Hindukuş’ta ABD ve Türkiye için "kazan-kazan"

Bugün, Türkiye muhtemelen Washington'un Pakistan'ı Çin ve Rusya'nın yörüngesinden uzaklaştırmak için dayanabileceği bölgesel ve uluslararası tek müttefiktir ve bu da Türkiye'yi Taliban yönetimindeki bir Afganistan'da ABD ve NATO için gerçekten vazgeçilmez bir ortak yapar.

Hindukuş’ta ABD ve Türkiye için

M. K. Bhadrakumar

Çeviren: Behiç Oktay

Washington’un Afganistan’da Taliban’ın ana akımlaştırılmasına giden yolu çizmek için Türkiye’den hizmet talep etme gayreti bazı rahatsız edici soruları gündeme getiriyor. Washington’un talebi üzerine hareket eden Türkiye, Afgan hükümeti ile Taliban’ı bir araya getirmek için Afganistan barış sürecine (muhtemelen 16 Nisan) ilişkin üst düzey görüşmelere ev sahipliği yapacak.[2] Türkiye, arabuluculuk rolünü üstlenmek üzere özel bir elçi atadı.

Türkiye, Afgan barış sürecini ABD hedeflerini karşılayan bir sonuca götürmek için kokpite giriyor. Bunun, gergin Türk-Amerikan ilişkileri üzerinde yararlı bir etkisi olacaktır. ABD, Türkiye’nin etkili bir İİT[3] üye ülkesi olmasını, Afganistan ile tarihi bağlara sahip olmasını ve Afganlar arasında olumlu bir imaja sahip olmasını takdir ediyor. Ancak daha derine inersek, Suriye savaşındaki korkunç ABD-Türkiye ittifakı, kaygı yaratıyor.

Pentagon ve CIA, 1 Mayıs’a kadar Afganistan’ı terk etme konusunda isteksizler. Türkiye, ucu açık bir ABD-NATO varlığına nezaret edecek. ABD, özel harekât kuvvetleri tarafından desteklenen güçlü bir istihbarat varlığını sürdürmeyi umuyor. CNN’de Cuma günü yayınlanan bir haberde, “ABD’nin Afganistan’daki karar alma mekanizmasında önemli bir söz sahibi olan CIA, son görüşmelerde “ABD’nin devam etmesi lehine” bazı net pozisyonlar belirlediğini ortaya koydu.

Afganistan’daki CIA faaliyetlerinin ölçeği kamuya açık değil – özellikle de bölgesel yetkisinin Afganistan sınırlarının ötesine uzanıp uzanmadığı. Yukarıda alıntılanan CNN raporu, “en ağır şekilde korunan üslerinden biri” olan “doğu Afganistan’da sınıflandırılmış bir ABD askeri tesisi” CIA – İleri Operasyon Üssü Chapman’ın üstündeki perdeyi kaldırdı.[4]

IŞİD savaşçılarının varlığı (Rusya ve İran’a göre ABD uçaklarında olduğu iddia edilen Suriye’den Afganistan’a nakledilenler dâhil) göz önüne alındığında – Taliban ile El Kaide arasındaki bağ ve hepsinden öte Uygur, Orta Asyalı ve Çeçen teröristlerin varlığı, Türkiye’nin ABD’nin Afganistan’daki dostu olması, bölge devletleri için gerçekten endişe vericidir. Türkiye, hibrit savaşlarda mücadele etmek için cihatçıları İdlib’den Libya ve Dağlık Karabağ’a transfer etti.

Türkiye, yıllarca süren pasifliğin ardından aniden Uygur meselesine ilişkin duruşunu değiştirdi ve Ankara ile Pekin arasında diplomatik bir mesele olarak durumu abarttı. Çin’in Ankara Büyükelçisi, geçtiğimiz Salı günü Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı.

