Masalların partisi CHP

Adama, kişilere, gruplara, cemaatlere, vakıflara, derneklere hizmet işini bitireceğini savunurken Ortadoğu’da cihatçı fonlayan İHH’ya aşkını ilan etmediği mi kaldı, seçim sonrası yaptığı konuşmada her türlü uyum sürecine hazırım demediği mi, ilk gününden belediyeye imam çağırmadığı mı, damatlarla saraylarda buluşmadığı mı..

Masalların partisi CHP
Güneş Doğan

 

Zorlu bir yerel seçim süreci atlattık, neticesinde “her şey çok güzel oldu” mu biraz bunları konuşalım artık.

31 Mart itibariyle komünistlerin sözü belliydi; sermaye partilerine oy yok, mevcut iktidarı geriletme uğruna verilen oylar ancak komünistlerin hanesine yazıldığında anlamlıdır, bilindik ezberleri bozalım, yağma yok sosyalizm var diyelim!

Karşılaşılan tepkiler her zamankinden farksız oldu. “Durun şimdi zamanı değil”, “Oy bölmekten başka işiniz yok”, “Ayrıştırmaktan bıkmadınız, artık kucaklaşma vakti.” Kiminle kucaklaştık, neyi ‘zamanı değil’ diyerek gözardı ettik söylemeye gerek bile kalmadı.

Burjuva partisi CHP; kazandığı seçimi tekrarlatanlara, baskıcı rejimin mensuplarına, cumhuriyeti tasfiye edenlere, gerici, siyasal islamcı AKP’ye muhalefet bile olmadan, her şey kanuna uygun ve meşruymuş gibi seçime girdi, kazandığı zaferle fazla söze gerek bırakmadan komünistlerin haklılığını bir kere daha gösterdi. Zafer kelimesini vurgulamak gerek burada, zira anladık ki ne umut bağlayan milyonların zaferiydi bu, ne de haksızlığa uğrayandan yana oldukları için oy verenlerin.

Seçim süreci boyunca ağzından liyakat kelimesi düşmeyenler, hatta bu kelimeyi ülkenin bütün problemleri bunun eksikliğine bağlıymış gibi kutsayanlar, kendileri başa geldiğinde bu sayede her şeyi çözeceğini vaat edenlerin yaptıkları atamalara bir baktık ki, soyağacı dizer gibi belediye yönetmeye başlamışlar. (ilgili haberler için gazetemanifesto.com)

Adaylığını açıkladığı günden seçimlerin iptali olan 6 Mayıs’a kadarki süreçte camiden, saraydan çıkmayan, Erdoğan’la arasında askerlik arkadaşı tarzındaki samimiyetliyle dikkatleri çeken, belli ki bu arada aldığı taktikleri de fütursuzca kullanan İmamoğlu; ikinci cumhuriyete yakışır bir çalışma yapmakla kalmadı. Adama, kişilere, gruplara, cemaatlere, vakıflara, derneklere hizmet işini bitireceğini savunurken Ortadoğu’da cihatçı fonlayan İHH’ya aşkını ilan etmediği mi kaldı, seçim sonrası yaptığı konuşmada her türlü uyum sürecine hazırım demediği mi, ilk gününden belediyeye imam çağırmadığı mı, damatlarla saraylarda buluşmadığı mı.. Ama verdiği oyu sorgulayanların uyandığı nokta elbette başka. Biliyorsunuz bundan birkaç gün önce İSBAK’a, bizzat İmamoğlu tarafından AKP vekil adayı, Haziran Direnişi’ne etmediği laf kalmamış, katılanlara vatan haini demiş, sosyal medyada cumhuriyet değerlerine sövmekte beis görmemiş dinci gerici Bahaddin Yetkin atandı. Bu atamayı “Başarı, beceri ve liyakat” olarak isimlendiren İmamoğlu geri adım atmasa da şahsın istifasıyla sonuçlanan bu süreç bir sürü insanın aklına şu gerçeği getirdi: Komünistler boykot etmekte haklı olabilir mi?

Henüz bir buçuk ay geçti, daha kimlerle ‘uzlaşacağız’, kimlerle ‘kucaklaşacağız’ bunu zaman gösterecek. Bağımsız komünist adayları destekleyenler olarak en başından söylemiştik, meşru olmayan seçimlerde demokrasiyi sandığa hapsedenlerle, emekten yana konuştuğu günün akşamında TÜSİAD’la el sıkışanlarla, başında olduğu başka belediyeler aracılığıyla ihalecilik, rantçılık, yağmacılık yapanlarla, belediye işçisinin maaşını vermeyenlerle bahar gelmez, onlara verilen oylarla her şey çok güzel olmaz diye.

Söyledik tabii, yine söyleriz. Emekçinin baharı da bayramı da sosyalizmde, umut sosyalist mücadeleyle!