Che’nin düşmanları ve düşmanlarının Che’si

Tarih elbette ki gerçekleri yazacaktır ve tarihi paralı kalemşörler değil mücadele eden ve kazanan emekçiler yazacaklardır.

Che’nin düşmanları ve düşmanlarının Che’si

Özgür Çelik

20. yy. dünya açısından büyük tarihsel olaylara muktedir bir yüzyıl olarak tarihe geçmiştir. İnsanlık tarihi boyunca verilen eşitlik ve özgürlük mücadeleleri geçtiğimiz yüzyılda somut sonuçlar doğurmuş ve onlarca ülke devrim süreçleri yaşamış ve birçoğu da başarılı olmuştur. Bu süreç içerisinde tarih birçok önemli isim doğurmuştur. Bunlardan birisi ise Arjantinli Che Guevera’dır. Arjantin’de bir motorun sırtında başlayan özgürlük yolcuğu Bolivya dağlarında ölümü ile sona ermiştir.

Peki Che’yi bu kadar önemli kılan şey ne idi? Neden bu kadar çok düşmanı var ya da seveni?

Ülkemizin yakın tarihine bakarsak bu soruya cevap verebiliriz. Kendini Latin Amerika halklarının özgürlük mücadelesine adayan Che, Küba devrimi ile dünya tarafından tanınır hale geldi. 1959 yılında gerçekleşen devrim dünya genelinde emekçilere büyük bir umut ve mücadele zorunluluğu doğurmuştur. Özellikle 1968 yılında dünya genelinde gençliğin politikleşmesi ve sosyalizm mücadelesine kafa yormasının en önemli figürlerinden biridir. Daha doğrusu dünya genelinde ki 68 kuşağının bölümünü Che Guevera dalgası oluşturmuştur. Gençlik içerisinde Che adeta bir sembol haline gelmiş ve onun mücadele yöntemi birçoğu açısından benimsenmiştir.

İşte Che düşmanlığı tam olarak burada başlıyor. Che’nin yaydığı eşitlik özgürlük rüzgârları emperyalistleri ve patronları, Che’ye karşı amansız bir mücadeleye zorluyor. Che acımasız bir katil, bozguncu ve haydut olarak toplumlar gözünde aşağılayıcı propagandaya maruz kalıyor.

Bu propagandayı yapanların amacı ise çok barizdi; halkın uyumaya devam etmesi ve gerçeklerin gizlenmesi. Çünkü Che demek eşitlik, özgürlük demekti, Che demek mücadele demekti bundan korkan kapitalist düzenin sahipleri çareyi onu bir canavar gibi göstermekte bulmuştu.

Hatırlarsınız 2016 yılında dönemin meclis başkanı ve eski MTTB başkanı İsmail Kahraman lise öğrencilerinin Che tişörtü giydiğini gördüğünü belirterek “Benim liseli gencim Che denen eşkıyanın tişörtünü giyemez” demiş ve Che’yi eşkıya ve katil olarak tasvir etmişti. Bu sadece bir örnek Kahraman ile aynı gelenekten gelen Mehmed Şevket Eygi, Rasim Ozan Kütahyalı, Nagehan Alçı gibi düzen taraftarlarının Che hakkında söyledikleri ise Kahramanın sözlerinden aşağı kalır bir tarafı yok.

Aslında bu isimlerin Che’yi böyle tasvir etmesi, ona düşman gözüyle bakmasının nedenleri bariz bir şekilde ortada. İsmail Kahraman ve M. Şevket Eygi adlı gericiler 6. Filo geldiğinde onu kıble yaparak namaz kılanların yol göstericileri ve önderleri idi. Kendilerini gazeteci olarak adlandıran çiftin ise vukuatları say say bitmez. Kendileri AKP iktidarı ile ortaya çıkan ve kendi ceplerini doldurmak için her gün ekranlara çıkıp iftiralar atan yandaş gazetecilik alanının önde gelen isimlerindendir.

Bu durum dünyada ve ülkemizde önemli bir ayrımı ortaya koymuştur, bir tarafta Che’yi eşkıya, katil ve haydut olarak tasvir eden gericiler, liberaller ve düzen şakşakçıları, diğer tarafta ise Che’yi var eden değerler ve onun var ettiği değerler etrafında eşitlik ve özgürlük kavgası verenler.

Kapitalist düzenin ve onun temsilcilerinin ortaya attığı ve insanlara dayattığı bu düşmanlık Che’de somutlanmıştır.

Bu düşmanlığın geçmişi insanın insan olduğunu kavradığı döneme kadar uzanmaktadır. Tarih boyunca eşitlik ve özgürlük mücadelesi ile ortaya çıkan her figüre karşı aynı düşmanlık beslenmiş ve bu özgürlük savaşçıları insanlık düşmanı olarak gösterilmek istenmiştir. Halbuki onların dayatmış olduğu insanlık sorgulamayan, düşünmeyen ve bu dünyada ki tek görevi hiçbir hakka sahip olmadan tıpkı bir ot gibi yaşayıp bu dünyadan göçmek olarak tarif edilmiştir.

Şeyh Bedrettin ve yoldaşları tarih sahnesinde ortaya çıktığında tekfir edilerek düşman ilan edilmiş, Robespierre insanlığın en belirgin özgürlük çığlığında somutlanmış ve burjuvalar tarafından terörist olarak ilan edilmiş, Lenin Ekim Devrimi ile işçi sınıfının tarih sahnesine çıkışına önderlik etmiş, Stalin 2. Dünya savaşında faşizmi tarihten silmiş ve bütün uluslara umut ışığı olmuşken emperyalistlerin kalemşörleri tarafından “milyonlarca insanın katilleri” olarak tanıtılmak için büyük çaba sarf edilmiştir.

Yani kısacası bu düşmanlık Che’ye değil onu var eden değerlere, Kübalı emekçilerin kazandığı özgürlüğe ve sosyalizme. Tarih elbette ki gerçekleri yazacaktır ve tarihi paralı kalemşörler değil mücadele eden ve kazanan emekçiler yazacaklardır.