Öte yandan ABD-Türkiye ilişkilerinde hissedilir bir “rahatlama” yaşanıyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Brüksel’deki son NATO bakanlar toplantısında “Türkiye’nin NATO’da olmasının özellikle bizim yararımıza olduğuna inanıyorum” dedi. Açıktır ki, Türkiye’ye yönelik Amerika’dan gelecek herhangi bir görüşme önerisi güçlü bir başarı hikâyesine ihtiyaç duyacaktır. Bu noktada Türkiye’nin Afganistan’daki arabulucu rolü ve yerleşim sonrası Afganistan’daki potansiyel rol, Washington’un Rusya ve Çin’e yönelik ikili çevreleme stratejisinin şablonları haline geliyor.

Türkiye, Karadeniz’den Orta Asya ve Sincan bozkırlarına kadar uzanan Türk dünyasının liderlik sıfatını üstlendi. Basitçe söylemek gerekirse, Türkiye’nin Afganistan ve Orta Asya’daki rolü, Libya, Suriye, Kafkasya ve potansiyel olarak Karadeniz ve Balkanlar’da zaten baskı altında olan Rusya ile ilişkilerini daha da zorlaştıracaktır. (Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Cuma günü bir telefon görüşmesinde, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’ı “bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması açısından 1936 Montrö Boğazlar Rejimi Sözleşmesi’nin korunmasının önemi” konusunda uyardı.)

Aynı şekilde ABD, Türk rövanşizmini teşvik ederek İran’ı bölgesel dengelerden uzak tutmayı umuyor. Washington’un güvenlik sağlayıcısı olarak NATO’yu kullanmayı umduğu Irak’ta Türkiye-İran rekabeti zaten hissediliyor. Ankara ile Tahran arasında Dağlık Karabağ konusunda da ciddi anlaşmazlıklar yaşanıyor. Böylelikle, İran Dışişleri Bakanı Muhammed Zarif’in Orta Asya başkentlerine yaptığı 6 günlük bölge gezisi sırasındaki tartışmalarda, Afganistan’ın geleceği belirgin bir şekilde belirlendi.

Çin ve Rusya, ABD’nin Afganistan’daki niyetleri konusunda tetikte. Ve ikisinin de Erdoğan ile sorunlu ilişkileri var. Türkiye’nin Afgan-Orta Asya coğrafyasındaki yükselişi, onları rahatlatamaz. Çin’in Devlet Konseyi Üyesi ve Dışişleri Bakanı Wang Yi, Tahran’a yaptığı son ziyarette, İran’ın Şanghay İşbirliği Örgütü üyeliğine verdiği desteği dile getirdi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 14 Nisan’da Tahran’ı ziyaret edecek.[5]

Genel olarak, bu jeopolitik yeniden düzenlemeler ABD’nin Çin ve Rusya üzerindeki baskısını yoğunlaştırması şeklinde gerçekleşiyor. Ancak Türkiye için, Suriye’ye müdahalenin kârlı olduğu kanıtlandı. Kuzey Suriye’nin Türk kontrolündeki toprakları hâlihazırda 8.835 kilometrekarelik bir alandan oluşuyor ve Ankara’nın bu yerleri boşaltma niyeti yok.

Türkiye şüphesiz benzer kazanımlar arayacaktır. Başlangıç olarak, ABD’nin yeri doldurulamaz ortağı ve Avrupa’nın Müslüman Ortadoğu ile muhatabı olarak batı ittifak sisteminde yeniden üstünlük kazanmak her zaman bir Türk rüyası olmuştur. Washington’un Türkiye’ye bazı özel muafiyetler vermesi için AB’yi ikna edip edemeyeceği önemli bir nokta olacak – “ortak üyelik” olasılıklardan biri.

NATO’nun Karadeniz’de güçlenmesi ve Rusya’yı arka bahçesinde kuşatması durumunda, AB için de Türkiye önemli bir ortak haline gelecek. Türkiye, kendisini Ukrayna’daki Rus karşıtı rejim için bir güvenlik sağlayıcısı olarak konumlandırdı. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodymyr Zelensky, Rusya ile artan gerilim ortamında Cumartesi günü Erdoğan’ı ziyaret etti.

