Barış Pehlivan Silivri’den yazdı: Tüm gerçeği anlatıyorum arkadaş…

MİT görevlisinin cenaze haberi gerekçe gösterilerek  tutuklanan Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan tutuklu bulunduğu Silivri 9 No’lu Kapalı Cezaevi’nde “Tüm gerçeği anlatıyorum arkadaş” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Odatv operasyonundan önce Erdoğan’ın uçağında Gökçeklerin Beyaztv’sinin haber müdürü “Odatv’ye neden müdahale edilmiyor” diye sormuştu. Pehlivan Osman Gökçek’in kendisine haber ulaştırdığını da şöyle ifade etti: “(Bu aramızda kalsın arkadaş: Geçenlerde Osman Gökçek bana haber gönderdi; “Cumhurbaşkanına uçakta Odatv’yi sordurdum, birazdan görürsün her yerde” diye… Aklı sıra, “babamı yazmayın” şantajı yapıyordu)”

Pehlivan’ın Odatv‘de yayınlanan yazısının tamamı şu şekilde:

– Daha önce gelmiş miydiniz?

– Evet, 9 yıl önce.

– Bakalım… Kaydınız silinmiş; Bir daha oluşturalım.

Mahkeme dedikleri şeyle koğuş arasındaki duraklardan biri de cezaevinin hastanesiydi. Orada görevli memurla yeniden kaydımı yaparken, biri yanaştı. “Ben seni hatırlıyorum” dedi. Emektar bir cezaevi görevlisiydi. 9 yıl önceki Odatv sanıklarından anılarından bahsetti. Ve beklediğim soru geldi;

“Eee… Arkadaş, şimdi niye tutukladılar yine?”

“Yine yazdık, yine aldılar işte” diye geçiştirici bir yanıt verdim ayaküstü. Tüm gerçeği uzun uzun nasıl anlatabilirdim ki o an, kusura bakmasın.

Belki olur da bu yazıyı okur. Neden mi yine tutukladılar? Anlatayım; sabırla dinle arkadaş…

MAHREM

Yıllar önce bu cezaevinden çıktıktan sonra, bir deli işine giriştim Barış Terkoğlu ile birlikte. Dünyanın dört bir yanındaki Amerikan kriptolarını inceledim. Afrika’dan Avrupa’ya onlarca ülkedeki gizli yazışmalarda Fethullahçıları araştırdım. “Mahrem” adlı kitabımız böyle çıktı.

O kitabın girişinde S.Ö. adlı bir genç kıza 84 kişinin tecavüz etmesine dair dosyanın nasıl kapatıldığını yazdım. Fethullah Gülen’in tecavüz şüphelisi kardeşini ve yeğenini koruyanlardan birinin halen AKP Milletvekili olduğunu dile getirdim. Yanıt ne oldu: Kitabın satış linkleri  ve tecavüz dosyasına dair haberlerimiz mahkeme kararıyla yasaklandı. Neyse ki; FETÖ çatı davası’nda  örgütü anlatmak için kitabımızı delil olarak koyan savcılar da vardı bu ülkede.

ONLAR GİTMEDİ BİZ TAKİP ETTİK

Bak arkadaş…

“Fethullahçılar  darbe yapacak” dedik diye, yemediğimiz küfür ve hakaret kalmadı. Gel gör ki… Fethullah’ın mendilini görünce gözyaşı dökenler, 16 Temmuz günü kirli mendilleriyle geçmişini silmeye çalıştı. Biz izin vermedik, arşiv burada, dedik.

Biliyor musun arkadaş…

Dillerinden düşmeyen 15 Temmuz davalarına hiçbiri gitmedi. Sabahın ilk ışıklarından gece saatlerine kadar yıllarca canlı takip yaptık. İnanır mısın; Cumhurbaşkanlığı bile bizden öğreniyordu darbe duruşmalarında neler yaşandığını.

Gazeteciydik, yaptığımız da fikri takipti.

Tıpkı…

Bir sorunun peşine düştüğümüz gibi:

15 Temmuz’dan sonra bir gecede binlerce polis, savcı ve hakim görevden alındı. Peki,  Fethullahçılardan boşalan o koltuklara kimler oturdu?

