Sanayi Devrimi ile başlayan modern kapitalizmin ve işçi sınıfının karşıt mücadele tarihi, insanlık tarihinin önemli bölümünü kapsar. Büyük ölçekte üretim ve tüketim zincirinin temel taşını oluşturan muazzam mal ve hizmet üretimi, yoğun emek gücü gerektirmiş, binlerce kadın erkek ve çocuk emeği bu süreçte acımasızca kullanılmıştır. Çok kötü ve sağlıksız yaşam koşullarında, günde en az 14-15 saat çalıştırılan işçilerin bu durumları, iktidarlar ve hükümetleri tarafından görmezden gelinmiştir. İşçi ve emekçiler bu yaşam koşullarına karşı haklarını kazanma yolunda direnmiş ve bugünlere dek uzanan mücadele öyküleri yazmışlardır. Kimi zaman kazanmış, kimi zaman yenilmiş, al kanlara boğularak mücadelesi bastırılmış, ama, hep mücadele ederek emeğin kurtuluşu mücadelesini bugünlere taşımıştır.
Doğudan batıya, kuzeydan güneye, bugün dünyanın tüm ülkelerinde her yılın 1 Mayıs günü; dünya işçi ve emekçilerinin Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olarak kutlanıyor. Dünya emekçilerine mal olmuş bu kutlamanın dünyada ve ülkemizde bir tarihi var.
Bu önemli günlerin geçmişini ve bugününü bir kez daha gözden geçirmekte ve anımsamakta yarar olduğunu düşünüyoruz.
17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gelişen denizcilik ve uzak denizlere yelken açabilen gemilerin, daha sonra buharlı gemilerin yapımı, demir ve karayollarının gelişimi, ülkeler arasında mal alışverişini hızlandırmış, artan gereksinimlerini karşılama çabalarını kamçılamış ve malların üretimi hız kazanmıştır. Bu da emeğe duyulan gereksinimi artırarak, fabrika ve işliklerde işçi sınıfının yoğunlaşmasına neden olmuştur.
Yoğun emek sömürüsüne dayanan bu süreçte, işçiler dayanılmaz iş ve yaşam koşullarını iyileştirmek amacıyla ilk başkaldırılarına da başlamış ve ilk kez 1792-1794 de Silezyalı dokuma işçilerinin ayaklanması ile başlayan işçi hareketleri, işçi dernekleri, kulüpleri ve o zamanın işçi önderleri, Blanqui, Babaeuf, Robert Owen‘lerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu da, ilk örgütlenmeler olan Eşitler Komplosu, Halkın Dostları Derneği, Yoksullar Kulübü gibi işçi derneklerinin, sendikaların kurulmasını sağlamıştır.
Chartistler İngiltere’de 1840 yılında parlamentoda temsil hakkı kazanarak Maden Yasası, Tarım İşçleri Yasası’nı kabul ettirdiler.
Tam da bu yıllarda, 1848 de, yükselen işçi sınıfı mücadelelerinin hız kazandığı yıllarda Karl Marx ve Friedrich Engels, Komünist Partisi Manifestosu‘nu kaleme alarak, tüm ülkelerin işçi sınıfı mücadelelerine daha etkili ve kurtuluşa giden bilimsel sosyalist yolu gösterdiler.
1848 yılı, İtalya, Polonya, Fransa, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Romanya’da işçi ayaklanmalarının ortaya çıktığı, ancak bu ülkelerin egemen güçleri tarafından kanlı bir şekilde bastırıldığı bir yıl oldu..
Yenilgiden yaklaşık 20 yıl sonra Uluslararası Emekçiler Birliği‘nin Londra’da kurulması ile işçi sınıfının mücadelesi uluslararası bir boyut kazandı.
İlk kongresini 1866 yılında Cenevre’de gerçekleştirdi. İngiliz Trade-Union’cu, Fransız sosyalist-anarşist ve İtalyan Cumhuriyetçi akımlarını barındıran birlikte, Marx ve Engels’in girişimleri ve bilimsel sosyalist ilkeler doğrultusunda savaşımları sonucu, şiddetli tartışmalar ve ayrışmalar oluştu ve Anarşist Bakunin ve diğer akımlar dışlandılar ve 1. Enternasyonal kurulmuş oldu. Merkezi New York’a taşındı. 1871 Paris Komünü’nün kurulmasında önemli rol oynadı ve 1876 da feshedildi.
