İdris Küçükömer bugünleri görseydi...
01-02-2020 08:48CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Yetmez Ama Evetçiler buluştuğunda dile getirdiği bir söz aslında CHP’nin biz değiştik, siz haklıydınız itirafından başka bir şey değildir. İdris Küçükömer’in “CHP sol değil sağdır” sözünü çağrıştıracak bu söylem, CHP’nin “ortanın solundan”, “sağın ortasına” geçiş yaptığının ikrarıdır.
Ali Ateş
İdris Küçükömer, ülkemiz entelijansiyasında ayrıksı bir yere sahipti. Türkiye’de sağ ve sol kavramlarının ters olduğunu, sağın ve solun yer değiştirmesi gerektiğini, CHP’nin solcu değil, sağcı sayılması gerektiğini söylemişti.
Yetmez Ama Evetçilerle CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun buluşmasını görseydi ne derdi acaba Küçükömer? ‘CHP doğru yola geldi’ diye mi yazardı yoksa ‘ben size CHP’den solcu olmaz demedim mi?’ diye mi düşünürdü acaba bilinmez. Kıblesi Küçükömer olanların ya da Küçükömer’in tezlerini allayıp pullayıp Türkiye’de Demokrat Parti geleneğinin değişimci ve özünde CHP’nin statükocu, vesayetçi ve tepeden inmeci olduğunu sabah akşam vaaz edenlerin CHP ile buluşması, siyasi tarihimizde önemli ama çok önemli bir gelişme olarak görülmeli.
YAE’cilerin AKP’yi nasıl destekledikleri biliniyor. Bu desteğin ideolojik arka planını ise şöyle ya da böyle Küçükömer tezlerine dayandırdıkları da pekala söylenebilir. Türkiye’de sağcılık CHP ile anılmalı, DP geleneğini devam ettiren AKP’nin ise basma kalıp bir şekilde sağcı sayılamayacağını yazıp söyleyen liberallerden başkası değildi. Bir kısmı utanarak, bir kısmı üstü kapalı, bir kısmı ise “Türkiye’de demokratik devrim” tamamlanmıştır diyecek kadar işi ifrada kaçıracak şekilde açıktan söylememiş miydi?
Ya İdris Küçükömer yanılmıştı CHP hakkında ya da CHP nedamet getirmiş “muhafazakar ve liberal” açılımla İdris Küçükömer tezlerine gelmişti kendi adına.
YAE neye pişman neye devam?
YAE, ülkemizdeki liberallerin adı oldu. ABD patentli, AB destekli FETÖ-AKP ittifakının ülkemizdeki gerici ve piyasacı dönüşümün en büyük destekçileri olmuşlardı. AKP-FETÖ ortaklığının ülkemizin “temel sorunu olan vesayet rejimini” ortadan kaldırıp demokrasinin önünün açılacağını düşündüler, düşünmekle kalmadılar, bunun mücadelesini canşırah şekilde verdiler. Koca koca ‘akademik’ adamlar, “Yetmez Ama Evet” tişörtleri giydiler, sokakta stantlar bile açtılar.
Ama olmadı. AKP’den beklenen demokrasi gelmediği gibi AKP tarafından hapse atıldılar. Ortada bir yanlışlık vardı ama; bu yanlışlık kendilerinde değildi, çünkü onlar “ana rahmine hep haklı olarak düşmüşlerdi.” Dün AKP ile yan yana gelmeyi “kandırıldık” diyerek savuşturup bugün CHP ile yan yana gelmenin yolunu yapmakta mahirdirler. “Demokrasi” tılsımlı bir kılıf olarak bir kez daha dün yazdıklarının üstünü örtecek, ülkemizin yaşadığı karşı-devrim sürecinin destekçilerini bir kez daha aklayacaktı.
Ama CHP ve YAE’cilerin yan yana gelmesi eğer bir tesadüf değilse Türkiye siyasetinin taşlarında neyin oynadığını saptamak gerek.
