Körler hayal kurabilir mi?
"Patronlar dünyasının tek bir hayali vardır. O dünyayı sektirmeden ve hızlı döndürmek. Dünya döndükçe sermayenin devranı da dönsün isterler. Ve onlar için de kabus ile hayal arasında ince bir çizgi vardır. Emekçiler için yaşam ile ölüm arasındaki çizgi gibidir aynı."
Vapurda giderken, İBB medyasının hazırladığı videolar dönüyordu vapurdaki ekranlarda. Önce yemek tarifleri, sonra İstanbul fotoğrafları, sonrada icraatlar kısmında İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin faaliyetleri gösterildi. İşte bu faaliyetlerden biri de körlere dönük okuma kurslarıydı. Sesi kısık bir ekranda alt yazı halinde kör bir gencin bu kurslardaki değişimi anlatılıyordu. Videonun son kısmında o gencin en büyük hayalinin memur olmak olduğu yazıldı ve gencin utangaç bir gülümsemesi ile İBB reklamı yerini yeniden yemek tariflerine bıraktı.
Düşünün, sizce kör bir gencin ya da kör bir insanın en büyük hayali ne olabilir?
Fazla düşünmeye bile gerek yok aslında, kör bir insanın en büyük hayali görmektir, yürüyemeyen bir insanın hayali yürümek, duymayan bir insanın hayali duymak olur değil mi?
Yani en büyük eksikliğiniz ne ise onun tamamlanmasını hayal edersiniz.
Artık hayallerimizin çalındığını söylemek bile eksik kalıyor. Artık hayal dahi edemeyeceğimiz hayallerimiz var sırada bekleyen; doymak gibi, görmek gibi, yürümek gibi, konuşmak gibi…
Haklarımız var artık bir hayale dönüşen mesela…
Ataması yapılmayan bir öğretmenin kura sonucu atanması ve “hayallerim gerçek oldu” sevinci ve geride bekleyen binlerce işsiz bırakılan öğretmenin hayallerinin başka bir bahara ertelenmesi, tekerlekli sandalyeye ulaşan bir engellenin sevinç göz yaşları ve sırada eve mahkum yaşayan binlerce engellinin çaresizliği, bir kiracının ev alma hayali, bir gencin üniversite hayali, bir işsizin iş bulma hayali, ev emekçisi bir kadının çocuklarını tam tamına doyurma hayali, işçinin emeklilik hayali, sıralama uzun…
Kabus ile hayal arasındaki ince çizgide yürüyenlerimiz var bizim.
Devletin karşılaması gereken ilaçlara muhtaç olanlar yurttaşlarımız için mesela kabus ölüm, hayal ise yaşamdır.
Bir inşaat işçisinin kabusudur her gün ölme tehlikesine uyanmak, hayali ise yaşamdır, ne kadar olduysa o kadar…
Eski eşinden korkan bir kadının kabusudur katledilmek, hayali ise yaşamaktır ne kadar olduysa o kadar…
Hayal dahi kuramayanlarımız var bizim.
Bir çoban çocuğun büyüyünce ne olacaksın sorusuna çoban olacağım demesi gibi, bir kız çocuğunun anne olacağım demesi gibi…
Körlerin görme hayalini dahi çalanlara bir bakalım…
Patronlar dünyasının tek bir hayali vardır. O dünyayı sektirmeden ve hızlı döndürmek. Dünya döndükçe sermayenin devranı da dönsün isterler. Ve onlar için de kabus ile hayal arasında ince bir çizgi vardır. Emekçiler için yaşam ile ölüm arasındaki çizgi gibidir aynı. Kabus onlar için grevdir, direniştir, iktidarlarının sallanması ve yok olmasıdır. Sermaye sınıfının ölümü ile yaşamı arasındaki ince çizginin hayal kısmı kabus riski azaldıkça sağlama alınmaktadır.
Evet körler de hayal kurabilir. Sermaye sınıfının bu körlüğüne de biz çare olalım. Gözlerini açtıklarında hayallerinin yerle bir olduğunu kabuslarının tam ortasında olduklarını görsünler.
Bu bir hayal değil, gerçeğin ta kendisidir.