Paris Komünü, dünya işçi sınıfı hareketinde öhnmli bir durak, değinmedin geçmek olmaz.
Karl Marx ve F. Engels yönetimindeki 1. Enternasyonal ile güçlenen Avrupa işçi hareketine bağlı olarak, Fransa’da 1871 yılında işçiler ve emekçi halk, adalet, eşitlik, özgürlük istemler ile Paris sokaklarını kuşattı. Tarihe ilk işçi sınıfı iktidarı olarak geçti. Paris işçi sınıfı ve emekçileri ile köylülerin olağanüstü çabaları ile gayet demokratik olarak 72 gün direnebildi. 28 Mayıs 1871’de işçi sınıfının barikatlardan çekilmesiyle tarihteki ilk işçi iktidarı sona erdi. Komün’ün önderi 4 işçi önderi idam edildi.
Paris’te, işçi ve emekçi halkın oluşturduğu demokratik paylaşım ve özgürlük temellerine dayanan Komün iktidarı, yerini aç gözlü, banker, patron ve sermayenin acımasız uşakları olan eli kanlı generallerin diktatörlüğüne geçmiş oldu.
Komün’ün zalimce bastırılması, dünyada işçi sınıfının nefret ve öfkesi ile karşılandı. Amerikalı ve Kanadalı yüzbinlerce işçinin 1889 yılına dek süren protestolarına neden oldu.
Haymarket olayı, 1 Mayıs’ın, işçi sınıfının, dayanışma ve mücadele birliğinin simgesi olmuş kanlı bir olaydır.
Azgın kapitalist üretimin Atlantik ötesi yeni odağı Amerika’da, 1 Mayıs 1886’da Amerikan İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde, 8 saatlik iş saatleri istemi ile iş bırakma eylemlerine başlamaları üzerine, Chicago’da 100 binleri bulan işçilerin katılımı ile barışçı ve demokratik gösteriler yapıldı.
Gösterilere katılan Mc Cormick fabrikası işçilerinin, patronlarının kışkırtması ve provokasyonu sonucu, protestocu işçilere saldırması üzerine çatışmalar yaşanmış ve polis işçilere ateş açarak dağıtmak istemesi sonucu 4 işçinin ölümüne neden olmuştur.
Ertesi gün, bu provokasyonu protesto etmek üzere Haymarket Alanında bir miting düzenlendi. Mitingin sonlarına doğru provokatörler tarafından polislerin üzerine bomba atılması sonucu, 7 polis öldü. Bu olayla ilgili olduğu iddia edilen 7 işçi önderi tutuklandı. Tutuklu işçilerden Albert Parsons, August Spies, Adolph Fischer ve Georg Engel asılarak idam edildi. Louis Lingg intihar etti, diğer 2 işçi önderi de ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
1889’da kurulan 2. Enternasyonal, etkili mücadeleleri sonucu elde edilen 8 saatlik işgünü hakkının kahramanları; Haymarket olayları nedeniyle idam edilen işçi önderlerinin anısını ve mücadelelerini yaşatmak amacıyla, 1 Mayıs gününü; dünya işçilerinin ve emekçilerinin uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak ilan etti.
1890 yılından bu yana 1 Mayıs, dünya işçilerinin uluslararası birlik dayanışma ve kapitalist sömürüye karşı savaşım günü olarak kutlanagelmektedir.
Ülkemizde 1 Mayıs kutlamalarının tarihi 20. yüzyılın başlarına dek uzanır.
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde 2. Meşrutiyet’in 1908 yılında ilanından sonra, her alanda yaşanan krizden en çok yoksul işçi-köylü ve emekçi kesimler etkilenmiştir. Kendi başını kurtarmanın derdine düşmüş olan Osmanlı yönetimi, kısmi reformlarla krizden çıkmayı planlamakta, emekçi halka dönüp bakmamaktadır.
