RÖPORTAJ | TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: “2019’u emekçiler hanesine yazmayı bileceğiz…”
Geçtiğimiz yılın komünistler açısından nasıl değerlendirildiğini, 2018’de yaşanan direnişleri, 2019 beklenti ve hedeflerini Türkiye Komünist Hareketi Genel Başkanı Aysel Tekerek ile konuştuk.
2018 yılı komünistler, emekçiler açısından zorlu bir yıl oldu. Başkanlık sistemi ile birlikte Türkiye’nin içine girdiği tabloda gericilik, sermaye diktatörlüğü, emperyalizm işbirlikçiliği kendisini oldukça hissettirdi.
Geçtiğimiz yılın komünistler açısından nasıl değerlendirildiğini, 2018’de yaşanan direnişleri, 2019 beklenti ve hedeflerini Türkiye Komünist Hareketi Genel Başkanı Aysel Tekerek ile konuştuk.
2018 yılını geride bırakırken, genel bir değerlendirme alabilir miyiz sizden?
Aysel Tekerek: Evet 2018 yılını geride bıraktık. Ancak bakiyeleri halen önümüzde duruyor. 2018 yılına dönüp baktığımızda gördüğümüz şudur: AKP, iktidarını sağlama almak için hiçbir fırsatı es geçmemiş, iktidarın olanaklarını sonuna kadar kullanmış, krizleri fırsata çevirmeye çalışmış, bunun karşısında emekçiler ise mücadelelerini büyütmüştür.
Peki burada bir çelişki yok mu? Bir yanda emekçilerin daha fazla görünen bir hak arayışı var diğer yandan planını adım adım uygulayan bir AKP? Biraz daha açar mısınız?
A.T.: Elbette. Bakın 2018 yılı, Ülkemizde sermaye iktidarı açısından, emperyalizmin egemenliği açısından, bunların işbirlikçisi AKP açısından önceki yılların bazı düğümlerinin çözüldüğü bir yıl oldu. Örneğin başkanlık seçimleri yaşandı ve Recep Tayyip Erdoğan korsan bir seçimin ardından başkan oldu. Ülkede Cumhuriyet fiilen yok edildi. Eksen tartışmalarını hatırlayalım. 2018 yılından önce de çok konuşuluyordu. Türkiye eksen mi değiştiriyor diye. Partimiz ısrarla AKP- ABD işbirliğine vurgu yapıyor, emperyalizmin krizleri çerçevesinde konuyu bütünsel bir şekilde ele alıyordu. ABD’li rahip Andrew Brunson’un tutukluluğu karşısında Recep Tayyip Erdoğan’ın yüksek perdeden açıklamaları, arka plandaki anlaşmalar sonrasında aniden çözüldü. Sarraf Davası vardı bir de sonucu hatırlayan kaç kişi var? Ancak o dönemde bu bir milli dava haline getirilmişti değil mi? Suriye’deki gelişmelere bakarsak orada da Ülkemizin ABD çıkarları doğrultusunda daha da fazla savaşın içine çekildiğini, ileri karakol görevini gördüğünü saptayabiliriz. Yani 2018 yılında ne AKP eksen değiştirdi ne de emperyalizm Türkiye’yi gözden çıkardı. Planlar adım adım işlerken halka yerli ve milli yalanları uyduruldu. Dolar krizi ile Sermeyenin fırsatçılığı ortaya çıktı. Ekonomik krizin ağır sonuçları 2019 Mart sonuna bırakılmaya çalışılsa da pası alan sermaye sınıfı işçileri öbek öbek işten çıkardı. Ancak bunun karşısında ne milli ve yerli edebiyatı tuttu ne de işçiler sessizliğe gömüldü. İstanbul başta olmak üzere işsiz bırakılan emekçiler fabrika önlerinden ayrılmadılar. Örnekler yaygınlaştı, dayanışma ağları büyüdü. AKP özel olarak 2018 öncesindeki toplumsal gücünü artıramadı, ancak iktidarını sağlamlaştırmak için önlemlerini arttırdı. Ancak bu önlemlerin de uzun ömürlü olamayacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Önlem demişken, 2018 yılında AKP’nin Gezi direnişi başta olmak üzere, aydınlar, sanatçılar, basın yayın organlarına dönük baskısı, nefret propagandası tekrar hız almaya başladı. Partinizin bu konularda da çeşitli açıklamaları olmuştu? AKP bu alandaki zorlamalarına devam eder mi?
