Bilim dünyasında bir süredir işlerin yolunda gitmediği çok açık. Türkiye için bunu söylemek kolay; gericiliğin kuşatılmışlığı altındayken zaten ne beklenebilirdi ki? Gerici bir YÖK, gerici bir TÜBİTAK ve bunlarla uyum içinde olan rektörlükler. Ancak iş sadece Türkiye ile sınırlı değil; evet bu ülkede çok özel günlerden geçtiğimiz, Cumhuriyet tarihinin en kötü günlerini yaşadığımız ve bu koşullarda bilimin de iyi durumda olamayacağını söylemek zor değil ama bilimin sıkışması, üretememe sürecine girmesi tüm dünyanın sorunu; herkes sorunu kendi kapasitesi kadar yaşıyor.
Sıkıntıyı artık sadece siyasi iktidarlar değil, bilimin kendisi yaratıyor. Bilimsel etik, istatistik artık çalışmaların önünü açmıyor, aksine onu tıkıyor. ABD’de yapılan bir ankette 270 bilim insanına bilimin en büyük sorunlarının neler olduğu sorulmuş. Bilim insanları günümüzde başarılarının araştırmalarının kalitesine göre değil, hak kazandıkları bursların miktarı, yayınladıkları çalışma sayısı ve buldukları sonuçların kamuoyunun ilgisini ne kadar çektiğine göre değerlendirildiğini kaydetmiş. Bir lisansüstü öğrencisinin soruları yanıtlarken “istatistiki olarak anlam taşıdığını bildiğim sorular sormakla gerçekten anlam ifade eden sorular sormak arasında bölündüğümü hissediyorum” ifadesini kullanması dikkat çekici.1
Thomas Kuhn’ a göre bilim tarihi, bilimsel gelişmenin kesintisiz bir birikimi şeklinde değil de büyük kesintilerle, hatta kopmalarla, daha doğru bir ifadeyle sıçramalarla, değişimlerle sürer. Bunun öncesi krizdir, üretememektir. Kuhn zaten paradigma değişimini eski bilim yapma geleneklerinin yenileriyle değiştirilmesi olarak görür.2
Görünen o ki yine paradigmanın sonuna geldik. Yeni çalışma kuralları gerektiği gün gibi ortada çünkü eski kurallarla bilim yürümüyor. Ancak bilimsel paradigma değişimi her zaman toplumsal paradigma değişimiyle paralel gitmiştir, tıpkı Bacon’ın zamanındaki gibi. Demek istediğim, bilimsel gelişme, artık sadece bilim insanlarına bağlı değil, toplumsal değişimle beraber olması gerekir.3
Bu koşullar altında bilimsel çalışma yapma olanağı, yükümlülüğü olanlar ne yapmalı? Godot gibi toplumsal değişim ve paradigma değişimi beklenemeyeceği için bilimin sorunlarının irdeleneceği ortamların oluşturulması, hangi alandan olursa olsun her bilim insanının yapması gereken bir görev olarak önünde durmaktadır. Dahası, bilimsel çalışmayı yönlendirme durumunda olan kurumlar ise bunu belirli bir disiplin içerisinde, hatta en doğrusu bunu bir bilim dalı örgütlenmesi biçiminde ele almak durumundadırlar.
Söz konusu disiplin, bilimi; tarihi, sosyolojisi, ekonomisi, yönetimi, yöntemi, etiği, ölçümü, psikolojisi, yazımı, yayıncılığı vs. ile birlikte bir bütün olarak ele almalı ve sorgulamalı ve ortak çalışmalar planlamalıdır. Ancak bu şekilde var olan paradigma içinde bilimin doğası, kapsamı, sınırları, yöntemi, bilimsel bilginin yapısı ve özellikleri, bilimsel kuram ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi araştırılabilir, bilimsel bilginin üretimini sağlayan sosyal ve siyasal koşulları, bilim insanlarının yaşadıkları toplum içindeki konumları ve diğer toplumsal kesimlerle olan ilişkileri, toplumla, iktidarla, ekonomiyle, siyasetle ilişkileri incelenebilir. Her paradigma kendi kuramını ancak kendi koşullanmışlığı içinde sınayabildiği için yöntem araştırmaları da bu sürecin olmazsa olmazlarındandır.
Bu şekilde hazırlanacak doktora programlarında yer alacakların, lisans eğitimini doğa bilimleri, yüksek lisansını toplum veya insan bilimleri (veya tam tersi) alanında yapması ve var olan paradigmaya göre bilimsel çalışma içerisinde yer almış olması istenebilir.
Madem değişimin nasıl olacağını söylemek kolay değil, o zaman eskiyi ciddi bir biçimde sorgulamak başlangıç için tek çıkar yol gibi görünüyor.
1https://www.enago.com.tr/academy/uzmanlara-sorduk-bilim-camiasinin-karsilastigi-sorunlar-nelerdir/
2Kuhn TS. Bilimsel Devrimlerin Yapısı. Alan Yay., Çev.: Kuyaş N., 4. baskı, 1995.
3https://gazetemanifesto.com/2019/bilimin-onundeki-engeller-265398/
ABD'li Senatör Lindsey Graham, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma…
Kadına yönelik şiddeti tek başına biyolojik bir mesele olarak erkek saldırganlığıyla açıklamak en hafif tabirle…
Bu düzen çürümüştür. Şimdi bu çürümüş düzeni yeni anayasa ile tescillemek istiyorlar. Medeni kanunu tartışmaya…
Yenidoğan davası, duruşmanın altıncı gününde devam ediyor. Örgüt lideri olmakla suçlanan Dr. Fırat Sarı savunma…
NNA’daki habere göre “Kurtarma ekipleri, düşman savaş uçaklarının bir konut binasını hedef aldığı ve çok…
Türkiye Komünist Hareketi Tunceli İl Örgütü ,Tunceli ve Ovacık belediyelerine kayyum atanması üzerine bir açıklama…