Prof. Dr. İlker Cenan Bıçakçı: Bugün medyanın geldiği durum sefalet durumu
Prof. Dr. İlker Cenan Bıçakçı "Bugün medyanın geldiği durum sefalet durumu. Gazete patronları müteahhit, müteahhitler de medya patronu olmaya başladı. Medya, patronların yeni yatırım aracı haline geldi." değerlendirmesinde bulundu.
İletişim bilimci Prof. Dr. İlker Cenan Bıçakçı Manifesto TV YouTube kanalından canlı olarak yayınlanan Manifesto’nun Gündemi programına konuk oldu. ‘Medyanın dünü ve bugünün’ konuşulduğu programda Prof. Dr. Bıçakçı şu değerlendirmelerde bulundu.
“-Gazetecilik 1980’lerle ivme kazanmıştır. Gazetecilerin iktidarla ilişkileri her dönemde olduğu gibi bu yıllarda da sorunlu olmuştur.
-Bugün medyanın geldiği durum sefalet durumu. Gazete patronları müteahhit, müteahhitler de medya patronu olmaya başladı. Medya, patronların yeni yatırım aracı haline geldi. Medya’nın AKP iktidarına oy verenleri bir arada tutmak için yayın yaptığını görüyoruz.
-Akademide yargıda her yerde bir yandaşlaşma olgusu oluştu, bu ciddi anlamda sorun yaratıyor. Geleneksel Medya üzerinden baktığımız zaman, bunun tamamı AKP kontrolünde olsa bile, bunun kendi kitlesini elinde tutmaya çalışmaktan öte bir çaba olmadığını görüyoruz, ratinglerden tirajlardan. Kendi seçmenine yönelik yayınlarla onları hipnotize etmesi, trans hale sokmasına yarıyor.
-Sosyal medyada ise daha fazlasıyla kara propagandaya tanık oluyoruz. Özellikle de iktidar yanlısı troller vesaire bunlar daha sistematik biçimde çalıştıkları için, onların bir kara propaganda amacıyla sosyal medyayı kullandıklarını görüyoruz.”
Bıçakçı’nın Olay TV’nin kapanmasına ilişkin değerlendirmeleri şöyle:
“-Gazetecilerin kendilerini ifade edeceği bir platforma ihtiyaçları var o yüzden de şuan internet ortamında yayın yapan birçok gazeteci var.
-Bu insanlar sadece ‘ekmek parası’ için değil aynı zamanda da kendilerini başka şekilde ifade edemedikleri için de bir şekilde gazetecilik yapmak zorundalar, buna mecbur hissediyorlar kendilerini. O yüzden de Olay TV yeni bir ana akımmış gibi lanse edildi, tabi transfer yapılan gazetecilere de baktığımız zaman da onların da inanmaya ihtiyaçları vardı.
-Burada şaşırtıcı nokta acaba bu kurgulanmış bir şey miydi, o holding patronu neden bunu düşünemedi, o gazetecilerin nasıl bir habercilik yapmak istediğini, yapacağını bilmiyor muydu? ‘Tuzu kuru’ birinin bu alana yatırım yapıp, bu alanda seçkin isimleri gazetecilikte belli bir noktaya gelmiş isimleri bir araya toplaması bir iddiayı da içinde barındırıyor aslında. Yani dışardan bakınca bunun arkasında AKP’den kopan yapılardan birisi mi var diye düşündürdü.
-Görünen şey şu ki bugün gazetecilik, gazeteler öyle bir noktaya getirilmiş ki artık, gerçek anlamda bu işe emek veren insanların ortada kaldığı, ortada bırakıldığı bir durum var. Medya patronlarının da gazetecilikle ilgisi olmayan insanlar olduğunu görüyoruz ve diğer tüm patronlarda da olduğu gibi önceliklerinin kendi ticari işleri, kamu ihaleleri vesaire olduğunu söyleyebiliriz.
-Bundan sonra gazetecilerin de bu holdingin sahibinin yeni yatırımlarını da takip etmesini tavsiye ederim…”
Bıçakçı, otosansüre ilişkin şunları ifade etti:
“-Otosansürü yaratan da korku toplumu. Yani görece daha demokratik, ifade özgürlüğünün daha önemli görüldüğü yapılarda, toplumlarda hoşgörünün egemen olduğunu görüyoruz. Ama günümüzde malum Cumhurbaşkanı’na hakaret davaları, insanların tweetleri yüzünden gözaltına alındığını görüyoruz sürekli operasyon hali.
-İktidar hukuku araçsallaştırdığı için hukuken savunmasızsınız, sürekli bir vesayet tahakküm altında yaşayan bir toplum var. Böyle bir ortamda gazetecinin kendinbe otosansür uygulaması çok doğal oluyor, bunu uygulamayan birilerininh ayağına basan gazetecilerin de hapislere atıldığını haksız yere delil yokken hapis yatırıldığına tanık oluyoruz.”