaki havuza sürüldü. Bu saldırı işçileri daha da öfkelendirdi. Türk-İş önüne giden işçiler çadırlar kurarak direnişi Ankara’nın göbeğine taşıdı. Türkiye gündemine giren eyleme Ankara ve il dışından gelen destek, direnişin tutunmasını sağladı. Hükümet tarafından ise yapılan açıklamalar şu şekildeydi; Başbakan Tayyip Erdoğan, “Milletin emanet ettiği kasayı kusura bakmayın soydurmayız,” dedi; yetim hakkını yedirmeyeceklerini söyledi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Tek suçumuz, açıkta kalan işçilere merhametli olmak,” dedi. Devlet Bakanı Hayati Yazıcı isçileri terörist olmakla suçladı, işçilerin arasına şeytan karıştığını söyledi.
Tekel işçilerinin eyleminde yaşanan kazanımlardan biri ise, İş Kanunu’na göre, üst üste iki gün haklı bir nedene dayanmaksızın işe gitmeyen isçilerin iş sözleşmelerinin tazminatsız olarak sona erdirilebilmesiydi. Ancak eylemin kitleselliği ve sağladığı kamuoyu desteği, kullanmasını engelledi. 1 Şubat’tan itibaren mücadelede yeni bir aşamaya geçildi.
Sınıf kazanımları nelerdir?
Tekel işçilerinin durumu, birincisi, emek rejimindeki esneklik ve güvencesizliğin bir vakası olarak önemlidir. İşçilerden birisinin dediği gibi, adı hapishaneyi çağrıştıran 4 C kodlu madde, provokatif denebilecek bir hak ve güvence iptalini düzenliyor. Mücadele bu kazanımlardan geri adım atılmasını sağladı. İşçi sınıfı içindeki sendikal örgütlenmenin artması sağlanırken, hükümet yanlısı sarı sendikaları eyleme zorlamış, sürecin tamamında ise Türk-İş’ e bağlı genel merkezleri İstanbul’da bulunan 9 sendika, 18 Aralık 2009 günü yayınladıkları ortak bildiride, Tekel isçilerinin mücadelesine destek vermiş ve Türk-iş içinde “sınıf sendikacılığı” yapılması konusunda tartışma başlatmıştır. Tekel isçileri, bu eylemleri ve kararlı tavırlarıyla, birçok sendikanın yüzde 10 barajının altında kalmasını ve işçi simsarlığına ilişkin kanun taslağının Meclis’e verilmesini engelledi; özellikle seker ve enerji özelleştirmelerini öteledi. Tekel isçilerinin eylemi sayesinde, 4/C kapsamında çalışanların haklarında ve çalışma koşullarında önemli gelişmeler sağladı.
Kendiliğinden hareketler nereye?
Temelde kendiliğinden bir hareket olarak başlayan süreç ve sosyalist hareketler ile buluşması kısa bir süre aldı. O güne kadar sağ ve gerici partilere oy vermiş, sınıf mücadelesine uzak bir işçi toplamının “kendi için” sınıf olma girişimi eylemsellik sürecinde örgütlü komünistlerin ile müdahalesi ile sıçratılmaya çalışılmıştır. Sınıfın öncüsü olma konumu kazanan TEKEL işçileri, bir yandan bugünün sınıf hareketine özgü tüm sorunları bünyesinde taşırken, diğer yandan hızla bu sorunların üstesinden gelecek iç imkânları da yaratmaya başlamış, siyasal sınıf kimliği kazanmak doğrultusunda önemli bir mesafe almışlardır. Burada dikkat edilmesi gereken sürecin kendisinin kesintisiz ve sürekli bir hal aldığını düşünme yanılgısıdır.
Öncü parti sınıf ilişkisi?
Devrimciler ve Komünistler açısından ise görev; süregiden direnişin yükünü omuzlayacak bir önderlik, direnişin öncü potansiyellerinin açığa çıkarılması, sınıf bilincinin ve örgütlülük düzeyinin geliştirilmesi ilk elden gelen görevlerdi. Komünistler ihtiyacı başından itibaren böyle görmüş ve bu ihtiyacın karşılanmadığı durumda sonuçları ağır olacağının bilinci ile hareket etmişlerdir. Verili sınıf mücadelesinin geriliği Tekel işçilerinin öncü konumlarını sıçratmasına engel olmuştur. Sendikalar ve diğer örgütlülük üzerinde istenilen düzeyde bir değişim göstermesine zorlayamamıştır, buna rağmen Ankara’nın göbeğinde 3 ay süren direniş öncünün kendiliğinden hareketlere nasıl yaklaşması konusunda ciddi dersler bırakmıştır. Sınıf mücadelesini bir toplumsal hareket olarak değil de sanki bir alternatif kimlik hareketi olarak tasavvur edenlerin yüzüne çarpmış soldaki ayrıştırmaları netleştirmiştir.
Bu haber en son değiştirildi 22 Ekim 2018 23:21 23:21
ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın baş başa görüşmede Trump’ın kendisine Doğu…
İstifa çağrılarına yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklu olan 5 sosyal medya fenomeni hakkında 1 yıldan…
Sinan Ateş Davası’nda abla Selma Ateş'e yönelik saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt'un, Ankara’da iki cinayet işlediği…