Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ krizi, şiddetlenen çatışmalarla 27 Eylül’de bir kez daha alevlendi. Taraflar arasındaki çatışmalar, Türk medyasındaki “Sovyetfobik” dili de tetikledi.
Hürriyet gazetesi’nde, “Stalin’in kanlı mirası” ifadeleri manşete taşınmış ve Dağlık Karabağ sorunundan Stalin sorumlu tutulmuştu.Gazetede Nerdun Hacıoğlu imzalı haberde Stalin dönemine şu ifadeler yer almıştı:
“Karabağ sorunu 1921 yılında dönemin Sovyetler Birliği Lideri Josef Stalin tarafından ateşlendi. Psikolojisinin yanı sıra sıra insan psikolojisinin sarrafı olarak da anılan Stalin yapısı, ve gelenekleri Moskova yönetimine itaatkar olmayan Kafkaslardaki Azerbaycan ile Ermenistan’ı ‘böl ve yönet’ taktiğiyle dizginleme yolunu seçti. Sovyet Politbüro kararıyla Azerbaycan toprakları içinde Ermeni ağırlıklı Karabağ Otonom Bölgesi oluşturuldu. Ermenistan içinde ise Azerbaycan Türkü ağırlıklı, Türkiye sınırındaki Nahçivan Otonom Bölgesi ilan edildi. Stalin’in planına göre komünizm ideolojisini hayata geçirme konusunda istekli olmayan iki Kafkas halkı, milliyetçilik ile hareket ederek dize getirilecekti. ”
Hangi kaynağa dayandırıldığı belli olmayan iddia tartışmalara neden oldu.
Meselenin aslını, Rusya tarihi uzmanı Dr. İsmet Konak, tarihi belgelerle Sputnik’e aktardı.
Dr. Konak, Sovyetler ve Stalin’e ilişkin dezenformasyon sürecini “Çatışmaların giderek şiddetlendiği şu günlerde gündemi meşgul eden konu, Dağlık Karabağ meselesinin İ. V. Stalin tarafından miras bırakıldığı ve Azerbaycanlılar ile Ermenileri ‘savaştırma’ amacı taşıdığı yönündedir. Önyargılar, anakronizm, Stalin düşmanlığı ve öznelcilik ile yoğrulmuş bu dezenformasyon sürecinin tıpkı madencilikte kullanılan bir deyim olan dekapaja (örtüyü kaldırma, saha temizliği) ihtiyacı olduğu kanısındayım” diye özetliyor.
Dr. Konak “Stalin’in ‘nobran’ olduğu ve elindeki gücü kötüye kullanabileceği yönünde Lenin’in 1922 yılının Aralık ayında kaleme biliyor bir mektubu mahfuzdur. Bu çerçevede Stalin’in 1924 yılından itibaren yani Lenin’in ölümünden sonraki süreçte sosyalist politika tartışmaya açık. Ancak ‘Dağlık Karabağ’ konusunda ona yönelik suçlamaların hiç de nesnel olmadığını ve ‘illiyet bağından’ kopuk olduğunu düşünmekteyim” diye aktardı.
Moskova yönetiminin devrimle birlikte karşılaştığı en zorlu sorunların başında Zangezur, Nahçıvan ve Dağlık Karabağ’ın nihaî statü meseleleri işaret eden Dr. Konak “Rus İç Savaşı’nın da etkili olduğu bir çevirme (1918-1922) bu hem sorunu Azerbaycanlıları ve hem de Ermenileri mutlu ederek yeterince güçtü. Zira iç savaş gereği Türk yönetimiyle ilgili, askerî ve siyasî açıdan bir ‘dostluk’ inşa edilmişti. Bu dostluğu sürdürmenin bazı bedelleri vardı. Yani Ankara yönetiminin de ‘örtülü talepleri’ her zaman alınmak zorundaydı ” diyor.
