TKH: Türkiye Astana Anlaşması’nın gereklerini yerine getirmelidir!
Türkiye Komünist Hareketi, AKP'nin Suriye topraklarında ABD ile giriştiği pazarlıklara karşı İran ve Rusya yapılan Astana anlaşmasını hatırlatıp, emperyalizmin hamiliğinde Suriye'ye yönelik bölücü planlardan vazgeçilmesi çağrısı yaptı.
Türkiye Komünist Hareketi, AKP’nin Suriye’nin egemenliğine karşı ABD ile giriştiği pazarlıklar ve meşru yönetime karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu’na verdiği desteğe karşı sert bir açıklama yaparak, Astana anlaşmasının gereklerinin yerine getirilmesi çağrısında bulundu.
“AKP iktidarının, YPG’lilerin Fırat’ın doğusuna çekilmesini kabul etmesi, bu bölgenin ABD tarafından işgaline onay verdiğini açık olarak göstermektedir. Ortada kirli bir pazarlık yürütülmektedir.” denilen açıklamada, “TBMM ya da BM tarafından tanınmayan yani “devlet” temsiliyeti olmayan ÖSO adındaki grubun, Türkiye tarafından tanınan Suriye Devleti’nin egemenlik simgesi olan Suriye bayrağını ayaklar altına alması kabul edilemez bir durumdur ve bu durum AKP iktidarının kimlerle iş tuttuğunun göstergesi açısından manidardır.” ifadeleri kullanıldı.
AKP’nin son dönemde sık sık sözde emperyalizme karşı açıklamalarda bulunduğu hatırlatılan açıklamanın sonunda, “Eğer emperyalizmin planları bozulmak isteniyorsa, Türkiye altına imza attığı Astana anlaşmasının gereklerini yerine getirmeli, tanıdığı Suriye’nin “egemenlik, toprak bütünlüğü ve bağımsızlık hakkına” saygı göstermeli, emperyalizmle Suriye konusunda işbirliğini derhal kesmeli, Suriye Devleti ile masaya oturmalıdır.” denildi.
TKH açıklaması şöyle:
Türkiye Astana Anlaşması’nın gereklerini yerine getirmelidir!
Afrin Operasyonu ile ortaya çıkan sonuç, emperyalizmin stratejik planlarının parçası haline getirilecek bir durum arz etmektedir.
AKP iktidarının Suriye sorununda bugüne kadar attığı adımlar ve bugün ortaya çıkan tablo bu durumu daha da güçlü kılmaktadır. Ülke kamuoyunda “emperyalizmin oyunlarını bozuyoruz” söylemi büyük bir demagojiden ve yaratılan hava da büyük bir manipülasyondan ibarettir. Korkarız ki, önümüzdeki günlerde hele hele Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında emperyalizmin Ortadoğu’da yapmak istediklerine AKP iktidarı hevesli bir ortak olacaktır.
Bugün Suriye emperyalizmin saldırısı altında, İran ise hedefinde bulunmaktadır. Sermaye devleti tarafından sürekli dile getirilen “ABD ile stratejik müttefiklik” vurgusu açıklanmak zorundadır. Bu strateji nedir, kime karşıdır?
Ülkemiz, emperyalist ABD’nin stratejilerinin aracı ve ortağı olamaz, olmamalıdır.
Ancak Türkiye sermaye devleti, bağımsız ve Birleşmiş Milletlerce kabul edilen meşru bir devletin, Suriye Devleti’nin topraklarında (Menbiç ve Fırat’ın doğusu bölgeleri) nasıl bir egemenlik kurulacağını emperyalist ABD ile pazarlık etmektedir. Bu gayri-meşru durum görülmeli ve asla kabul edilmemelidir. Bu tablo Suriye’nin bölünmesi planlarına AKP iktidarının nasıl destek olduğunun açık kanıtıdır. Suriye’nin bölünmesinde kullanılan PYD kimlikli Kürt kartına, Afrin Operasyonu sonrası ÖSO kimlikli “başka bir kart” eklenmek istenmektedir. Başka bir deyişle Fırat’ın doğusunda ve batısında yer alan Suriye’nin kuzey bölgeleri Suriye’den koparılmak istenmektedir. AKP iktidarının, YPG’lilerin Fırat’ın doğusuna çekilmesini kabul etmesi, bu bölgenin ABD tarafından işgaline onay verdiğini açık olarak göstermektedir. Ortada kirli bir pazarlık yürütülmektedir.
