Tutuklu Enver Altaylı: Polis bana 'sen bir kahramansın' dedi

Eski MİT mensubu Enver Altaylı, tutuklu olarak yargılandığı 'FETÖ' davası kapsamında savunma yaptı. Altaylı, "Ben FETÖ’cü değilim, casus hiç değilim. Bu devlete ve millete olağanüstü hizmetlerim var. Yakın tarihin şahidiyim. İnönü’nün sevgisini kazanmışım. Özal beni partisinin başına geçirmek için çaba gösterdi. Demirel cumhurbaşkanı adayı olmam için uğraştı.” dedi.

Tutuklu Enver Altaylı: Polis bana 'sen bir kahramansın' dedi

Eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubu Enver Altaylı, damadı Metin Can Yılmaz ve ihraç edilen MİT mensubu Mehmet Barıner’in tutuklu olarak yargılandıkları “FETÖ davası”nın dördüncü duruşması Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmanın başında Metin Can Yılmaz reddi hakim talebinde bulundu, talebin reddedilmesi üzerine itiraz yoluna başvurunca duruşmada yalnızca tutukluluk halleri görüşüldü. Mahkeme tutuklu sanıkların tahliye taleplerini reddetti, bir sonraki duruşmanın tarihini 16 Temmuz olarak belirledi.

METİN CAN YILMAZ’DAN REDDİ HAKİM TALEBİ

Medyascope‘den Batu Bozkürk’ün haberine göre, duruşmayı sanık yakınlarının yanı sıra Almanya Büyükelçiliği’nden iki temsilci ve basın mensupları takip etti. Daha önceki duruşmalarda Mehmet Barıner ve tutuksuz tek sanık Seda Chamatzoglou savunmalarını yaptıkları için ilk söz Metin Can Yılmaz’a verildi. Yılmaz savunma yapmadan önce mahkeme heyetine taleplerini sundu. Savcının iddianameyi hazırlarken özel hayatın ve haberleşmenin gizliliğini ihlal ettiğini, verileri hukuka aykırı elde ettiğini ve görevini kötüye kullandığını savunan Yılmaz, mahkeme heyeti ile ilgili ise hürriyetten alıkoyma, görevi kötüye kullanma, suçu bildirmeme, suçluyu kayırma ve özel hayatın gizliliğini ihlal etme suçlarını işlediği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunduğunu söyledi. Yılmaz ayrıca, tüm bunlardan hareketle heyetin davayı adil, tarafsız ve bağımsız yürütemeyeceğini savunarak reddi hakim talebinde bulundu.

Mahkeme bu talebi reddetti. Bunun üzerine Yılmaz ve avukatları konuyu bir üst mahkemeye taşıyacaklarını ifade etti. Bu nedenle duruşmada esasa ilişkin işlem yapılmadı, yalnızca tutukluluk halleri ile ilgili talepler alındı.

Metin Can Yılmaz bizzat tahliye talebinde bulunmazken avukatı Halil Oğuzhan Köksal, dosyadaki bütün delillerin toplandığı, karartılacak delil bulunmadığı gerekçesiyle müvekkilinin tahliyesini talep etti.

“YAKIN TARİHİN ŞAHİDİYİM”

Daha sonra Enver Altaylı’ya tutukluluk haline ilişkin talebi soruldu. Altaylı burada uzun bir “savunma” yaptı. Altaylı’nın savunmasının satırbaşları şöyle:

“77 yaşındayım, 4-5 defa mide kanaması, bir defa beyin kanaması geçirmişim. Bir gün ilacımı almamam halinde yeniden beyin kanaması geçirebilirim. Beni hangi gerekçeyle tehlikeli tutuklu yaptılar bilemiyorum. Askerle, darbe teşebbüsüyle muhatabım yok. İddianameyi okudum. Neyle suçlandığımı bilmiyorum. ‘Örgüt yöneticiliği’ deniyor, kimi nasıl yönetmişim? Hiçbiri iddianamede yok. Casusluk? Ben casusluk yapmışsam Türkiye için yaptım. Enver Altaylı başka bir devletin casusu olmaz.”

