Nasipse sosyalistiz

İçinden geçtiğimiz döneme de yakından bakılacak olursa nihai amaçta mutabık ancak güncel görevlerde ise oldukça zıt sayılabilecek söylemlerin varlığı, sol içindeki tarihsel ayrışmalarda bir yere kadar aranabilir. Eğer aranacaksa “Nasipse Sosyalistiz” yakıştırmasında aramak belki de daha doğru olacaktır.

Sosyalizm mücadelesini vermek üzere kurulmuş, hedefi sosyalist devrim yapmak olan varlık sebebi sermaye sınıfını iktidardan indirmek ve işçi sınıfı iktidarını tesis etmek olan sosyalist siyasi partiler ya da özneler, nihai amaçlarını elbette gizlemeye tenezzül etmezler.

Başka bir ifade ile her sosyalist parti, programatik olarak düzen değişikliğinin gerekliliğini reddetmeyeceği gibi, sermaye sınıfının emekçileri sömürmesinin hesabının sorulacağını, sermaye devletinin faşizmine mutlaka son verileceğini, eşit özgür bir geleceğin mutlaka kurulacağını belirtir, mücadelelerinin bu yolda olduğunu vurgular.

Ancak bu nihai ve tarihsel amacın güncel siyasetteki karşılığı her siyasi özneye göre oldukça değişkenlik gösterir. Bugünün görevi diye başlayan sözlerin sonunun nereye çıkacağı işte bu ağırlığa göre belirlenir.

İçinden geçtiğimiz döneme de yakından bakılacak olursa nihai amaçta mutabık ancak güncel görevlerde ise oldukça zıt sayılabilecek söylemlerin varlığı, sol içindeki tarihsel ayrışmalarda bir yere kadar aranabilir. Eğer aranacaksa “Nasipse Sosyalistiz” yakıştırmasında aramak belki de daha doğru olacaktır.

Şöyle ki;

20 yıllık bir AKP iktidarının sona doğru yaklaştığı en azından gücünün eridiği bir süreçten, adı konmamış bir seçim sürecinden geçtiğimiz malum.

Bugün Millet İttifakı’nın potansiyel oy depoları dahil olmak üzere, iki ittifakın da dışında kalan milyonlarca yurttaşımızın olduğunu da biliyoruz.

Bu politik kitleler ile solun nihai amacı konusunda kurulacak ya da bir kısmı ile kurulmuş bir bağın da olduğunu söyleyebiliriz.

Ve Türkiye’nin geleceğine yön vermek isteyen tek güç sosyalistler değil. Bunun sermaye sınıfı var, bunun emperyalist odakları var, bunun halihazırdaki iktidarı ve onun mekanizmaları var.

AKP- MHP için fazla söze gerek yok. İktidarlarını korumak, seçimleri kazanmak, 2023’ü hatta 2053’ü görmek isteyecekler.

Sermaye sınıfı ve emperyalist merkezler için ise temel hesap, milyonların bu sınıf açısından yönetilmeye devam edilmesini sağlamak.

Sermaye sınıfının tam da bu ihtiyacını görecek ve düzenin yaralarını saracak, sermayeye güven verecek politik söylemin “güçlendirilmiş parlamenter sistem” üzerinden şekil aldığını, ekonomik modelin bu tezin sahipleri tarafından sorgulanmadığını, tasfiye edilmiş bir cumhuriyetin yeniden tesisinin sermayenin ve emperyalizmin ihtiyaçları ile uyum taşıdığını söylemek mümkün.

İşte tam da bu aşamada, yani düzen içi aktörlerin ve düzenin gerçek sahiplerinin elinde bir reçete ile dolaştığı bu dönemde sosyalistlerin güncel görev olarak sunduğu reçete ile nihai amaçları arasında bir bağ kurulabilir mi?

Bu soru güncel görevin ne olduğunu tanımlamak ile cevap bulabilir ve ortada iki cevabın olduğu bilinmelidir.

Bazı muhalif öznelerin bakışı kabaca şöyledir: Madem “geliyor gelmekte olan”, gelen, karşısında “ana muhalefet” olarak bizi görmelidir. Ancak bu durum seçimler ile tescillenebilir. Mümkün olduğunca çok vekil ile parlamentoya girilmeli, seçim ittifakları kurulmalı, ittifakı oluşturan yapıların birbirileri ile uyumsuz yanları değil uyumlu yanları öne çıkarılmalı, ittifakın ciddiyeti gücünden ve bu uyumundan sağlanmalıdır. Sermaye karşıtlığı, laiklik, bağımsızlıkta uyum aranması gerekmeyeceği gibi daha önemli olanın, başkanlık rejimi karşıtlığı ve iki ittifakın dışında kalmasının yeter şartı oluşturduğu ima edilmekte, işte bu güncel görevi bu şekilde hayata geçirmediğimizde, tarihin nam-ı diğer nihai amaçlarımızın bizi asla affetmeyeceği söylenmektedir.

Bazı sosyalist özneler için ise güncel görev tanımı daha da farklıdır. Madem “geliyor gelmekte olan”, gelen, “karşısında muhalefet olarak zaten bizi bulacak” ile başlar söz; ilk farklılık budur. Verili iktidara karşı olmanın yolunun ya da daha güçlü karşı olmanın yolunun parlamentodan geçmek zorunda olduğunu söyleyenlere 2013 Gezi’yi hatırlatmak şimdilik yeterlidir. Seçimler gibi milyonların politik algısının daha açık olduğu zamanlarda aynı milyonların mutabık olduğu (genel olarak AKP’nin gitmesi, başkanlık rejiminin değişmesi) kaygılar ile bağ kurmaya daraltılmış bir siyasi duruş yerine bunu da içeren, ancak tam da yukarıda değindiğimiz gibi ortada siyasi reçetesi ile dolaşan düzen içi aktörlerin üstünü örttüğü bağımsızlık, sermaye karşıtlığı ve laiklik başlıklarını ittifak siyasetlerine kurban etmeyen bir güncel görev ile karşı karşıyadır sol.

Sosyalistlerin güç biriktirmesi onları sosyalist yapan nihai amaçlarının zamanının yakınlaşmasını sağlar.

Attığınız her adım, yaptığınız her şey, söylediğiniz ya da söylemediğiniz her söz bu zamanlamayı yakından belirler.

Gücüne güvenmek için o gücü aldığınız yer, o gücü nasıl aldığınız da bir o kadar önemlidir.

Güncel görevleri yerine getirirken devrimci ilkelerinizi dağın arkasında bir yere bıraktığınızda “şu dağı aşalım nehir orada” demeniz ve sıradağlar arasında bitmeyen yolculukların yolcusu olmanız kaçınılmazdır.

Nihai amaçlara olan bağlılığınız, ona olan hasretinizle birleşir de her güncel görevi bu amacı hiç unutmadan göğüslerseniz birçok şeyden kurtulursunuz.

Ama ilk kurtulmanız gereken şey şudur.

“Nasipse Sosyalistiz” demek.