'Telli duvaklı' çocuk istismarı
"Tecavüzcülere idam" naraları atan gericilerin istismarı "evlilik" adıyla meşrulaştırma çabaları nasıl bir riyakarlıkla karşı karşıya olduğumuzu göstermiyor mu?"
Çocuk istismarı günümüz Türkiye’sinde gündemden düşmeyen çok büyük bir yara. Haberlerini okuduğumuzda içimizi burkan, insana dair inancımızı sarsan önemli bir toplumsal yara. Toplumun değişik kesimlerinden duyabileceğimiz bu cümleler çoğu zaman vicdan temizlemenin ötesine geçemiyor. İktidarın gündeme getirdiği “çocuk yaşta evliliklere af” yeniden tartışmaya açıldığında girişteki cümleleri unutuveren bir ”toplumsal vicdan” istismarın kabul edilebilir toplumsal şekilleri ve ritüellerini tartışıyor. “Ailelerin” mağduriyetlerini, faillerin mağduriyetlerini tartışıyor. Yaş sınırının ne olabileceği, yani kaç yaşında çocuğa istismarın kabul edilebilir olduğunu, küçüğün rızasını, büyüklerin rızasını tartışıyor. Ve çocuk istismarına dair, edilen onca afili lakırdı rafa kaldırılıyor.
AKP hükümeti tarafından 2016 yılında bir gece vakti meclis gündemine gelen ve çocuk istismarcılarının affını öngören yasa tasarısı çok tartışılmıştı. Gelen tepkilerden sonra tasarı geri çekilmişti. AKP’li vekillerin tasarıya onay verirken sırıtarak poz vermeleri henüz hafızalarımızda taze iken CHP Milletvekili Atilla Sertel aynı gerekçelerle mağdur aileler olduğunu ifade ederek af talebini tekrarlamıştı.
Geçtiğimiz günlerde aynı yasa tasarısı yeniden gündeme geldi. Önceki tasarı, medeni kanunun öngördüğü yaş sınırının altında cinsel istismarda bulunduğu çocuk ile, ilerleyen yıllarda resmi nikah kıyan yetişkinin affını öngörüyordu. Dahası af edilen kişinin mahkumiyetten tamamen kurtulması için 10 yıl boyunca boşanmaması şartı getiriliyordu. Yeni tasarının detayları henüz bilinmiyor. Ancak aynı zihniyetin ürünü olduğu açık.
Çocuk yaşta evlilik adı altında gerçekleşen istismarın oranı her geçen gün artıyor. Yapılan bazı araştırmalara göre her üç evlilikten biri 18 yaşın altında gerçekleşiyor. Medeni kanuna göre 17 yaşını bitirmiş bireyler evlenebilir, 16 yaşında mahkeme kararı ile evlilik gerçekleştirilebilir.
Reşit kişiler tarafından 15 ve daha küçük yaştaki çocuklara yönelik her türlü cinsel eylem ise istismar olarak değerlendiriliyor ve suç kapsamına alınıyor. Ancak pek çok örneğine tanık olduğumuz ve çoğunlukla kız çocuklarının maruz kaldığı bu durum toplum, devlet kurumları ve zaman zaman mahkemeler eliyle hasır altı edilerek ya görmezden geliniyor, ya da ”telli duvaklı” etiketleri ile, dini nikah adıyla meşrulaştırılıyor. Ve bunun adına “evlilik” deniyor.
Gerici ve yandaş yayın organları medeni kanuna göre değil, İslami usullere göre”evlilik” naraları atmaya başladı. İslami usuller neyi emrediyor derseniz kimi imam kılıklıların ifadesine göre bir yaş sınırı yok, resmi görüş belirten Diyanet’e göre buluğ çağına girmiş olmak yeterli, yani kız çocukları için bu yaş 9’a kadar düşebilir.
2016 yılında erken yaşta evliliklere af yasasını gündeme getiren AKP bunun bir kereye mahsus bir uygulama olacağını, mağduriyetleri gidermeyi amaçladıklarını ve yeni vakaların önüne geçileceğini iddia etmişti. Ortaya çıkan toplumsal tepki AKP’ye geri adım attırmış ve tasarı geri çekilmişti. Ancak geçen iki yıllık süreçte ”af” bekleyenlerin sayısı 3 binli sayılardan 10 binli sayılara yükseldi. Resmi değil ancak telaffuz edilen rakamlar bunlar. Demek ki ortada büyüyen bir problemimiz var ve bu problemin en son tartışılacak başlığı faillerin cezadan kurtulmasıdır. Oysa tartışmamız gerekenler başka..
Çocukların bu girdaba itilmesi tesadüf mü?
Müftülere nikah yetkisi veren yasa ”İslami usullere” göre evliliği pekiştirmiyor mu? Diyanet gibi bir kurumun verdiği fetvalar boşuna mı? Dönemin Adalet Bakanı’nın ağzından dökülen ”küçüğün rızası varsa” ifadeleri çocuklara dönük ”ilgiyi” arttırmıyor mu? Milli Eğitim Bakanlığı onaylı kitaplarda yer alan anlatılar teşvik etmiyor mu? Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde takip edilen yüzlerce hamile çocuğun bildirilmemesi failleri cesaretlendirmiyor mu? Anayasa Mahkemesinin çocuk istismarı davalarında kademeli bir anlayış getiren ve 12 yaş üstü davalarda rıza aranabileceği vurgusu çocuklarımız üzerinde başka bir gölge değil midir?
“Tecavüzcülere idam” naraları atan gericilerin istismarı “evlilik” adıyla meşrulaştırma çabaları nasıl bir riyakarlıkla karşı karşıya olduğumuzu göstermiyor mu?