A.T.: 2019 yılında AKP bilindik baskılarını, yargı kıskacını bir kenara bırakması için bir nedeni bulunmuyor aksine buraya daha da fazla sarılacaktır. Aslında mesele sadece cumhurbaşkanına hakaret ya da dış mihraklı isyan yalanları değildir. AKP ilk iktidara geldiğinde ileri demokrasi yalanları ile geçmişe dönük çıkardığı muhasebeye herkesi dahil etmeye çalıştı ve kısmen de başarılı oldu. Şimdi bunun sonuçlarını yaşamaktayız. AKP iktidarının 16 yılında, bu muhasebe sonuçlarına ortak olmayanları ya toplumun hafızasından silmeye çalışıyor ya da hatırlanacaksa suçlu olarak hatırlansın diye aydınlara, sanatçılara mahkeme yolunu gösteriyor. AKP ile hesaplaşmak artık, sermaye düzeninin tüm tahkimat arayışları ile hesaplaşmaktır.
Peki emekçiler cephesine dönersek, 2018 yılında direnişlere vurgu yaptınız. 2019 yılına da devreden direnişler ve genel olarak işçi sınıfının mücadelesi ile ilgili neler söylemek istersiniz.
A.T.: Konu emekçiler olunca bu düzen her yerinden dökülmektedir. 2018 yılının her ayında iş cinayetlerinde ortalama 150 işçi yaşamını yitirdi. Bu örgütlü bir katliamdır. Çalışan işçilerin insanlık dışı koşullarda çalıştığı bir kez daha ortaya çıktı. İşsizlik rakamları daha da arttı. Çocuk işçi sayısı geçen yıllara oranlara yükseldi. Aynı gemideyiz propagandası yapılırken Asgari ücret yine açlık sınırında kaldı. Ekonomik kriz var denildi ancak büyük şirketler artan kar oranlarını açıklamaya da devam ettiler. Kamu hizmetlerinde az işçi ile çok iş yapmanın sonucu yine katliam oldu. Yaşanan tren kazalarında yetersiz teknisyenin olması ya da ilgili teknisyenin olmaması nedeni ile onlarca kişi yaşamını yitirdi. KHK ile ihraç edilen emekçilere düşman hukuku uygulanmaya yine devam edildi. Ne yazsak eksik kalacak ama 2018 işçi sınıfının yaşam koşullarının her geçen gün daha da ağırlaştığı kölelik düzenine adım adım yaklaşıldığı bir yıl oldu. Bunlar sermayenin icraatlarıydı. Bir de emekçilerin icraatları var. 2018 yılı 3. Havalimanı işçilerinin “Yeter artık” dediği, Flormar işçilerinin “ Biz de buradayız” dediği, Cargill işçilerinin “Direnmeye devam “ dediği, Cam işçisinin sendikasına ekonomi dersi verdiği, ülkenin her yerinde inşaat işçileri başta olmak üzere direnişlerin başladığı bir yıl olarak da tarihe geçmiştir. 2019’ da emekçilerin icraatları elbette devam edecektir. Bu direnişlerin sadece kazanımla sonuçlanması değildir amaç, bu direnişler aslında kazanılmıştır. İşçi sınıfının mücadelesinde yeniden kaldıraç görevini bu direnişler sağlayacaktır. 2019 yılında emekçilerin daha da örgütlenmesi düzeni zora sokacak tek başlıktır.
2019 yılı için TKH olarak ne hedefliyorsunuz?
A.T.: 2019 yılında bir seçim bekliyor ülkeyi. 31 Mart yerel seçimlerine partimizin bir hazırlığı var. Yağmacıların, rantçıların, sağın sağ ile yarıştığı bu düzleme çomak sokmaya çalışacağız. Emekçilere, kadınlara, öğrencilere, aydınlara, yurtseverlere söyleyecek sözümüz onlara bir davetimiz olacak. Ancak seçimlerin yarattığı bir deformasyon da var. Halkın umutları ile oynanacağını yine görmekteyiz. Bu deformasyonun sonuçları ile yine komünistler hesaplaşmak durumundadır. Bu nedenle yerel seçim önemlidir ama daha önemli olan ülkenin genel durumudur. Bu bağı koparmaya çalışacaklar biz bu bağı kuracağız. Seçimler gelip geçecek. 31 Mart sonrasında düzenin gemisi daha da ağırlaşacak. Komünistlerin yapacaklarının önemi daha da artacak. Bu nedenle boşa harcayacak tek günümüz olmadığı gibi, Suriye’de savaşın içine sokulmuş bir ülkede, emekçilerin açlıkla terbiye edilmeye çalışıldığı, iş ve kadın cinayetleri ile kokuşan bir düzende varlığımızın kıymetini kendimize dönerek bilecek değiliz. Varlığımız sosyalist mücadelenin güçlenmesine hizmet edecektir. 2020’yi sosyalist mücadelenin daha da büyümüş bedeni ve aklı ile karşılamak için daha da çok çalışacağız.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
A.T.: 2019’u kazanacağımızı söylemiştik. Hem 2019’u hem de ülkemizi, yarınlarımızı kazanacağız. Emekçilere, yurtseverlere, aydınlarımıza, dostlarımıza bunun dışında verecek bir sözümüz yok.