CIA’in kadim yöneticisi: Ruzi Nazar
ABD’nin İslam coğrafyası üzerinde hakimiyeti ele alma çalışmaları uzun yıllardır bilinen bir gerçektir. FETÖ’nün bu amaçla kullanılacak aktörlerden biri olması yeni değildir. Sorun bu ilişkinin hala açık ve net yazılamamasıdır.
Vedat İlbey
Ruzi Nazar, soğuk savaş döneminin simge isimlerinden biri olmakla anılır. Anılmasında ise gerekçe Sovyetler Birliği’ne karşı verdiği mücadele olarak gösterilir. Sadece Soğuk savaş dönemi değil, sonrasında ortaya çıkan yeni denklemde ABD’nin Ortadoğu’daki İslamcı şekillenmesinde baş aktör olmasından ileri gelir.
Ruzi Nazar, 1917 yılında Özbekistan’ın Fergana Vadisi’nin Margilan şehrinde doğdu. İkinci Dünya Savaşı’nda teğmen rütbesiyle Kızıl Ordu’ya katılmış ve kısa bir süre sonra cephede yaralanıyor. Yaralı olarak Ukraynalı bir ailesinin yanına sığınıyor. Almanlar hızla Rusya içlerine ilerliyorlar ve Nazar da Alman kuvvetlerine teslim oluyor.
Naziler, teslim aldıkları Kızıl Ordu askerlerinden özellikle Özbek, Tacik, Kırgız, Kazak, Kırım Tatarı, Azeri ve Ukrayna kökenli olanlarından kendi saflarında savaşacak ordu kuruyor. Kaldı ki savaş sırasında Kızıl Ordu’dan kaçıp gönüllü olarak Alman cephesine geçen bu halklardan bir miktar asker de var. Baltık cumhuriyetlerindeki kurulan orduların yanında küçük kalıyorlar.
Bu askerlerin çok büyük bir kısmı, var olan savaş ortamında Rus egemenliğine karşı savaşarak kendi bağımsız devletlerini ilan edecekleri umudu ve Sovyet sistemine düşmanlıkları nedeniyle Nazi üniforması giyerek Kızıl Ordu’ya karşı savaşıyorlar.
Ruzi Nazar da bu karakterlerden ve öne çıkanlardan bir tanesi. 1941’in sonlarında Almanlara teslim olan Nazar, kısa bir süre sonra Nazilerce keşfedilerek öğretmen subay yapılıyor. Kimi zaman cephede de bulunuyor. Savaş bittiğinde ise bu kez Amerikalılara teslim oluyor ve Amerikalılar adına çalışmaya başlıyor. CIA içine alınması ise o dönemin başkanı Roosvelt’in oğlu tarafından doğrudan yapılıyor. 1947 yılında kurulan CIA’in içinde yükselerek ABD’nin 1979 yılı Tahran Elçiliği baskını da dahil, Afganistan’da ve birçok yerde görev yapıyor. Ruzi Nazar’ı önemli kılan temel etmen, 11 yıl Türkiye’de görev yapmış olması. Çalışmaya başladıktan sonra ise kendisinden abi-kardeş ilişkimiz vardı diyen Enver Altaylı’nın 1968 yılında, MİT’in Başkanı General Fuat Doğu tarafından MİT’e alınıyor, referanslardan biri Alparslan Türkeş.
Burada iki önemli noktanın altını çizmek gerekiyor. Enver Altaylı’nın MİT’e girişini sağlayan kişi, CIA ajanı Ruzi Nazar. Enver Altaylı ailesi de Özbek ve çok önceleri Fergana Vadisi’nden Adana’ya göç etmişler.
İkinci nokta ise, Talat Aydemir’in darbe girişimi ile orduyla ilişiği kesilenlerin bir kısmı Türkeş’in etrafında toplanıyorlar. Bu kesim, CIA ve MİT için sola karşı aranılan bir kan konumundalar.
