İsrafın ve meşru olmayan harcamaların sebebi laiklikmiş!
Gerici Hayrettin Karaman, ağır vergilerden ve rüşvet düzeninden şikayet eden okuruna yanıt verirken "Laik bir ülkede harcamaların tamamen meşru ve israfsız olmasını sağlamak mümkün değildir” dedi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen ve bir dönem ‘Saray’ın fetvacısı’ olarak nitelendirilen Yeni Şafak yazarı ilahiyatçı Hayrettin Karaman, vergi sisteminin ağırlığından ve rüşvet çarkından şikayet eden bir okuruna yanıt verirken laiklik düşmanlığını ortaya koymadan edemedi.
Bugünkü köşesinde okurlarından gelen dini sorulara yanıt veren Karaman, kendisine vergi sistemi ile ilgili olarak gelen soruyu paylaştı. Özetle “abdestli kapitalist” düzenden ve dinci bürokrasiden şikayet eden ve kendisi de “muhafazakar bir işadamı” olduğu izlenimi veren okurun sorusu şöyleydi:
“Böyle bir vergi sisteminde benzin alırken elektrik doğalgaz su parası öderken içerisinde yüzde 50 kadar emeğimizin gittiği her adım attığımızda devletin ağır vergileriyle baş başa kaldığımız bu sistem içerisinde geçim sıkıntısı infak edememe ve zekât vermeye güç yetirememe üzüntüsü içerisinde yaşayarak İslâm ülkesi adı altında ve yöneticilerin İslamî olduğu iddiasıyla yönetilerek bu durumun fıkhi veya mümin yönünden insanî boyutu hakkındaki fikirlerinizi öğrenmek isterim. İşyeri açsan devlet resmen yüzde 30 kadar ortağınız oluyor, ağır kira, işçi çalıştırma masrafları ve vergileri sizi helâl kazanarak bu masrafları çıkartma gayretinden uzaklaştırıyor. Bir iş kurmaya kalksanız karşınıza çıkacak avantacılar, rüşvetçiler, iman esaslarını unutmuş nefsi için yaşayan memurların kaprisleri iş yapma imkânlarınızı ve güdülerinizi ortadan kaldırıyor. Ahlaki bir çöküntü içerisinde olduğumuz her yön bakımından bize yol gösterecek fikirlerinizi öğrenmek isterim.”
Hayrettin Karaman ise verdiği yanıtta; “İslâm âlimlerinin adaletli bir dağıtımla vergi konmasını meşru gördüklerini” belirtirken “Laik bir ülkede harcamaların tamamen meşru ve israfsız olmasını sağlamak mümkün değildir” iddiasında bulundu. Vergi adaletini sağlamanın da yöneticilerin sorumluluğu içinde olduğunu söyleyen Karaman, devletin koyduğu ağır vergileri ödemenin meşruiyetini “kul hakkı” kavramıyla şöyle açıkladı:
“Bir ülkenin rejimi ne olursa olsun orada yaşamayı sürdüren Müslümanların, istifade ettikleri devlet giderlerine vergi vererek katılmaları borçtur; aksi halde vergisini ödeyen diğer insanların kul hakkını yemiş olurlar. Vergi zekâta sayılamaz. Vergi giderleri tabii olarak zekât matrahından düşeceği için zekât giderini azaltır”