Dr. Konak, ifadelerinde şunlara yer verdi:
“Bahsettiğimiz üç ayakta hukuksal statüsü tartışılırken V. İ. Lenin, GK Ordjonikidze, GV Çiçerin, Stalin ve SM Kirov gibi Sovyet devlet adamlarının dahil olduğu bilinmelidir. Yani Stalin’e bir ‘kösemen (sürü lideri)’ rolu biçilmemişti. Kararlar tartışılarak, iç ve dış dengeler gözetilerek alınıyordu. Stalin de genellikle Moskova yönetiminin tutumuna göre veya konjonktür fikirlerini beyan ediyordu. Bu uyanış dönem değişebiliyordu. 1920 yılı ortalarında Lenin liderliğindeki Moskova yönetimi, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’ın bir bileşeni olarak tahayyül etmekteydi.
Ordjonikidze ile Neriman Nerimanov (Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Halk Komiserleri Sovyet Başkanı) arasındaki telgraflardan bunu gözlemleyebiliyoruz. Hatta Ordjonikidze, bu konuda Taşnak delegasyonu başkanı Ter Gabrielyan’ı ikna etmiş ve bir telgrafında ‘Bugün Gabrielyan, Azerbaycan’ın Şerur-Dereleyez kazaları ve Nahçıvan’dan feragat yapması halinde Ermeni delegasyonunun Karabağ ve Zangezur’un Azerbaycan’a açık iltihakını hemen kabul edeceğini söyledi diye yazmıştı. Bu arada Dışişleri Halk Komiseri Çiçerin, Neriman Nerimanov’un aslında ‘saldırgan’ bir ruha sahip olduğunu düşünmekte ve bu toprakların Ermeni toprağı yolunda hem Ordjonikidze’ye hem de Lenin’e bazı telkinlerde bulunmaktaydı. ”
Dr. Konak “Stalin de bu politik atmosferin etkisinde kalarak Temmuz 1920’de Ordjonikidze’ye ‘Benim görüşüme göre iki taraf arasında sonsuza kadar bir zikzak çizemeyiz. İki başka birini desteklemek lazım. Bu durumda Türkiye ile birlikte Azerbaycan’ı desteklemek gerekir. Lenin ile bu konuyu konuştum. Kendisi karşı çıkmadı ‘diye yazmıştı. Taşnakların hakimiyeti Ermenistan, Sovyet hükümeti karşı-devrimci bir Ermenistan’dı. Bu nedenle tüm planların sosyalist Azerbaycan yapımı ideolojik amaca uygun bir metodolojiydi. Nitekim Stalin, 9 Kasım 1920’de Azerbaycan Komünist Partisi’nin bir oturumunda ‘Eğer Nahçıvan ve Zangezur’un kime ait olduğu öğrenilmek isteniyorsa, bu şimdiki zamaniki Ermenistan’a tevdi etmek mümkün değildir. dedi.
Kasım 1920’ye gelindiğinde artık Ermenistan’da Sovyet hâkimiyeti sağlandığını ve satışta üç bekleyen durumunun yeniden masaya yatırıldığına dikkat çeken Dr. Konak, şu ifadeleri ifadeleri:
“Öncelikle Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi ve Neriman Nerimanov’un fikir değiştirdiğini görmekteyiz. Nerimanov, 1 Aralık 1920 tarihli konuşmasında Sovyet Ermenistan’ı kalpten selamlamış ve Dağlık Karabağ’ın ‘kendi geleceğini tayin hakkına’ sahip olduğunu haykırmıştı. Nüfusunun 94’ünün Ermeni olduğu bir aslında Ermenistan’a geçmesi ima etmekteydi. Moskova yönetimi de Nerimanov’un bu konuşmasından memnuniyet duymuş, Zangezur, Nahçıvan ve Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanacağı konusunda artık kendinden emin bir noktaya gelmişti. Bu minvalde Stalin bir kez daha Moskova yönetimiyle fikir birliği yapmış, Nerimanov’un konuşmasına ithafen Zangezur, Nahçıvan ve Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a geçişini sevinçle karşılamıştı. Stalin’in ilgili telgrafı,
* 7 Aralık 1920 tarihli Kommunist gazetesinde Stalin’in demeci