Osmanlı Devletinde ilk işçi grevleri, başkaldırıları bu yıllara rastlar. Bu yıllarda; İstibdadı yıkıp hürriyet ilan eden İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne güvenen işçiler kitlesel eylem ve grevler gerçekleştirmişlerdir. Fakat, bu eylemlerden korkup çekinen İttihat ve Terakki Cemiyeti özgürlükçü tutumunu acilen terkederek, kapitalizmin işbirlikçisi olarak dönek karakterini göstermiştir. Grev ve özgürlük rüzgarlarına müslüman işçilerin de katılması, din ve ırk farklılıklarını aşan sınıfsallığa bürünmesi karşısında, 8 Ekim 1908’de acilen Tatil-i Eşgal Kanunu Muvakkatı çıkarılır. Bu yasa ile; kamu hizmeti gerekçesi ile Demiryolları, Tramvay, Liman İşletmeleri, Su ve Havagazı Şirketleri, Duyun-u Umumiye ve Reji yönetimlerine bağlı işyerlerinde çalışan işçilerin grev yapmaları yasaklanır.
Buna karşın, Osmanlı coğrafyasında 1 Mayıs kutlamaları engellenememiş, ilk 1 Mayıs kutlaması, 1906 yılında İzmir’de Basmane’de bulunan işçi kıraathaneleri çevresinde yapılmıştır.
Bu toplantının çağrı ilanı metni şöyledir:
Haberiniz olsun ki;
1 Mayıs Dünya İşçileri Bayramı münasebeti ile amele kıraathanesi civarındaki tren istasyonu mevkiinde toplantı ve gösteri vardır.
Cemiyet Reis Vekili Cemil ve İsameddin Efendi. 1906
Başka kaynaklara göre de Osmanlı’da ilk 1 Mayıs, Üsküp’te 1909 yılında kutlanmıştır. Üsküp’te yapılan toplantıya, Bulgar, Sırp, Türk kökenli 100’ün üzerinde işçi, ellerinde kızıl bayrakları ile yürümüş, istemlerini haykırmıştır.
1910 1 Mayısı ise; başta Selanik olmak üzere, Üsküp’te, Edirne’de ve başka birkaç Trakya ilinde kutlanmıştır.
Sosyalist İşçi Federasyonu tarafından düzenlenen ve 7000 işçinin katıldığı Selanik mitingi en kitlesel miting olmuştur.
Balkan savaşları yıllarında 1911 seçimlerini Hürriyet ve İtilaf Fırkasının kazanması ve İttihat Terakki ile yaşanan sürtüşmeler nedeniyle, çalkantılı yıllar yaşanmış.ve 1912 yılında 1 Mayıs, Selanik ve İstanbul’da yeniden kutlanmıştır. Bu kutlamalarda; herkese seçme ve seçilme hakkı, grev yasasının iyileştirilmesi, emeğin haklarını koruyacak düzenlemelerin yapılması vb. gibi, temel hak ve özgürlük istemleri yer almıştır.
Ancak, hükümet bu gösteriden rahatsız olmuş, Balkan Savaşını neden göstererek, sıkıyönetim ilan etmiş işçi ve emekçilere baskı uygulamalarına girişmiştir. Bu süreçte,1 Dünya Savaşı’na da giren Osmanlı, emperyalist kıskaçta kıvranırken, işçi sınıfı örgütlenmeleri ve eylemleri 1919 yılına dek duraksamıştır.
Dünya Savaşından yenilgi ile çıkan Osmanlı’da; İttihat Terakki Fırkası dönemi sona ermiş, mütareke döneminin nispi boşluklarından yararlanan dönemin komünist, sosyalist aydın ve sempatizanları, Ekim 1917 Devrimi’nden etkilenmiş Osmanlı uyruklu kadrolar, politik etkinliklerini artırarak 1919 yılında İstanbul’da ve İzmir’de binlerce kişinin katıldığı mitinglerin organizasyonunda rol oynamışlardır. Bu 1 Mayıs’ta; müttefik güçlerin İstanbul’a asker çıkartması ve işgalin protestosu başı çekmiştir.
10 Eylül 1920’de Mustafa Suphi ve yoldaşlarının TKP‘yi kurmasıyla Anadolu’da işçi ve sosyalist hareketlerde canlanma görülür ve 1921 yılında işgal güçlerinin tüm yasaklamalarına karşın 1 Mayıs İstanbul’da; tramvay, vapur ve bazı fabrikalarda çalışan işçiler iş bırakarak Kağıthane’ye yürümüş, burada toplanan işçiler işçi marşları çalıp söyleyerek, kutlamaları anti emperyalist protestoya dönüştürmüştür.
