Devlet sürekli ‘cepten’ yiyor

"Araç trafik garantisi verilen ulaştırma projelerinin hiçbirinde sözleşmeye konulan sayılar tutmadığı için devlet sürekli “cepten” yiyor. Üstelik artan döviz kuruna göre."

Devlet sürekli ‘cepten’ yiyor

Kamu Özel İşbirliği modeli (KÖİ) ile ve Hazine garantili sözleşmelerle yapılan pek çok proje, garantilerin sağlanamaması nedeniyle devletin kasasından her yıl milyarlarca doların çıkmasına neden oluyor.

Koronavirüs salgınının ‘mücbir sebep’ sayılarak hazine garantilerinin kaldırılmasını öneren Sözcü yazarı Çiğdem Toker, bugünkü köşe yazısında dolar kuru 1.2 TL iken ihalesi yapılan ve kredilerine de hazinenin kefil olduğu sözleşmelerde halktan saklanan bir maddeyi açıkladı.

Toker’in yazısında, Hazine’nin kefil olduğu kredileri ödemesi durumunda ortaya çıkacak duruma dair de çarğıcı değerlendirmeler kaleme aldı.

Salgının etkisiyle 2020 bütçe rakamlarının anlamının kalmadığını ve bütçenin yenilenmesi gerektiğini belirten Toker, “Garantiler ve 2020 bütçesi” başlıklı yazısında “2020 bütçe rakamlarının anlamını kaybettiği şu günlerde, devletin kamu özel işbirliği (KÖİ) modeliyle yaptırdığı projelere ilişkin garanti tutarlarının halka ödettiği bedel ağırlaşıyor.” ifadesini kullandı.

Toker “Araç trafik garantisi verilen ulaştırma projelerinin hiçbirinde sözleşmeye konulan sayılar tutmadığı için devlet sürekli “cepten” yiyor. Eğer devlet, şirketin yatırım harcamasını ve kreditörlere de kalan kredi borcunu ödemeyi kabul ederse, bu yatırımın devlete döneceği bizlerden saklanan o sözleşme de yer alıyor.Ancak son günlerde kapsamı giderek genişletilen “ticari sır” olduğu gerekçesiyle bu ayrıntılar kamoyuna açıklanmıyor. Biz sadece bu projelerinin garanti ödemesinden 2040’lı yıllara kadar ödemekle yükümlü olduğumuzu biliyoruz.” diye yazdı.

Toker ayrıca, “Bu vesileyle, herbiri gerçekte birer tahmin ve öngörüden oluşan 2020 bütçe rakamlarının anlamının kalmadığını yeniden vurgulayalım. 2020 bütçesi hazırlanıp yürürlüğe girdiğinde Covid-19 pandemisi yoktu. Küresel ölçekteki bu salgının yol açtığı ve açacağı kayıplar ve harcamaların hiçbiri bütçe tahminlerine, beklentilerine ve hesaplarına girmedi.Dolayısıyla ne vergi geliri olarak konulan 784.6 milyar TL’nin ne de pandemi yokken bile çok yüksek olan 138.9 milyar TL açığın tutma olasılığı vardır.Yeniden görüşülmesi gereken bütçe rakamları için ne yapılacağını izleyeceğiz.” ifadelerini kaleme aldı.

İNŞAATI SÜREN ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ DE EURO ÜZERİNDEN

Toker’in yazısı şöyle:

“Avrasya Tüneli 2016 sonunda açıldığında, dolar 3 TL’nin biraz üzerindeydi.

İhalesinin yapıldığı 2008 yılında ise 1.2 TL civarında. Aynı dolar bugün 7 TL.

Ulaştırma Bakanlığı’nın şirkete günlük 68 bin 500 araç geçişi garanti ettiği Avrasya Tüneli ihalesinde 1.2 TL olan doların bugün 7 TL olmasının ne kadar tahripkâr olduğunu görebiliyor musunuz?

Sadece Avrasya Tüneli değil kuşkusuz. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü de trafik garantili ve geçiş ücretleri dolar üzerinden belirleniyor (Yeni havalimanındaki yolcu garantisi ile inşaatı süren Çanakkale Köprüsü’ndeki araç garantisi ise Euro üzerinden. Nedenini bilmiyorum.)