Sovyet yönetiminin vardığı çözüm formülü, 1921 yılının ilk aylarından itibaren yeniden kabuk değiştirmeye başladı. Ankara yönetiminin konusu ‘rızası’ önem arz etmekteydi. Türk diplomatlarının mevcut çözüm modeline göre ve özellikle ‘Nahçıvan’ konusunda Moskova’ya bir ‘tazyik’ uyguladıkları Moskova Antlaşması yapılan konferansa yansımıştı. Nitekim konferansa gelen Türk heyetinin başkanı Yusuf Kemal Tengirşenk, şöyle yazmaktadır: ‘Nahçıvan meselesi de uzun uzadıya münakaşa verildi. Behbut Şahtahtinskiy de beraberimizdeydi. Stalin, Behbut’un fikrini sordu. O Nahçıvan’ın Rus himayesinde müstakil bir devlet olması mütalaasını dermeyan etti. Biz en nihayet Nahçıvan’ın Türkiye ile Azerbaycan himayesi müşterekesi altında müstakil bir devlet devralması olabileceğimizi söylediler. ”
Dr. Konak, Türk tarafının talebinin karşılık bulduğu ve 16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması’nın 3. maddesinde formüle edildiğini anlatarak “Bağıtlı taraflar bu antlaşmanın 1 (C) işaretli ekinde belirtilen ve sınırlanan Nahçıvan konulu, sahip onu okuyanı bir üçüncü maddesinde devlete hiçbir zaman bırakmamak şartıyla Azerbaycan himayesinde özerk bir arazi oluşturma konusunda anlaşmışlardır. ‘ Bu antlaşmaya giden Sovyet heyetinin başında Dışişleri Halk Komiseri Çiçerin yer almaktaydı. Kendisi, Moskova yönetiminin çözüm modeli konusunda ısrarcı olabilirdi. Stalin’in bu havada bir etkisinin olduğunu düşünmek, kapkara hiç olmayan siyah bir kediyi bulmaya çalışmaktır ” ifadelerini kullandı.
Dağlık Karabağ’ın nihaî statüsü kesin oylama Temmuz 1921’de gerçekleştirildiğine değinen Dr. Konak “Oylama uygulamasında Stalin de Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesi’ni temsilen yer aldı ancak oylamaya katılmamıştı. 4 üye Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a katılması oy kullanırken, 3 üye karşı çıkmıştı. Ancak bu sonucu Azerbaycan tarafı ve özellikle Neriman Nerimanov şiddetle protesto etmişti. Lenin’in de bu sonuçtan pek memnun ve hatta Ordjonikidze’ye gönderdiği telgrafta Stalin’i oylamaya etki etmekle suçlaması ileri sürülmektedir. Bir gün sonra Kafkasya Bürosu bir kez daha oylamaya gitti ve sonuçta Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a geçişi konusunda nihaî kararı alındı. Kararın muhteviyatına boyama arşiv belgesi şu şekildedir:
* Rusya Komünist Partisi Kafkasya Bürosu’nun 4 ve 5 Temmuz 1921 tarihli oyu ve kararı
Ermeni tarihçileri kararın değişmesinde Stalin’i suçlarken, Azerbaycanlı tarihçiler birinci gün kararda Stalin’i sorumlu tutmaktadır. Oylamaya katılan Kirov ve Ordjonikidze’nin düşünceleri nedense hiç alınmamaktadır. Özcesi Stalin’e yönelik suçlamaların hiçbir iler tutar yanı yok. Her iki taraf da herhangi bir delile dayanmadan Stalin’i ‘günah tavuğu’ ilan günü. Bugünde mesaj bu tavuğu temelsizce duvardan duvara vurmaya devam ediyorlar. ”
Bu haber en son değiştirildi 6 Ekim 2020 14:08 14:08
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetinin davasında abla Selma Ateş’e saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt,…
Ali Yerlikaya bakanlığının bütçe görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Muhalefet milletvekilleri kadın cinayetleri ve KADES uygulamasına…
AKP’li İzmir Menemen Belediyesi’nin 2023’te bir ay içinde 40’a yakın konser ve etkinlik yaptığı ortaya…
ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın baş başa görüşmede Trump’ın kendisine Doğu…