Türk yetkililer, Ankara ile Brüksel arasındaki diyaloğu iyileştirmeye yönelik son zamanlarda gerçekleştirilen üst düzey çabalar konusunda ihtiyatlı bir iyimserlik içindeler. Avrupalı aktörler Washington ile koordineli çalışıyor. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’in geçen Çarşamba günü Ankara ziyareti, Türkiye ile ilişkileri iyileştirmeye yönelik önemli bir başlangıç çabası olarak görülebilir. Bir Türk yorumcunun belirttiği gibi, AB liderlerinin Erdoğan’a verdiği “zeytin dalı”nın “beş ana yaprağı” var:

  • Ekonomik işbirliği ve göç konusunda somut ajanda;
  • Gümrük Birliği ile ilgili sorunların ele alınması ve güncellenmesi;
  • Türkiye’deki mülteciler için fon akışını sürdürme taahhüdü;
  • Türkiye ile temel işbirliği alanlarında ilişkilere ivme kazandırmak;
  • Doğu Akdeniz’in güvenliği ve istikrarı.

Sonuç olarak, Türkiye batıya geri dönmesi ve NATO gücü olarak gereken rolünü oynaması için “teşvik ediliyor”. Bugün, Türkiye muhtemelen Washington’un Pakistan’ı Çin ve Rusya’nın yörüngesinden uzaklaştırmak için dayanabileceği bölgesel ve uluslararası tek müttefiktir ve bu da Türkiye’yi Taliban yönetimindeki bir Afganistan’da ABD ve NATO için gerçekten vazgeçilmez bir ortak yapar.

Nitekim Rusya ve Türkiye, Afganistan’da tarihsel olarak rakip olmuşlardır. Türkiye’nin Afganistan’la, Pakistan’ın 1947’de kurulmasından çok daha eski olan köklü asırlık pan-İslami bağları var. Pakistan’ın gelecekteki Afganistan’da ikincil bir rol oynamaya ne kadar istekli olacağı görülecek. Ancak tüm bunlar, Rusya’yı arka bahçesi Orta Asya ve Kuzey Kafkasya’nın güvenliği ve istikrarı açısından endişelendiriyor olmalı. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un geçen hafta İslamabad’ı ziyareti, 2012’den beri ilkti.

Temelde, ABD-Türkiye ilişkilerindeki çelişkiler basitçe ortadan kalkmayacak – ABD’nin Suriye’deki Kürtlerle ittifakı; Türkiye’nin Libya’ya müdahalesine ABD’nin muhalefeti; Erdoğan’ın berbat insan hakları sicili; Türkiye’nin Rusya ile S-400 füze anlaşması konusundaki anlaşmazlıklar ve benzeri. Ancak Soğuk Savaş’ın iki müttefiki, karşılıklı fayda sağlamak için birlikte çalışma fırsatları ortaya çıktığında çelişkileri gidermeye de alışkınlar.

Şüphesiz, Afganistan’ı çevreleyen son derece stratejik bölgelerin güç dinamiğinde, iki ülke bir “kazan-kazan” işbirliğini dört gözle bekliyor.

[1] Indian Punchline sitesinde Hindistanlı emekli diplomat M. K. Bhadrakumar tarafından kaleme alınan ve 11 Nisan 2021 tarihinde yayımlanan “A “win-win” for US, Turkey in Hindu Kush” başlıklı yazının çevirisidir https://www.indianpunchline.com/a-win-win-for-us-turkey-in-hindu-kush/. Erişim tarihi (13.04.2021).

[2] Ç.N.: Görüşmeler Taliban’ın katılmayı reddetmesi nedeniyle şimdilik Ramazan sonrasına ertelendi.

[3] İslam İşbirliği Teşkilatı.

[4] Bahsi geçen haber için bkz: Taliban attack on covert US base in Afghanistan complicates Biden withdrawal decision https://edition.cnn.com/2021/04/08/politics/taliban-attack-afghanistan-covert-base-biden-withdrawal-decision/index.html (ÇN)

[5] Ç.N.: Lavrov Tahran’ı 13 Nisan’da ziyaret etti.