Suriye’de cihatçıların elindeki İdlib’e yönelik olası bir operasyonun başlamasına az bir süre kalmışken, Astana sürecinin garantör ülkelerinin liderleri olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Tahran’da bir araya geldi.
Zirvenin başında söz alan ilk isim olan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani şu ifadeleri kullandı:
“Suriye’de terörizmle mücadele için bu buluşma ne geçmişte ne gelecekte kendi kararımızı kabul ettirmek üzerine olmamıştır. Suriye halkı dostumuzdur. Bölgedeki bazı ülkelerin terörizmle ilgili endişelerini anlıyoruz, ama bu endişeler için en iyi yönetimin Suriye hükumetiyle organize olmadan doğrudan müdahalenin krize neden olacağını biliyoruz.”
“Rejim örgütlerinin savaş için savaş yönteminin yanlış olduğunu düşünüyoruz. Kalıcı barış için terörizmle mücadele etmek gerekir. ABD ve siyonist rejiminin terörizm destekleyicileri, hengame yaratarak suçu değiştiremezler. İşgalci bir rejim olan ırk ve rejim olan işgalci rejimin, Suriye’nin işgal ettikleri topraklarını derhal terk etmesi gerekir. Kanunsuzca Suriye’de bulunan ve tecavüzle gerçekleştiren ABD hükumetinden olumlu ve yapıcı bir adım beklenemez. Suriye’de kalıcı barışla ulaşması için ciddi sorunlar yaratmaktadır. Yüz binlerce Suriyelinin komşu ülkelerde bulunması olumsuz hava yaratır, derhal topraklarına dönmeleri için yardım edilmelidir. Suriye’nin geleceği için her türlü rol Suriye’ye aittir.”
“İdlib’te teröristlere karşı mücadele sivillere zarar vermemelidir ve yakıp, yıkıcı olmamalıdır. Yabancı askeri güçlerin topraklardan çıkması Suriye’nin geleceği açısından önemlidir. Libya’da dış güçlerin müdahalesi, geçmiş tecrübeler Suriye’nin geleceği açısından da önemlidir. Dünya, özellikle bizim bölgede dış müdahale, bazı hükumetlerin maceraperestliği yüzünden çok fazla insani kayba neden olmuştur. Yemen krizi ve dünyadaki benzer krizleri çizecektir. Bölgede ve dünyadaki kriz, yaşayan ülkelerin geleceği ve barış sürecini belirleyemez.”
“Eski, acı ve tatlı deneyimleri göz önünde bulundurarak, önümüzde çok kısa olmayan bir yolumuz var. Suriye krizinde iş birliğimiz bölgedeki diğer krizlerin çözülmesi için rol oynayabilir.”
“Üç ülke, Suriye’de barışın gelmesi için, her müzakerede Suriye’de toprak bütünlüğüne saygı duyulmalıdır. Terörizm son bulana kadar özellikle İdlib’te terörle mücadelede bulunulmalıdır. Suriye’de güvensizliğin son bulması için ABD’nin orada bulunması son bulmalıdır. Suriye krizinin çözülmesi için Suriye’de barış için üç ülkenin işbirliğine saygı duyulmalıdır.”
Rusya Devlet Başkanı Putin’in konuşmasından satır başları şöyle:
“Yeni bir üçlü zirve Tahran’da yapılmakta. Suriye meselesinde atılacak adımları görüşmek için bize olanak tanıdı. Sürdürülebilirlik ve başarı için adımlar gerçekleşti. 141 şehir kontrol ediliyor, kalan teröristler şu an İdlib’de bulunuyor, ateşkes rejimini ihlal etmeye çalışıyor, hatta kimyasal silah kullanımıyla provoke ediliyor. Suriyeliler arası diyaloğun gerçekleşmesi için adımlar atılabildi. Suriyeliler kendi başına ülkelerinin kaderini tayin etmeye başladılar. BM nezdinde bir anayasa komitesi oluşturulacak.”
“Suriye hükumetinin kontrolü altında sivillerin istihdamı artıyor, Rusya bu anlamda yardımda bulunuyor. Türkiye ve İran’ın bu girişimi desteklemesi önemlidir.”
“1.5 ay içerisinde yüz binler evine dönebildi. İlaç, gıda gibi yardımları savaştan zarar gören bölgelere ulaştırıyor. Bu yardımları, Suriye’nin yeniden toparlanabilmesi için evlerine ulaştırabilmemiz lazım. Bugünkü görüşmelerin yapıcı olacağından eminim.”
Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:
“Sayın Ruhani’ye ev sahipliği için teşekkür ediyorum. Zirveden çıkacak kararlar tüm dünya tarafından merakla bekleniyor.”
“Askeri müşterekten Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması amacıyla sahada şiddetin durdurulması hedeflerimiz. Aynı anlayışla Cerablus, Afrin, El Bab gibi bölgelerde terörü temizledik. Huzur ve birliği temin ederek mültecilerin evlerine dönebilmelerine çalıştık. Askerimizin canı pahasına teröristleri temizledik.”
“Bugün, gerginliği azaltma bölgelerinden geriye sadece İdlib kaldı. Türkiye olarak şehitler verdiğimiz, ciddi özveride bulunduğumuz çok ciddi bir yere geldiğimizi düşünüyoruz. Suriye’nin geleceği için değil, bizim milli güvenliğimiz için hayati öneme sahiptir. Bölgede kurduğumuz 12 gözlem noktasının anlamından biri de can güvenliği vermiş olmasıdır. Kendi halkına yönelik katliamları Esad yönetiminin rızasına bırakmayı göze alamayız. Süreç çok riskli bir yere geldi.”
“İdlib’e yapılacak bir saldırı felaketle, katliamla, dramla sonuçlanacaktır. İdlib’de sivillere saldırı çok ciddi can kaybına neden olacaktır, milyonlarca sivil topraklarımıza sığınacaktır. Güvenlik endişelerini elbette anlıyoruz. Benzer kaygıları sizin kadar iyi anlıyoruz. Teröristlere karşı mücadele zaman ve sabır gibi etkilere ihtiyacımız var. İdlib’in kan gölüne dönmesini asla istemiyoruz. Siz dostlarımızdan da yardımınızı bekliyoruz.”
“İdlib’in akıbeti konusunda varacağımız anlayış Suriye’nin geleceğini de belirleyecektir. Ülkemizin ve kardeşimiz olarak gördüğümüz Suriye halkının geleceği konusunda Türkiye’nin tavrı bellidir. Bizler İdlib’e odaklanırken, dünya gözünü buraya çevirmişken Fırat’ın doğusunda tehlikeli olaylar yaşanıyor. DEAŞ tehdidi ve tehlikesi kalmamış olmasına rağmen ABD’nin bir diğer terör örgütünü desteklemesinden rahatsızız. 3 bine yakın kargo uçağını bölgeye göndermesi, yardımda bulunmasıyla bu terör örgütünün ne denli güçlendiği ortadadır. Bu durum sadece bizim milli güvenliğimizi bozmuyor, Suriye’nin toprak bütünlüğünü de bozuyor. Ortak bir tavır almalıyız.”
“Türkiye, özellikle Suriye’nin siyasi, coğrafi ve sosyal bütünlüğü gerçek anlamda sağlanana kadar bölgedeki varlığını korumakta kararlıdır.”
“Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşü, ülkenin yeniden inşası bir an önce ele alınmaya başlayabilir. Geri dönüşlerin uluslararası hukuka uygun olarak ele alınması esas olmalıdır. Kimyasal silahların yasaklanması sözleşmesi 1915’te imzalanmıştır, 1917’de yasaklanması örgütün tarihidir. Konvansiyonel silahlarla öldürülenlere karşı tavır almakta gecikiyoruz ancak kimyasal silahlara karşı gecikmiyoruz. Bu yıl BM Genel Kurulu’nda da bu işi gündeme getirmek suretiyle ortak tavır takınmanın, özellikle Rusya Federasyonu’na büyük iş düşmekte, açık ve net hale getirecektir.”
“12 maddelik bir sonuç bildirgesi var. Bu bildirgeyle, tüm dünyanın beklediği bu bildirgeye Tahran Bildirgesi diyeceğiz, bunun temsilini de göreceğiz. Bir sonraki toplantıyı Rusya’da yapacağız. Bu toplantıya çok daha olumlu görüşlerle gitmeyi temenni ediyorum.”
Erdoğan’ın ardından bir kez daha söz alan Ruhani, “ABD’yi Fırat’ın doğusundan çıkmaya zorlayalım, çünkü krizin devam etmesindeki en büyük etken ABD’dir” dedi.
Erdoğan da ateşkes konusunda adım atılmasında büyük bir fayda olduğunu belirtip İdlib halkının korktuğunu söyledi.”İdlib’te göç ve iltica başladı” diyen Erdoğan, “Bizim sınırlara doğru geliyorlar, bir ateşkes sağlanmalı. Teröristlere karşı alınacak tedbirler birlikte alınmalı. İstihbarat güçlerimizin müşterek çalışması önem arz ediyor. Bu konuda süratle adım atılmalı, ateşkesin sağlanması çok çok önem arz ediyor” dedi.
