ABD’den yansıyanlar: Seçimlerin sonu, demokrasinin geleceği
ABD sermayesi yeni ticaret anlaşmaları da yaptıktan sonra Trump’ın yerini bir türlü barışmadığı kentli ve azınlık grup nüfusunun desteğini verdiği Joe Biden’a vermiş oldular.
Donald Trump son bir umutla Cumhuriyetçi eyalet yöneticilerini, avukatlarını, medya üzerinden kitlesini seçim sonuçlarını tersine çevirmek için harekete geçirmek için çırpınışları ve Demokratların “Kristal Gece” atıfları ile süslü yol verilmiş gözüken “Kongre Baskını”ndan yağ çıkarma çabaları…
Tüm felaket senaryolarına karşın olaysız geçen bir yemin günü ve neticede Donald Trump’ın Senato’daki bir ilk olan ikinci kez görevden alınma yargılamasının sessiz sedasız kapanmasıyla bir bölümü geride bıraktık.
* * *
Emperyalizmin lider ülkesinde bu şekilde tavan noktasına varan ve kapanan bir seçim döneminin ardından yeni döneme dair tartışmamız gereken birbiriyle bağlantılı iki kavrama ilişkin bir tartışma bizi bekliyor.
Bunlardan ilki seçimler, ikincisi ise demokrasi-faşizm ikiliği. Birbiriyle bağlantıları olan bu iki husus esasında bugüne kadar dünyanın pek çok ülkesinde benzerleri yaşanan bir tartışmaya işaret ediyor.
Kapitalizm/emperyalizmin gittikçe uzayan bir süredir yeni bir motivasyon ve zenginleşme yolu ve hikayesi ortaya çıkartmada zorlanıyor olması nedeniyle ideolojik bir yenilgiden kaçınmak için “uydurulan cambazlar” var.
Zira kapitalizmin yeni zenginlikler yaratmaktaki genel tıkanıklığı zaten kapitalizmin doğasında yer alan tekelleşme eğilimini daha da yoğunlaştırıyor. Servet ve sermayenin yoğunlaşması ile karlılık için ücretler ve işçi sınıfının tarih içerisindeki kazanımları gittikçe daha fazla baskılanıp törpüleniyor.
Bu tartışmalarda işsizleşen veya emeği ucuzlayan işçi sınıfının tepkisinin genel olarak ve mümkün olduğunca aşırı sağ tarafından kapsanıp bir yabancı düşmanlığı, göçmenlere ve diğer ülkelere yöneltilen bir öfke haline getirildiği görülüyor. Bu hem kimi siyasi hem de kimi ekonomik dönüşümleri gerçekleştirmenin meşrulaştırılması ve hatta hayata geçirilmesinin gerekçelerini sağlıyor.
Bu arada da daha kozmopolit geçmişleri olan, kentli ve eğitimli orta gelir grubundakiler ile azınlık gruplardan oluşan kitleler bu öfkeli kalabalıklar ile karşıtlaştırılarak “kötünün iyisi” bir tercihe zorlanıyor.
ABD’de Trump’ın başkanlığının da başkanlıktan indirilmesinin de benzer dinamikler üzerinden işlediğini görmek gerekiyor. ABD sermayesi yeni ticaret anlaşmaları da yaptıktan sonra Trump’ın yerini bir türlü barışmadığı kentli ve azınlık grup nüfusunun desteğini verdiği Joe Biden’a vermiş oldular.
Bu tabloda ABD’nin yol ayrımında olduğundan ve iç savaş beklentilerinden, Çin ve Rusya’ya ile karşı karşıya gelişleri üzerinden dünya savaşı beklentilerine pek çok öngörüde bulunan yazıları okuyup durduk.
Bu öngörülere paralel olarak Trump’ın MEGA hareketinin kriminalize edilmesinde sonuna kadar kullanılan bir baskın ile faşizme karşı mücadele nidalarının hemen ortaya çıkması, aşırı sağın “Nazi yöntemleri”ne karşı “demokrasi mücadelesi” söylemlerine sarılınması gibi bildiğimiz reflekslerin emperyalizmin merkezinde de karşımıza çıkması bize bu ikilikten kolay kurutulamayacağımızı gösteriyor.