“‘1990’dan sonraki hayatı darbeciliğine delildir’ deniyor. Ben bu devletin iki cumhurbaşkanı ile yakın çalışmışım: Özal ve Demirel. Devletin başbakanı bana askeri uçak tahsis ediyor, Resmi Gazete’de vardır bu karar. Ben bu askeri uçakla Orta Asya Cumhuriyetleri’ni dolaşıyorum, Demirel’in Orta Asya ziyaretlerini ayarlıyorum. Özal’ın Orta Asya ziyaretinde yine ona dışişleri bakanından daha yakınım. Gece gündüz benimle beraber. Devletin katıldığı uluslararası toplantılara, yalnızca cumhurbaşkanlarının yaptığı toplantılara beni almış. Casussa bu kişi, MİT vs. neden müdahale etmez? (…) Ben FETÖ’cü değilim, casus hiç değilim. Bu devlete ve millete olağanüstü hizmetlerim var. Yakın tarihin şahidiyim. İnönü’nün sevgisini kazanmışım. Özal beni partisinin başına geçirmek için çaba gösterdi. Demirel cumhurbaşkanı adayı olmam için uğraştı.”

“İDDİANAME RUSÇULARIN İFADELERİYLE AYNI”

“Ben 5 milyon kilometrekarelik bir coğrafyanın yüzünü Türkiye’ye çeviren bir insanım. Devletin içine sızmış birileri benden bunun intikamını alıyor. Burada bulunmamın hiçbir hukuki izahı yok. Bunu siz de göreceksiniz (…) HTS kayıtlarına dikkat ettim, örgütle ilgisi olan insanlarla benim 17-25’ten sonra hiçbir temasım yok (…) Savcının iddianamesi Rusçuların, Doğu Perinçek’in, Soner Yalçın’ın kullandığı ifadelerle aynıdır. Benimle ilgili önce Aydınlık gazetesi yazıyor, sonra sayın savcı yazıyor.”

“POLİS ‘SEN KAHRAMANSIN’ DEDİ”

“Polisin bana teklifi şuydu: ‘Sen bir kahramansın. Senin bu millete hizmetin var. Senin FETÖ’cü olmadığını yüzde yüz biliyoruz ama senden bir ricamız var. Almanlar Gezi olaylarında olduğu gibi hükümeti devirmek için ortalığı yine karıştıracaklar. Sen uzmansın, Almanya’yı biliyorsun. Dostların, tanıdıkların var. Bunu anlatırsan seni yüzyılın kahramanı ilan edeceğiz.’ Ben ne dedim? İftira atamam dedim. Eğer iftira atmış olsaydım bugün serbest olacaktım. Şahidim Avukat Adem Eroğlu.”

“HESAP VERECEKLER”

“Bugün bunları söyledikten sonra beni ister bırakın, ister bırakmayın. Bir gün ne olacak? Benim suçsuzluğum elbette anlaşılacak. Bu iş uzarsa sizin verdiğiniz karar bir yerlerden yüzde bir milyon dönecektir. Döndüğünde ben hayatta olur muyum, olmaz mıyım bilmiyorum. O zaman benim ölümüme sebep olanlar ruz-i mahşerde hesap verecektir. Ayağıma demir kelepçe mi takıyorsunuz, takın. Evimde öleyim. Beni tahliye edin. Türkiye’nin özel şartlarını biliyorum. Sizin hangi durumda olduğunuzu da biliyorum, tahmin edebiliyorum. Ama elinizde imkanlar var. Yarın Allah’ın huzurunda siz de hesap vereceksiniz.”

Savunmasının bu bölümünde, Altaylı’nın salonda yer alan yakınlarının gözyaşı döktüğü görüldü. Altaylı’nın avukatları, müvekkillerinin gerekirse en katı adli kontrol şartlarıyla tahliyesini istedi.

Mehmet Barıner ise, “34 aydır ağır şartlarda tutukluyum. Sorgunun yapılmış olması, tanıkların dinlenmiş olması, suçsuzluğumun ortaya çıkmasını düşünmem nedeniyle tahliye talep ediyorum” dedi. Tutuksuz sanık Seda Chamatzoglou ise beraatini talep etti.

TALEPLER REDDEDİLDİ

Savcı mahkeme heyetinden tahliyeye ilişkin taleplerin reddedilmesini istedi.

Mahkeme, Metin Can Yılmaz’ın reddi hakim talebinin reddine ilişkin itirazını Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nin değerlendireceğini belirterek esasa ilişkin işlem yapmadı. Üç sanığın tutukluluk halinin devamına karar verildi, bir sonraki duruşma tarihi 16 Temmuz olarak belirlendi.