Zirveye ilişkin bildirinin okunmasından önce ise Erdoğan ısrarla bildiride ateşkes ifadesinin olması gerektiğini vurguladı. Putin de bunun üzerine “Görüşme masasında teröristler ya da silahlı muhalifler olmadığına göre onlar adına bir karar veremeyiz” yanıtını verdi.
Erdoğan son olarak “Nusra, HTŞ ve diğerlerine silah bırakma çağrısı yapalım” dedi.
Bildirinin açıklanmasından önce açıklamada bulunan İran Cumhurbaşkanı Ruhani, “ABD ve siyonist güçlerinin müdahale etmemesine vurgu yaptım ve arkadaşlarım bu konuda hemfikirler. Terör eylemleri ile kanunsuz ve insanlığa aykırı işler yapıyorlar. Tedbir almamız gerekir ki siviller zarar görmesinler. Suriye’nin değişik bölgelerinde teröristler işgal ettikleri bölgelerden kovuldular. Demokrasinin Suriye’de sağlanacağı zamana kadar çabalarımızı ve faaliyetlerimizi devam ettirmeliyiz” ifadelerini kullandı.
Ruhani’nin ardından konuşan Rusya Devlet Başkanı Putin ise, “Bizim niyetimiz, Suriye’yi terörizmden temelli temizlemektir. Özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı’nın teklifi ile bütün taraflara silahları bırakma çağrısında bulunduk. Sivil halk bahanesiyle teröristleri korumak ve Suriye ordusuna saldırmak kabul edilmez. Muhalifler, bu tür provokasyonları yapma niyetindedir. Terörle mücadeleye muhalifler de katılıyor. Bu da çok önemlidir. BM’nin anayasa komisyonunu kurma sürecine yardım etmek konusunda mutabakata ulaştık. Suriye halkının tüm kesimleri, toprak bütünlüğü, birliğini amaçlıyoruz. Suriye’nin yeniden inşa edilmesi için çaba gösteriyoruz. Önümüzdeki dönemde mültecilerin geri dönmesi için girişimde bulunduk. Bizim meslektaşlarımız ve ortaklarımızla insani konularda mutabakata ulaştık. Suriye halkının güncel ihtiyaçlarını karşılamak için 3 bin ton yardım sevk ettik” ifadelerini kullandı.
Putin’in ardından Erdoğan ise şu açıklamalarda bulundu:
“Suriye’de yaşanan insani drama son vermek amacındayız. Suriye’de istikrar ortamının tesisi yönünde belli bir mesafe alınmasını sağlamıştır. Yaklaşık 8 yıldır devam eden bir ihtilafın bir günde çözülmesini beklenemez. Biz başkası gibi yangını söndürmek yerine seyretmiyor, elimizden geleni yapıyoruz. İçinde bulunduğumuz kritik günlerde, büyük emeğin sonucu olan kazanımlar büyük önem taşıyor. Malumunuz, Nisan’da Ankara’da gerçekleştirdiğimiz zirveden bu yana, sahada önemli gelişmeler cereyan etti. Bunları ele aldık. İdlib’e yönelik saldırıların sahadaki durumu kötüleştireceğini dile getirdik. İdlib’te 12 gözlem noktamız bulunuyor. Bu bölgedeki sivil halkın korunması, terörist unsurların ayrılması anlamında önem taşıyor. İdlib, küçük Suriye’dir. Türkiye olarak baştan beri, Suriye’de akan kanın durması için çaba gösterdik. Tek bir Suriyeli kardeşimizin burnunun kanamasını istemiyoruz. Zirveye atfettiğimiz önem de bu nedenden kaynaklanıyor. İdlib meselesi Astana ruhuna sadık kalarak ilerlemelidir. Anayasa komitesinin kuruluş sürecine ilişkin önemli hazırlıklar tamamlandı. Zirvede Suriyeli mültecilerinin geri dönüşü konusunu da ele aldık. Mültecilerin geri dönüşüne olumlu yaklaşıyoruz. Toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum.
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’nın imzaladığı Tahran Bildirisi şöyle:
Devlet Başkanları;
Bu haber en son değiştirildi 7 Eylül 2018 17:48 17:48
ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın baş başa görüşmede Trump’ın kendisine Doğu…
İstifa çağrılarına yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklu olan 5 sosyal medya fenomeni hakkında 1 yıldan…
Sinan Ateş Davası’nda abla Selma Ateş'e yönelik saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt'un, Ankara’da iki cinayet işlediği…