Tarihsel TKP üyesi Erdal Özülkü: Kaybolan yoldaşlık ruhu yeniden ön plana çıkmalı
Her zaman için işçi sınıfı ile hareket eden, kendi kafasına göre değil, tabana dayanımlı bir şekilde hareket eden, saflarındaki tüm arkadaşların muhakkak birbiri ile ilişkilerinin kuvvetli olması gereken bir düsturla kurulan komünist partinin başarılı olacağına inanıyorum. Kaybolan yoldaşlık ruhunun tekrardan ön plana çıkması gerektiğini düşünüyorum.
Tarihsel TKP üyesi Erdal Özülkü’yle Parti’nin 100. yılına dair konuştuk.
TKP ile, sosyalizm ile nasıl tanıştınız?
İzmirliyim aslen ben. İstanbul’a babamın işi dolayısıyla geldik. Babam Türkiye Elektrik Kurumunun ambargo santralinde çalışıyordu. Dolayısıyla ben de onunla beraber ilkokul 3. sınıfta İstanbul ile tanıştım. 9 yaşında geldim, 1979’a kadar İstanbul’daydık. Daha sonra Gökçeada’ya geçtik. TKP ile tanışma sürecimden daha önce Küçükçekmece Halkevi’nde İLD ile tanıştım. Daha sonra TKP ile tanıştım fakat hiçbir zaman Partili olamadım. Çünkü o yaşta değildim henüz, abilerimiz vardı onlarla birlikteydik. Birçok anı hatıra var tabii ki.
Ailem İstanbul’dayken bir süre mecburen İzmir’de okudum. O dönem ölümler başlayınca babam toparladı hepimizi Gökçeada’ya götürdü 12 Eylül öncesi. Babam da iyi bir komünistti, Kıvılcımcıydı. 12 Eylül ile Gökçeada’da tanıştık, o dönemde içeri alındık. Tabii belirli bir müddet sonra herkesle bağlar koptu, bugünlere geldik.
O dönemlerde İGD’yi nasıl anlatırsınız?
İGD, o dönemin sol içinde en iyi örgütlenme biçimine sahipti. Bunu da şuradan yola çıkarak söylüyoruz; İKD, İLD, İGD gibi üç platformda birden örgütlenmek ve büyük bir şekilde bu örgütü 12 Eylül’e kadar taşıyıp çok az zaiyat ile 12 Eylül’ün içinden çıkmak büyük bir şeydi tabii.
Bir İLD’li olarak TKP’nin sınıf mücadelesini nasıl görüyordunuz, düşünceleriniz nelerdi?
Çok iyiydi tabi ki. O dönemde DİSK’ten sonra bir çok sendikada, fabrikada, grevlerde, genel direnişlerde, 1 Mayıslarda, 15-16 Haziranlarda; İLD, İKD, İGD’nin işçiyle, emekçiyle omuz omuza yürüdüğü aşikardı.
Peki TBKP sürecine nasıl bakıyordunuz?
Hiçbir şekilde uygun görmüyorduk, uygun olmayacağını da belirtiyorduk. Ben o dönemlerde kopmuştum Parti’den, belirtiyorduk derken, biz eski arkadaşlar bir araya gelebildiğimiz zamanlar içerisinde konuşuyorduk. Tabi bunlar askerden sonra gerçekleşen şeyler. Genellikle diğer arkadaşlar ile (Dev-Yolcular, Partizancılar vs.) ile bir araya gelmeye başlamıştık 12 Eylül sonrasında, tartışmayı bir kenara bırakıp ne yapabileceğimizi konuştuğumuz zamanlardı ve bu konuşmalarda Nabi Yağcılar ile vs. olmayacığını dile getiriyorduk.
Ben bir şeylerin tabanda oturtulup, tavana yansıması gerektiğini düşünüyorum.
Peki bu dönemde TKH’yi nasıl buluyorsunuz, 100. yılında Türkiye’de nasıl bir komünist parti olmalı?
HTKP bölündükten sonra, TKH’nin ortada durmadan, herhangi bir tarafa yalpalamadan bir yürüyüş biçimi, bir davranışı olması benim takdir ettiğim bir şeydi.
Her zaman için işçi sınıfı ile hareket eden, kendi kafasına göre değil, tabana dayanımlı bir şekilde hareket eden, saflarındaki tüm arkadaşların muhakkak birbiri ile ilişkilerinin kuvvetli olması gereken bir düsturla kurulan komünist partinin başarılı olacağına inanıyorum. Kaybolan yoldaşlık ruhunun tekrardan ön plana çıkması gerektiğini düşünüyorum.