Faşizme karşı demokrasi denerek kötünün iyisinin seçilmesine yönelen yaklaşımların insanların seçim tercihleri üzerindeki etkileri ve belirleyiciliği düzen açısından kendisine karşıt eğilimlerin güçlenmesine karşı bir emniyet supabı olduğunu fark etmek gerekiyor.
Türkiye gibi sürekli olarak sosyalist solun birlikte mücadelesi üzerine nutuklarla başlayıp “faşizme karşı omuza omuza” sloganlarıyla öyle ya da böyle CHP veya biraz daha radikal durmak için HDP gibi sosyal/radikal demokratlığın eteklerine sığınan yaklaşımların, sık sık AKP karşıtlığını kapitalist düzen karşıtlığı ile karıştırdığını ve ilkini daha öncelikli saydığı haller ile karşılaşıyoruz.
Bu durumda artık seçimlerin kapitalizmin mevcut kriz dinamiklerini kontrol altında tutmaya yarayan bir reklam alanı haline geldiğini görebiliyoruz. ABD’de son seçim döneminde bu durum tüm çıplaklığıyla ortaya konulmuş oldu. Dolayısıyla artık seçimlerin sonuna geldiğimizi söylemek mümkün hale geliyor.
Sandığın sözde faşizme karşı demokrasi mücadelesine denk getirildiği hiçbir seçimin gerçek bir seçim olmadığını söylemek gerekiyor. Bu açıdan düzen karşıtı komünist, sosyalist ve işçi partilerinin seçimlerdeki varlıkları ve elde ettikleri destek çok daha zorlu bir mücadelenin ürünü olarak kabul edilmek durumunda. Öte yandan bu zorlu mücadelenin daha sert bir ideolojik mücadeleyi de gerektirdiği görülüyor.
Seçimlerin olmadığı bir dünyada seçimler yoluyla faşizme karşı koymanın da demokrasiyi korumanın da mümkün olamayacağı, faşizmin de demokrasinin de sınıfsal özlerinin unutulmasının sınıf mücadelesini egemen sınıf lehine kolaylaştıracağı her zaman hatırlanmalı.
* * *
Seçimlerin ardından emperyalist sistemin geleceğine bakabiliriz.
ABD’den son seçim döneminin tamamlanmasıyla birlik ve beraberlik sloganlarının hakim olacağı bir “yeniden inşa” dönemi açılıyor olsa da bunun bir yeniden başlama olmadığını görmek gerekiyor.
ABD emperyalizmin başat gücü olmayı sürdürüyor. Ne kadar zorlansa da, ne kadar kavga edilse de ABD sermayesinin gücü bu açıdan benzersiz olmayı sürdürüyor.
Üç çeyrek asrı geride bırakan Kuzey Yarımküre’deki Trans-Atlantik ittifak devamı için maliyetleri diğer emperyalist güçlerin daha fazla üstlenmesine yönelik ABD tezi hala ortada. Cumhuriyetçilerin daha az müdahale ile Avrupa’ya alan açmayı tercih etmediği bir yöntem yerini Demokratların daha müdahaleci ve rekabeti kucaklamaya hazır yaklaşımına bırakıyor. Ama müdahalelerin maliyetinin nasıl paylaşılacağı ve elde edilen hakimiyetin paylaşımının nasıl yapılacağı ciddi birer tartışma başlığı.
Bu arada yeni ve daha fazla kar ve hakimiyet için iki önemli devlete, yani Çin ve Rusya’ya, ve bunların hinterlandına müdahaleler sürüyor. Bu müdahaleler önümüzdeki dönemin sıcak gündemi olacak kuşkusuz ama bunun Avrupalı emperyalistler ile olan rekabetin önüne geçen bir rekabetten ziyade emperyalist saldırganlığa karşı etkili birer direnç gücü olarak ele alınması gerekli görülüyor. Aksinin kabulü tıpkı yukarıdaki seçimler ve faşizme karşı demokrasi ikiliğindeki gibi en çok emperyalizmin işine yarayacak pek çok sorunu beraberinde getiriyor.
Bu temel çerçeveyi koyduktan sonra gelecek hafta buradan devam edelim.