1922 yılında 1 Mayıs, İstanbul, Ankara ve İzmir’de kutlandı. Çeşitli sol örgütlerin oluşturduğu 1 Mayıs Komisyonu‘nun örgütlemesinde işçiler Sultanahmet alanı-ndan Kağıthane’ye kadar yürüdüler. Ankara’da ilk kez yapılan kutlamalara, İmalat-ı Harbiye ve Demiryolları işçileri iş bırakarak aileleriyle birlikte katıldıkları toplantı düzenlediler. Toplantıda işgal güçleri protesto edildi, Kurtuluş Savaşı’na destek dile getirildi.
1923 yılında 1 Mayıs; İstanbul, Ankara, İzmir ve Adapazarı’nda kutlandı. İstanbul’daki 1 Mayıs İstanbul Umum Amele Birliği tarafından gerçekleştirildi. Genç Cumhuriyet‘e ve Enternasyonal‘e kutlama mesajları gönderildi.
Genç Cumhuriyet’in ilk yıllarından 1925 yılına dek süren 1 Mayıs kutlamaları, Takrir-i Sükun Yasası ile sonlandırıldı. Sınıf ilkesine dayalı örgütlenmeler,her türlü grev, gösteri ve hak arama yolları kapatıldı. Ancak, işçi sınıfı bu dönemde her türlü legal ve illegal yolları kullanarak 1 Mayısları, tehdit, tutuklamalar ve hapishane koşullarında hep kutlamıştır.
Çok partili dönemde, 1946 yılında kısa süren kısıtlı özgürlük ortamında işçi sınıfı hareketi nefes alır gibi oldu. Aynı yıllarda denetimli, amerikan tipi sendikacılık nedeniyle, sendikal hareket gelişemedi. Çünkü ABD emperyalizmi pençelerini ülkenin bağrına çoktan geçirmiş, dönemin işbirlikçi iktidarları ile oluşturulan bağımlı kapitalist düzenin kilometre taşları döşeniyor, işçi ve emekçi düşmanı anti-komünist politikalara yelken açılmış, ülke büyük bir çıkmaza ilerliyordu.
27 Mayıs 1960 askeri darbesi ile ülkede yeni bir dönem başladı ve yapılan yeni anayasa ile nispeten demokratik hak ve özgürlükler tanınarak, anayasal güvence altına alındı. Ancak, hak ve özgürlükler anayasa sayfalarından yaşama geçemiyordu. Kullanılamayan hakların gerçekleşmesi ve kullanılır duruma getirilmesi için İstanbul İşçi Sendikaları Birliği, bir girişimde bulunarak, Taksim alanında bir miting düzenlenmek istedi. Bu girişim; Vali, İçişleri Bakanı ve dönemin Başbakanı İsmet İnönü’nün tepkisine neden oldu ve izin verilmedi. Sonuçta, mitingin Saraçhane’de yapılmasına karar verilir ve 31 Aralık 1961 de İstanbul’un; Zeytinburnu, Eyüp, Şişli Beyoğlu, Beşiktaş, Boğaz, Anadolu Yakası semtlerinden, ayrıca, Ankara, İzmir, Zonguldak, Bursa ve Adana illerinin işçi yataklarından 10 binlerce işçi Saraçhane’ye aktılar. Kent sokaklarında ve caddelerinde yürüyen işçiler, halktan da büyük destek aldılar,155 sendikadan 200.000 işçinin katıldığı mitingde; Avni Erakalın, Üzeyir Kuran, Kemal Türkler yaptıkları konuşmalarla, grev toplu sözleşme haklarının tanınmasına vurgu yaptılar.
Türk – İş Genel Başkanı Seyfi Demirsoy, hükümet paralelinde tutum sergileyerek işçi karşıtı güdümlü sendikacı görüntüsü verdi.
Türkiye işçi sınıfı hareketinde dönüm noktası olan Saraçhane mitingi sonrası Liman İşçileri ve Kavel Fabrikaları, ardından Derby ve Berec grevleri patlak verdi.
Bu eylemler; grev ve toplu iş sözleşmeesi haklarının yasalaşmasında yararı oldu.
1962 yılında, Saraçhane mitingini düzenleyen sendikacıların etkisini kırmak için yerel işçi birlikleri kapatıldı. 13 Şubat 1967’de Türk İş’ten kopan ve kapatılan sendikal birlikten sendikacıların girişimiyle DİSK kuruldu.