Nazar ve FETÖ ilişkisi
Türkiye’de siyasi partilerin CIA ile ilişkilerinde çok fazla örnek verilebilir fakat bunlardan en ilginci belki de BBP’nin kuruluşudur. Lider kültün en üst seviyede bulunan bir MHP’nin, kendisinden ayrı bir parti kuruluşuna onay vermesi çok mümkün gözükmezken, Kürt hareketinin mücadelesinin en yüksek olduğu yerde daha İslamcı tonu ağır basan bir Türk-İslamcı parti kurmak, ancak arkasını sağlama almış olması ile açıklanabilir. 26 Nisan 1998 günü yapılan Büyük Birlik Partisi’nin (BBP) 3. büyük kurultayının onur konuğu, Almanya’dan gelen Enver Altaylı’ydı. 3 Mayıs 1998 tarihli Aydınlık’ta, BBP kurultayında alkışlarla karşılanan Altaylı hakkında “MİT’te çalıştım, CIA ile tanıştım” başlıklı bir haber çıkmıştı. Haberde Altaylı, Ruzi Nazar hakkında şunları söylüyordu: “Ben Ruzi Nazar’ı akıllı ve haysiyetli biri olarak tanıdım. Ben MİT’e girerken elbette MİT benim Ruzi Nazar ile olan dostluğumu biliyordu. Onun evinde bir yığın insan tanımışım. Mesela sayın Aclan Sayılgan, rahmetli Fethi Tevetoğlu hatırladıklarımdan bazıları. Ruzi Nazar merhum Türkeş’in dostu.”
Ruzi Nazar hakkında kitap yazan, abi-kardeş ilişkisini her fırsatta vurgulayan (hatta bu vurgu her zaman CIA için çalıştınız mı sorusu üzerine açıklamalarında vermiştir.) birinin bu gün FETÖ davasından tutuklu olması şaşırtıcı olmaması gerekir.
Ruzi Nazar Türkiye’de çalıştığı sürede işi gereği kadro devşirme işi yaparken dönemin ihtiyaçları doğrultusunda Sovyetlere karşı “savunma hattının” örgütlenmesi ve merkezi kararların hayata geçirilmesi(yeşil kuşak) için çalışmalar yaptı. İçinden geldiği doğu halkları nüfusunu sürekli kullanmaya çalıştı. FETÖ örgütlenmesinin devlet içinde önünün açılmasını sağladı. Hatta komplo gözü ile bakılan Bahçelievler katliamında onun parmağı olduğu şüphesi hep dillendirildi. Ruzi Nazar hakkında yazılan tüm eserlerde soğuk savaş döneminde yaptıkları parlatılarak anlatılmasına rağmen İslamcı kuşak ve FETÖ için yaptıklarından kimse bahsetmemektedir. Başta Enver Altaylı olmak üzere bu alanı pas geçmişlerdir. Bu gün CIA ile ilişkisi herkes tarafından bilinen FETÖ yapılanmasının temellerinin atıldığı yılda ve sonrasında ülkede bulunmuş birinin ilişkisinin olmadığını söylemek siyaset açısından komik bir durum yaratmaktadır. ABD’nin İslam coğrafyası üzerinde hakimiyeti ele alma çalışmaları uzun yıllardır bilinen bir gerçektir. FETÖ’nün bu amaçla kullanılacak aktörlerden biri olması yeni değildir. Sorun bu ilişkinin hala açık ve net yazılamamasıdır.
Ruzi Nazar nezninde yaşadığımız coğrafya da dış istihbarat ve emperyal işlerin yürütülmemesi mümkün değildir. Ortadoğu’nun istihbari başkenti kabul edilen bir ülkenin iç dinamiklerine müdahale olmaması mümkün değildir. Bu noktada devreye içeriden devşirilen ya da satın alınan ajanlar ve ilişkiler devreye girmektedir. Bu gün üç ülkenin –Fransa, İngiltere, ABD- istihbaratının başında yakın dönemde Türkiye’de diplomatlık görevlerinde bulunmuş isimler yer almaktadır. Kısacası ülkemiz her zaman istihbarat kuruluşlarının test ve deneme sahası olmuştur. Emperyal halk düşmanlarından hesap sormak boynumuzun borcu olsun!