Fakir fukara edebiyatı yapmıyoruz, örgütleniyoruz!
"İktidar yamağı Devlet Bahçeli tasalanmasın, bizler fakir fukara edebiyatı yapmıyoruz. Eşitlikçi bir düzenin mücadelesini örüyoruz, örgütleniyoruz. Umudu büyütüyoruz. Emekçilerin mücadele hattını kuruyoruz, bütün alanlarda."
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tanzim kuyrukları için ”bizim kuyruklarımız yokluk değil varlık kuyruklarıdır” diyerek emekçilerin yoksullaşmasını tiye almış. İktidar ortağı Devlet Bahçeli ise ”Patlıcan yemezseniz ölmezsiniz! Bugün ‘patlıcan yemedim’ diye kimse ölmüyor. Fakir fukara edebiyatı yapmayın” diye buyurmuş.
İktidarı boyunca AKP’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın temel propaganda araçlarından biri olarak kullandığı ”Eski Türkiye” argümanı ayaklarına dolanmaya başlamış gibi görünüyor.
‘Eski Türkiye’de ekmek kuyrukları vardı’ diyerek emekçileri adeta tehdit edenler; bugün temel gıda ihtiyacını karşılamak için saatlerce tanzim kuyruklarında beklemek zorunda bırakılan yoksul emekçilere yeni bir vaatte bulunamamaktadır. Bulunamadıkları ölçüde de tehditler savurmayı marifet saymaktadırlar. Erdoğan’ın miting meydanlarında ‘Domates, patlıcan, sivri biber’ diyorlar. Düşünün, bir merminin fiyatı nedir?” ifadeleri ile kendisini protesto edenleri eleştirmesi emekçilere neyin reva görüldüğünün göstergesidir.
İçine girdiğimiz ekonomik kriz yaşamın her alanında hissedilmektedir. İşsizlik artmakta, ücretler her geçen gün erimekte, gün geçtikçe yoksulluk artmaktadır. Saraylarda ejder meyveli smoothie, starex meyvesi eşliğinde aloevera ve efuli gibi lüks meyve ve içecekler ile gününü gün edenlerin patlıcan fiyatlarından şikayet edenleri tehdit etmesi, edebiyat yapmayın diyerek alay etmesi sınıfsal reflekslerdir. Hiçbir zaman aynı gemide olmadığımızın itirafıdır.
Asgari ücretin açlık sınırında olduğu, yoksulluk sınırının asgari ücreti üçe katladığına dair veriler daha yeni yayınlandı. Kısacası Türkiye ekonomisinin içine girdiği krizin üzeri daha fazla örtülememektedir. ”Manipülasyon yapılıyor, spekülatörler piyasaya müdahale ediyor” propagandası da emekçileri ikna etmeye yetmiyor. Ülke kaynaklarının yerli ve yabancı sermayenin emrine sunulduğu ve büyük ekonomik atılım olarak propaganda edilen bir dönemin sonuna gelindi. Şimdi tanzim satışlarla günü kurtarma hamleleri ile sandığı garanti altına alma hesapları yapılıyor.
İkinci Cumhuriyet’in en önemli çıkmazı, sermayenin merkezileşmesi ve otoriterleşme ile birlikte yoksullaşmaya mahkum edilen milyonlarca emekçiye bir gelecek vaat edememesidir. 90’lı yıllarda “adil düzen” söylemi ile yola çıkan İslamcı hareket, 28 Şubat sürecinde ”türbana özgürlük” diyerek adaleti özgürlük kavramı ile pekiştirmiş, AKP iktidarı boyunca askeri vesayete karşı mücadele hamasetiyle liberal cenahı yanına almış ve bu kolonlar üzerine İkinci Cumhuriyet’i kurmuştur. Ancak 17 yıllık iktidarın sonunda yeni bir zenginler sınıfı yaratılmış ”adil düzenin” adaletinden geriye geniş emekçi kesimlerin yoksulluğunun kutsanması kalmıştır. Otoriter ve baskıcı bir rejim kurulmuş, özgürlük söyleminden geriye sermayenin dilediği gibi cirit atması ve gericilik kalmıştır. Askeri vesayet ile mücadele ise tek adam rejimi ile taçlandırılmıştır. İslamcı hareketin kurduğu yeni rejimin bütün kolonları çatırdamaya, kırmızı alarm vermeye başlamıştır. Ortadoğu’da ve bölgemizde yaşanan yenilgi ise ayrıca not edilmelidir.
İkinci Cumhuriyet’in kimi başlıklarda yol aldığı aşikâr, üzerine oturduğu temellerin sarsılmaya başladığına dair çok ciddi veriler olduğu da…
Bütün bu tablo gösteriyor ki yeni bir mücadele dönemi açılıyor. Bu noktada şunu belirtmek gerekiyor, iktidar yamağı Devlet Bahçeli tasalanmasın, bizler fakir fukara edebiyatı yapmıyoruz. Eşitlikçi bir düzenin mücadelesini örüyoruz, örgütleniyoruz. Umudu büyütüyoruz. Emekçilerin mücadele hattını kuruyoruz, bütün alanlarda.
Ve elbette öncelikle ilerici, emekçi kadınlar bu safta yerini alacak. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü eşitlik mücadelemizi yükselteceğiz. Ardından 31 Mart yerel seçimlerinde emekçilerin sesi olacağız, 1 Mayıs’ta işçi sınıfının örgütlü gücünü dosta düşmana ilan edeceğiz. Bizimle fakir fukara edebiyatı yapmayın diyerek buyurgan edalarla dalga geçenler müsterih olsun, edebiyat yapmıyoruz, örgütleniyoruz.