***
1976 yılına dek kutlanması yasak olan 1 Mayıs , işçi sınıfının yeni Atılım döneminde yeniden ayağa kalkmış ve 1 Mayıs’ı yasal ve yığınsal olarak kutlama kararı alarak 50 yıllık aradan sonra 1 Mayıs İşçi Bayramı İstanbul Taksim Meydanında yapılan büyük bir mitingle kutlandı. DİSK’in (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) düzenlediği 1976 1 Mayıs’ı, Türkiye’de kitlesel 1 Mayıs kutlamalarının başlangıcı oldu.
Ertesi yıl 1977 1 Mayısı, daha da coşkulu, daha kalabalık 500 bini aşkın işçi ve emekçi halkın katılımıyla yine Taksim alanında kutlandı. Bunu hazmedemeyen egemen güçlerin denetimindeki karanlık provokasyon ile mitingde Kemal Türkler’in konuşması sırasında kitlelerin üzerine ateş açılması ile sonlandı. 34 işçi can verdi. 12 Eylül’ün postal seslerinin duyulduğu yıllarda, 1978 1 Mayıs’ında da işçiler inatla alanları doldurdular, 1979 1 Mayısı İzmir’de yapıldı.
İstanbul’da ise hükümet 1 Mayıs 1979’da 30 saat süreyle sokağa çıkma yasağı ilan etti.
1 Mayıs işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü İlginç bir rastlantıdır ki Behice Boran’ın da doğum günüdür. 1 Mayıslar onun siyasi yaşamında da hep çok önemli izler bırakmıştır. İlk aklımıza gelen 1979 1 Mayısıdır.
Yasaklı 1 Mayıs günü Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Behice Boran’ın verdiği demeç anlamlıdır.
“Önce 1 Mayıs yasaklandı. Sonra sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Aklın alamayacağı bir terör havası estirilmek isteniyor. Niçin? İşçi ve emekçilerin, silahsız ve saldırısız yapmaya hazırlandığı ve geçmişte yaptığı kutlama törenlerini önlemek için. Hükümetin sıkıyönetim aracılığı ile yürüttüğü antidemokratik baskı politikasını, anayasanın emanet edildiği yurttaşlardan biri olarak protesto ediyorum. Bu protestomu dile getirmek için sokağa çıkıyorum.”
Behice Boran 69 yaşında sokağa çıkma yasağını delerek Merter’den Taksim’e uzanan uzun yürüyüşte partili arkadaşlarıyla birlikte en ön saflarda yerini aldı. Sokağa çıkanların üzerine dipçiklerle saldırıldı. Sıkıyönetim mahkemelerinde davalar açıldı. Behice Boran tutuklandı. Davutpaşa Cezaevinde 21 gün tutuldu.
Hakim karşısında Behice Boran ile şöyle bir diyalog geçti:
“-Merter neresi, Taksim neresi, uzun yol, siz yaşlısınız, nasıl gideceksiniz?
-Dinlene dinlene…”
Araya giren askeri faşist diktatörlük döneminde 1 Mayıslar yeniden pasif gösterilerle, pullama-yazılama ile fabrikalarda, evlerde kararlılıkla kutlanmıştır.
1989 yılında yeniden Taksim alanında kutlama izini için başvuru yapılmış ancak 1994 yılında İstanbul ve Ankara’da kutlamalar yapılmış, Taksim alanı ancak 2010 yılında son kez işçi sınıfına açılmış, ancak ardından gelen yıllarda çoktan işçi sınıfının 1 Mayıs alanı olan Taksim alanı işçilere kapatılmış durumdadır.
Yüzbinlerce işçi ve emekçi, her yıl kent merkezlerinden uzakta ilgisiz dar alanlara sıkıştırılmakta, binbir zahmete sokulmaktadır.
Bu yıl ise, koronavirüs salgını nedeniyle, işyerlerimiz, evimiz, balkonumuz, nerede bulunuyorsak orası 1 Mayıs alanı.
Uluslararası Birlik Dayanışma ve Mücadele günü 1 Mayıs kutlu olsun.
Bu haber en son değiştirildi 29 Nisan 2020 10:59 10:59
ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın baş başa görüşmede Trump’ın kendisine Doğu…
İstifa çağrılarına yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklu olan 5 sosyal medya fenomeni hakkında 1 yıldan…
Sinan Ateş Davası’nda abla Selma Ateş'e yönelik saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt'un, Ankara’da iki cinayet işlediği…