Araştırırken önemli bir polis müdürüyle tanıştım.

“Yazarsanız tutuklarlar” dedi. Yazdık; adını “Metastaz” koyduk. Açık açık kellemizi kesmeyle tehdit ettiler.

Öyle ya; devlette FETÖ’nün yerine başka tarikatların yerleştirildiğini kaleme aldık.

Öyle ya; FETÖ ile mücadele kılıfı adı altında cebine milyonlarca para dolduran avukatları, savcıları, hakimleri deşifre ettik.

Öyle ya; FETÖ’den yargılananların FETÖ operasyonları yaptığını yazdık.

Öyle ya; 15 Temmuz şehitlerinin yakınları ve gazileri için toplanan 300 milyon liradan fazla paranın akıbetini sorduk.

Öyle ya; Melih Gökçek’in Ankara’yı nasıl parsel parsel FETÖ’ye verdiğini belgeledik.

(Bu aramızda kalsın arkadaş: Geçenlerde Osman Gökçek bana haber gönderdi; “Cumhurbaşkanına uçakta Odatv’yi sordurdum, birazdan görürsün her yerde” diye… Aklı sıra, “babamı yazmayın” şantajı yapıyordu)

YENİ KİTABIMIZ

Şimdi arkadaş…

Beni seninle tekrar buluşturan yeni yargı sisteminde Fethullahçılara özenenler var. Ağırlıklı olarak İstanbul’da örgütlüler. Ama yargının tamamına egemen olmak, rant ağlarını tüm ülkeye örmek istiyorlar. İşte bu kirli planlarında bizi engel olarak gördüler.

Zira biliyorlardı ki, yeni kitabımız yoldaydı.

Zira biliyorlardı ki, kimsenin adamı değil, gerçeğin işçisiydik.

Zira biliyorlardı ki, kendi mahalleleri de bizden öğreniyordu olanı biteni.

Ama arkadaş…

Bak sana içeriden bir gerçeği söyleyeyim; bu topraklarda sadece ve sadece hukuka bağlı adaletin bekçisi polisler, savcılar ve hakimler halen var. Belki göremiyorsun onları şu an ama, bazen iyi şeyler de oluyorsa bu ülkede tüm risklere rağmen o elini cüzdanına değil vicdanına koyan insanlar sayesindedir. Hiç unutma bunu.

O GÜLEN KİMDİ

Sona geliyorum arkadaş.  Odatv davasına karıştırdıkları MİT Asya Şefi Kaşif Kozinoğlu hatırlarsın. Fethullahçılar onu bu cezaevinde öldürdü. Onun FETÖ okullarını kapatmaya çalıştığını ve bu nedenle cezalandırıldığını bir Fethullahçının kitabında okumuştum.

Sahi, şu uzaktan bana bakarak gülen tutuklu, “Karanlık Oda” adlı o kitabın yazarı değil mi?

Bir dostuma yakın zamanda demiştim; “Bir gün tüm bunların sinema filmlerini çekeceğim” Şimdi yeni bir senaryo yazılıyor. Ve ben yine; tıpkı 9 yıl önce haykırdığım gibi şehit haberi yapmanın suç olmadığını anlatmak zorunda kalacağım.  Savcının 3 sayfalık tutuklamaya sevk yazısında 23 kez “haber” kelimesi geçmesinin ne anlama geldiğini deşifre edeceğim.

MİT şehidini araç olarak kullanıp, kendi çıkarları için yargı operasyonu yapmanın asıl o şehidin ruhuna ve ailesine nasıl zarar verdiğini ortaya çıkaracağım.

SANA SÖZ…

İşte böyle arkadaş…

Cezaevi hastanesinde ayak üstü bunları anlatmak isterdim sana. Umarım, anlamışsındır; şimdi niye yeniden tutukladıklarını…

Ve sana söz:

Bu demir kapıdan daha sağlam, bu dört duvardan daha büyük, bu avludaki taşta yetişen bitkiden daha inatçı çıkacağım buradan.

Bekle.

Barış Pehlivan

Silivri 9 No’lu Kapalı Cezaevi

C3 Blok 20 No’lu Koğuş