CHP’nin nedameti YAE’nin pişmanlığı
YEA’nın pişmanlığı AKP’yi desteklemelerinde değil, AKP’nin yarı yolda bırakması. Ancak CHP’nin nedameti, her kılıfa giren liberallerin pişmanlığından çok daha önemli bir olgu olarak saptanmak durumunda. CHP’nin liberallerle buluşması hele hele Yetmez Ama Evet gibi bir ihanet ortada dururken böylesi bir adımı atmış olması, liberallerin değişiminde değil CHP’nin değişiminde aranmalıdır.
“Aslında biz muhafazakardık” sözü her şeyi özetliyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Yetmez Ama Evetçiler buluştuğunda dile getirdiği bir söz aslında CHP’nin biz değiştik, siz haklıydınız itirafından başka bir şey değildir. İdris Küçükömer’in “CHP sol değil sağdır” sözünü çağrıştıracak bu söylem, CHP’nin “ortanın solundan”, “sağın ortasına” geçiş yaptığının ikrarıdır.
Türkiye İşçi Partisi’nin 1965 seçimlerinde göstermiş olduğu başarı, CHP’nin efsane lideri İnönü’nün “ortanın solu” açılımını gündeme getirmişti. CHP’nin muhafazakar kanadı CHP’den bu açılımla birlikte kopmuş, Ecevit’in genel sekreterliği ile CHP, yükselen toplumsal muhalefetin ve solun yaratmış olduğu dinamiğe oturmaya çalışmıştı. Aslında yükselen solun önünü kesmek için sol gösterip sağ vurma siyasetinin örneğini 1970’li yıllarda görmüştük. Geçen zaman CHP’nin misyonunun ve siyasetinin düzen karşıtı toplumsal tepkiyi düzen içinde tutmayı hedeflediğini fazlasıyla göstermişti.
CHP’nin açılımı mı sağa kayışı mı?
Türkiye siyasetinin ekseni, AKP’nin 18 yıllık iktidarı ile birlikte sağa kaymıştır. Eksenin sağa kayması, topyekün bir şekilde düzenin bütün siyasi aktörlerini de sağa kaydırmış, CHP’yi de bu tabloda azade kılmamıştı.
CHP’nin Ekmeleddin vakası, başlı başına bir örnek olarak karşımızda. Millet İttifakı siyaseti ise CHP’nin sağa kayışının somut örneği olarak karşımıza çıkarken AKP’nin kurucu liderlerinden Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı adaylığını bile gündeme getirecek kadar CHP’nin nasıl bir eksen kayması yaşadığını gözler önüne sermişti. Bugün AKP içinden kopan Davutoğlu ile Gül-Babacan kopuşları ile yan yana gelmeye çabalayan CHP’nin, YAE’cilerle buluşmasında bu anlamıyla şaşırtıcı bir yan taşıdığını söylemek abes olacaktır. CHP adım adım sağa kayarken, son yerel seçimlerde İmamoğlu nezdinde ortaya çıkan ve AKP’yi aratmayacak muhafazakar söylem CHP’nin düzen siyasetinin has aktörü olmaya aday yörüngesini teyit etmektedir.
CHP bir yandan muhafazakar seçmene seslenmek adına muhafazakar bir açılım içindeyken diğer yandan liberallerle buluşarak “liberal bir açılım” içinde olması CHP içinde sosyal-demokrat söylemin tamamen sözden ibaret kalan bir yan taşıdığı manasına gelmektedir. CHP’nin bu adımlarını ister açılım olarak değerlendirin ister siyasi pragmatizm olarak okuyun, eninde sonunda sağcılıkla malul bir siyasi eksen kaymasına denk geldiği aşikar.
CHP’nin YAE’cilerle buluşması, liberallerin bir sapması değil, CHP’nin liberalleştiğinin ya da liberal bir partiye yelken açtığının en açık delili olarak karşımızdadır bugün.
AKP karşıtlığı, eğer sermaye, emperyalizm ve gericilik karşıtlığı değilse, AKP’nin yansımasına dönüşmektedir bugün. Çünkü sermaye sınıfı ve emperyalizm AKP karşıtlığını değil AKP’nin alternatifini aramaktadır.