TBMM ya da BM tarafından tanınmayan yani “devlet” temsiliyeti olmayan ÖSO adındaki grubun, Türkiye tarafından tanınan Suriye Devleti’nin egemenlik simgesi olan Suriye bayrağını ayaklar altına alması kabul edilemez bir durumdur ve bu durum AKP iktidarının kimlerle iş tuttuğunun göstergesi açısından manidardır. Ortadoğu’da terör örgütlerine karşı mücadele yürüttüğünü söyleyen AKP iktidarının ÖSO’yu desteklemesi, büyük bir çelişkidir. ÖSO adındaki grup, son kertede Türkiye tarafından “tanınan” Suriye Devleti açısından bir terör grubudur. Türkiye, terör örgütlerini destekleyemez.
Emperyalizmin saldırısı altında bulunan Suriye’ye düşmanlık emperyalizmin ekmeğine yağ sürmektedir. AKP iktidarının, Suriye Devleti’ne yönelik düşmanca politikası, ülke çıkarlarımızla örtüşmemektedir, tersine emperyalist güçlerin güdümünde bir politikadır.
Türkiye, Rusya ve İran ile birlikte Astana’da 3-4 Mayıs 2017 tarihlerinde imzaladığı Astana anlaşmasının “İran İslam Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti, Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki ateşkesin garantörü olarak, BMGK’nın 2254 (2015) numaralı, Suriye’nin toprak bütünlüğünü, bağımsızlığını ve egemenliğinin korunmasını öngören kararı doğrultusunda, Suriye’deki çatışmaların durdurulması ve sivillerin güvenliğini sağlamak amacıyla aşağıdakiler hususunda mutabık kalmıştır” hükmünün gereklerini yerine getirmelidir. Bu anlaşmada “Suriye’nin toprak bütünlüğü, bağımsızlığı ve egemenliği” Türkiye tarafından tanınmıştır. Türkiye, altına imza attığı anlaşmanın gereklerini derhal yerine getirmelidir. Ancak böylesi bir adım, emperyalizmin Ortadoğu oyunlarını bozacak ve ülke çıkarlarımızı koruyacak bir politika anlama sahiptir.
Bu anlamıyla Afrin Operasyonu, ülkemiz adına Suriye topraklarının işgaline dönüşecek bir politika aracı haline getirilemez. “Emperyalizmin Kürt koridorunu” önleme gerekçesiyle yürütüldüğü iddia edilen Afrin Operasyonu, Suriye’nin bölünmesi planlarında elde tutulacak bir kart olarak görülürse, açıkçası bu emperyalizme en büyük hizmettir.
Afrin Operasyonu’na yönelik başta NATO olmak üzere emperyalist güçlerden gelen destek açıklamaları unutulmamalıdır. Bununla birlikte son günlerde ABD ile Fransa’nın Suriye’de yeni bir saldırı hazırlıkları gündemdedir. Suriye’de kendilerine bağımlı bir yönetim kurmak isteyen emperyalistlerin başarısız olması, bugün yeni saldırıları gündeme getirmekte, Fırat’ın doğusu PYD aracılığıyla emperyalizmin yerleşmesi için Suriye’nin egemenliğinden çıkarılmak istenmektedir. Başından beri emperyalizmle birlikte Suriye’de rejim değişikliğini hedefleyen sermaye iktidarı, bugün emperyalizmin yeni politikasında “pay kapmaya” çalışmaktadır. Afrin Operasyonu “sınır güvenliği ve terör tehdidi” gerekçesiyle sunulsa bile Suriye Devleti düşmanlığı, ÖSO ile işbirliği, NATO üyeliği, ABD ile stratejik ortaklık, ABD ile yürütülen “Menbiç ve YPG’nin Fırat’ın doğusuna geçme” pazarlığı ve cihatçı terör örgütlerinin garantörlüğünü üstlenme gibi başlıklar, Afrin Operasyonu’nun üzerine örtülen “milliyetçi” örtünün altındaki gerçekler olarak karşımızda durmaktadır. Bu gerçekler görülürse Afrin Operasyonu’nun tek başına PKK’ye yönelik bir operasyon olmadığı daha iyi anlaşılacaktır.
Ülkemiz, emperyalizmin boyunduruğu altındadır. NATO üyeliği, emperyalizmle kurulan askeri-siyasi işbirliği ve ekonomik bağımlılık ile ılımlı İslamcı proje olarak AKP iktidarının işbirlikçi karakteri sermaye devletinin niyetini, adımlarını ve sınırlarını belirleyen ana parametredir. Sermaye devleti, ABD emperyalizmi ile yeni ittifaklar geliştirme derdindedir.
Bugün Afrin Operasyonu sonrası, eğer emperyalizmin planları bozulmak isteniyorsa, Türkiye altına imza attığı Astana anlaşmasının gereklerini yerine getirmeli, tanıdığı Suriye’nin “egemenlik, toprak bütünlüğü ve bağımsızlık hakkına” saygı göstermeli, emperyalizmle Suriye konusunda işbirliğini derhal kesmeli, Suriye Devleti ile masaya oturmalıdır.
Türkiye Komünist Hareketi
Merkez Komitesi