Yusuf Kaplan'ın 'İstanbul Sözleşmesi'ne itirazı: Kadın sokağa çıkınca kadınlığından uzaklaşıyor
İslamcıların 'İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesi için yaptığı çağrıları bugün Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan'ın köşe yazısıyla sürdü. Kaplan'a göre 'Kadın aşağılanıyor, itip kakılıyor ama sokağa çıkınca da evinden uzaklaşmakla kalmayıp kadınlığından da uzaklaşıyor'
AKP içerisinde tartışma konusu olan ‘İstanbul Sözleşmesi”ne yönelik bir kısım dincinin yönelttiği sert eleştiriler sürüyor. Birçok farklı mecrada yürüyen tartışmaların, henüz yeni başlayanlar için islamcılığın kadın düşmanı yüzünü bir kez daha göstermesi bakımından da oldukça faydalı (!) olduğu söylenebilir.
Sümeyye Erdoğan’ın yöneticilerinden olduğu KADEM’in dahi karşıya alındığı, harareti hayli yüksek tartışmalarda sesi en çok çıkanlardan biri olduğu bilinen Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, bugün köşesinde konuyu bir kez daha işleyerek ‘iptal’ çağrısı yaptı.
“Ailenin çökmesi, insan türünün sonunu getirebilir…” gibi, daha önceki yazılarından alışıldığı üzere korku pompaladığı bir başlık kullandığı yazısında Kaplan, ‘İstanbul Sözleşmesi’ adı altında toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefine aldı. Bu kavramı ‘yaradılıştan gelen biyolojik bir hakikat olarak değil, inşa edilen, değiştirilen toplumsal bir gerçeklik’ olarak tanımlayan Kaplan, yazısının devamında toplumsal cinsiyet eşitliğinden ‘aileyi çökertecek ürpertici bir küresel proje’ olarak bahsetti.
Yazısında “Kadın hareketi ne işe yarıyor?” sorusuna da yanıt arayan(!) Kaplan, “Kadınların aşağılandığı, itilip kakıldığı, her türlü şiddete maruz kaldığı apâşikâr bir gerçek. Bu konuda her tür önlemin alınması elbette ki kaçınılmaz.” derken, “ama”sında da asıl derdini açıkladığı şu ifadeleri kullandı:
“Ama kadın hareketinin, kadını sokağa sürmesi, erkeksileştirmesi, erkek gibi güç ve iktidar kavgasının eşiğine sürüklemesi, kadını sadece evinden uzaklaştırmakla kalmadı, kadınlığından da uzaklaştırdı.”
Gerici yazar İstanbul Sözleşmesi’ni ‘eşcinselliği meşrulaştırmak, yaygınlaştırmak ve sonuçta ailenin masal olduğu fikrini yayarak aileyi çökertmek’ amacıyla yasal güvenceye alındığını ileri sürüp “O yüzden Türkiye, aileyi dinamitleyen İstanbul Sözleşmesi’nden derhal çıkmalıdır.” çağrısını yineledi.