Tarihsel TKP üyesi Nurettin Fırat: Biz TKP'liler yaşıyoruz, tarihe karışmadık ve savaşıyoruz
Biz TKP'liler, yaşıyoruz, tarihe karışmadık ve savaşıyoruz. Evet yüz yıllık şanlı bir tarihimiz var. Bugün göğsünde TKP cevherini taşıyan genç, yaşlı bütün yoldaşların bir araya gelme günüdür. Bu kavga bizim kavgamız. Savaşıyoruz ve başaracağız.
Tarihsel TKP’li Nurettin Fırat ile Parti’nin 100. yılını konuştuk.
Merhaba Nurettin abi Türkiye Komünist Hareketi emektar komünistleri TKP’nin 100. yılı vesilesi ile 100. Yıl Komitelerinde buluşmaya çağırdı, bu konu hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz?
Türkiye Komünist Hareketi’nin bu çağrısını çok değerli buluyorum. Emektar tüm yoldaşlarımı 100. Yıl Komitelerinde birlikte olmaya çağırıyorum. 100. yılımızda onurla taşıdığımız bayrağımızı, kavgamızı geleceğe taşıyacak olan genç yoldaşlarımıza teslim etmenin onurunu birlikte yaşayalım.
Parti ile tanışmanızı anlatır mısınız?
1952 yılında Erzincan’da yaşama gözlerimi açtım. Beni sol harekete yönelten daha gençlik yıllarımda sebep olan dört ayrı durumdur.
Birincisi 1963’te ziyaret ettiğim Erzincan Erkek Sanat Enstitüsü’nde -okulumuzdaki tüm arkadaşlarımızın sevip saydığı- Turgut abimizin solculuk ve komünistlikle suçlanıp okuldan uzaklaştırılması, ikincisi, Sanat Enstitüsü’nün sol görüşlü, sivil lisenin ise sağ görüşlü olarak ve aradaki rekabetin bilinmesi idi. Üçüncüsü, o yıllarda ceplerimize veya çantalarımıza bırakılan elle yazılmış ve bizim de bunları çoğaltarak başka arkadaşların ceplerine veya çantalarına bırakmış olduğumuz bildirilerdi. Bu bildirilerde ezen ve ezilenlerin olduğunu, ezenlerin egemen olduğunu, ezenlerin egemenliklerinin ancak ezilenlerin birlikte verecekleri ortak mücadeleyle sona ereceğini ve bunun sonuncunda kurulacak sosyalist bir sistemle sömürünün ortadan kalkacağı vurgulanıyordu. Bana gelince, “yoksul bir ailenin çocuğu olmam solcu olmamı gerektiriyordu” diyerek bu kavgayı seçtim. Dördüncüsü, henüz 15 yaşında iken, ceplerimize bırakılan bildirilerden birinin ders anında sınıfta cebimde bulunması, karakola götürülüp sorguya çekilmem, bu esnada tırnağımın paslı bir pense ile çekilmesi olmuştu. Ok yaydan çıkmıştı, artık ben solcu idim. Sol hareketle tanışmam böyle oldu.
1969 yılında eğitimime devam etmek için Almanya’ya abilerimin yanına geldim. Şartlar kafamda tasarladığım gibi olmayınca iş hayatına atıldım. 1973’te Türkiye’de askerlik yapmak zorunda kaldım. 1976 yılında tekrar Almanya’ya geri döndüm.
Askerlik dönüşü yaşadığım Hamburg eyaletinin Bergedorf ilçesinde, Mehmet Ali Aybar dönemi MK üyesi olan, siyasi nedenlerden dolayı Federal Almanya’da yaşayan Hasan Uludağ öncülüğünde demokratik kitle derneği kurma çalışmalarına katıldım. Kısa sürede derneğimizi kurduk. Hasan abinin destek ve önerileri doğrultusunda dernek başkanı oldum.
25 yaşında deneyim ve birikim sahibi olmayan biri olan ben, Hasan abim vardı diye cesaretle yürütmeye devam ediyordum. Yaklaşık 6 ay sonra Hasan (Uludağ) abimiz Türkiye’ye kesin dönüş kararı almıştı. Ben paniklemiştim. Kendisine “abi ben bu derneği nasıl yürütürüm, ne yapmalıyım?” diye sorduğumda, aldığım yanıt;
“- İlk yapacağın yaşadığın ülkenin işçi sınıfı partisi olan DKP’de örgütlenmendir, DKP senin için bir okul olacaktır,
– İkincisi, tüm dünya Komünist Partileri içinde Almanya’da ayrı örgütlenmesine izin verilen TKP’yi bulman olacak” oldu.
“Abi ben TKP’yi nasıl bulurum? Elimde cızırtılı bir radyo ve nereden geldiği belli olmayan kibrit kutusu büyüklüğünde Atılım’dan başka bir şey yok.” dediğimde verilen cevap artık çekingenliğimi de almıştı:
“Oğlum sen böyle adam olmaya devam edersen onlar seni bulurlar, bundan böyle kıblen Sovyetler Birliği; Partin TKP’dir” dedi. Hasan abi kısa bir süre sonra kesin dönüş yapmıştı.
Hasan abinin dedikleri doğrultusunda DKP üyesi olmuştum. İlçe sekreterim Doris Gercke’ye “bana partimi bul” diye baskılar yapmaya başladım. Doris Gerke “sen Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin (DDR), Postdam şehrine Berlin üzeri gideceksin” dedi.
Postdam’dan Türkçe konuşan bir yoldaşın benim TKP hakkında düşüncelerimi sorması sonrası geri dönmüştüm. Aradan geçen bir süreden sonra Hamburg İl Sekreterim Erich Röhlck yanına çağırdı (bana hep oğlum diye hitap ederdi) ve “oğlum seni TKP’li yoldaşlar ziyaret edecekler” dedi. Yaklaşık iki ay sonra 1977 sonbaharında aslında şahsen tanıdığım TKP’lidirler diye tahmin ettiğim iki yoldaşım beni partiye davet ettiler. O gün benim ikinci doğum günüm olmuştu.
Partili olarak hangi çalışmalarda bulundunuz?
Gerçekleştirdiğimiz çalışmalar başında;
1) Tüm Almanya’da işçi derneklerini kurmak ve yönetmek; bunları FİDEF – Almanya İşçi Dernekleri Federasyonu – çatısı altında örgütlemek;
2)Türkiye’de sınıf savaşımında çok büyük yeri olan DİSK Maden İş dayanışmaları;
3)Türkiyelilerin Almanya’daki entegrasyonunu gerçekleştirmek için çalışmalar düzenlemek geliyordu.
Benim parti yaşamımda her zaman abilerim oldu, onlardan çok şeyler öğrendim. Aramızdan ayrılan Veli Caner, Mümin Güleç, bana hem bir yoldaş hem de bir baba olan Erich Röhlck. Yıldızlar yoldaşları olsun…
Hasan Uludağ abim halen 90’lı yaşlarda ve Amasya’da kendi köyünde yaşıyor. Ayrıca çok geç tanıma fırsatını bulduğum İbrahim Özyürek abim.
Biz TKP’liler, yaşıyoruz, tarihe karışmadık ve savaşıyoruz. Evet yüz yıllık şanlı bir tarihimiz var. Bugün göğsünde TKP cevherini taşıyan genç, yaşlı bütün yoldaşların bir araya gelme günüdür. Bu kavga bizim kavgamız. Savaşıyoruz ve başaracağız. NO PASARAN!