2020 bütçe rakamlarının anlamını kaybettiği şu günlerde, devletin kamu özel işbirliği (KÖİ) modeliyle yaptırdığı projelere ilişkin garanti tutarlarının halka
ödettiği bedel ağırlaşıyor.

Böyle bir dönemde Avrasya Tüneli’ni yapıp işleten ATAŞ A.Ş.’yi oluşturan şirketlerden Yapı Merkezi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Başar Arıoğlu’nun (Ekim 2016’da New York’taki ödül töreninde gazetecilere) şu açıklaması, bu modelin bütçe için ne kadar “yıkıcı” olduğunu yalın biçimde anlatıyor:

DİĞERLERİNE ÖRNEK OLDU

“Böyle bir garantiyi kreditörlere teminat olarak vermek zorundaydık. Hazine’nin verdiği bu garanti, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Osmangazi Köprüsü’nde de örnek oldu. Avrasya Tüneli’nde günlük geçişin 68 binin altına inmeyeceğini düşünüyoruz. Yani Hazine’nin farködemesine gerek kalmaz.”

(Bir not: Bütçenin bu kadar ağır yükler altına sokulmasındaki politik sorumluluk; tek tek şirketler ve tek tek şirket sahipleri değil. Bu tercihi kullanan devlette, daha doğrusu devlet aygıtını yöneten seçilmiş iktidarda. AKP iktidarında…)

Arıoğlu’nun sözlerine dönelim: 2020 yılından sonra, 68 bin 500 rakamının aşılacağı ve bu seviye aşıldıktan sonraki gelirlerin yüzde 30’nun sözleşmeye
göre devlete verileceğini yine aynı açıklamadan öğrenmiştik.

Bu tahminler tutmadı… Covid-19 pandemisi dolayısıyla da değil üstelik. Araç trafik garantisi verilen ulaştırma projelerinin hiçbirinde sözleşmeye konulan sayılar tutmadığı için devlet sürekli “cepten” yiyor. Üstelik artan döviz
kuruna göre.

TİCARİ SIR…

“Mücbir sebep halinde, sözleşmenin derhal ve karşılıklı anlaşarak feshedilmesini mümkün kıldığına yer veren yazım geniş ilgi gördü. Bazı okurlar, “derhal fesih” ile karşılıklı anlaşmanın çelişkili olup olmadığını sordu. Eğer devlet, şirketin yatırım harcamasını ve kreditörlere de kalan kredi borcunu ödemeyi kabul ederse, bu yatırımın devlete döneceği bizlerden saklanan o sözleşmede yer alıyor. Ancak son günlerde kapsamı giderek genişletilen “ticari sır” olduğu gerekçesiyle bu ayrıntılar kamuoyuna açıklanmıyor.

Biz sadece bu projelerin garanti ödemesinden 2040’lı yıllara kadar ödemekle yükümlü olduğumuzu biliyoruz.

Öte yandan Avrasya Tüneli’nin örnek olduğu diğer garantili projelerdeki “mücbir sebep” maddelerinde, bu kadar açık bir “fesih” maddesi yer almadığını da öğrendim. Ayrıntıları ilerleyen zamanda paylaşacağım.”

Bu vesileyle, herbiri gerçekte birer tahmin ve öngörüden oluşan 2020 bütçe rakamlarının anlamının kalmadığını yeniden vurgulayalım. 2020 bütçesi hazırlanıp yürürlüğe girdiğinde Covid-19 pandemisi yoktu. Küresel ölçekteki
bu salgının yol açtığı ve açacağı kayıplar ve harcamaların hiçbiri bütçe tahminlerine, beklentilerine ve hesaplarına girmedi.

Dolayısıyla ne vergi geliri olarak konulan 784.6 milyar TL’nin ne de pandemi yokken bile çok yüksek olan 138.9 milyar TL açığın tutma olasılığı vardır.

Yeniden görüşülmesi gereken bütçe rakamları için ne yapılacağını izleyeceğiz.”