1848’den 2021’e bakmak: Komünist Parti Manifestosu
22-02-2021 13:52Tartışılan tüm boyutlar ve daha fazlası göz önüne alındığında Komünist Parti Manifestosu; yayımlanmasının üzerinden geçen 173 yılın sonunda bile, işçi sınıfına ve onun öncü partisine ışık tutmaya devam ediyor
Güneş Doğan
Komünist Parti Manifestosu’na 2021’den bakmak, aradan geçen 173 yıla rağmen güncel olup olmadığını, güncelse; bu formu nasıl koruduğunu anlamak açısından çok büyük bir önem taşıyor. Marksizmin fikir babaları tarafından kaleme alınan eser, günümüzde bir geçerliliğe sahip midir yoksa önemi geldiği tarihin sayfalarına gömülmüş müdür? İşte bu sorunun nasıl yanıtlandığı günümüzde verilen sosyalizm mücadelesini belirleyebilecek kadar önemlidir. Yazımızın temelini oluşturan soru da işte burada ortaya çıkıyor: Manifesto, bugünü gördü mü?
Manifesto’nun çok önemli ve tarihsel bir metin olduğu bugün tartışma başlıklarının arasında yer almıyor. Bugün halen milyonlarca insan tarafından okunan, liberal akademik çevrelerce bile müfredata alınan ve eleştirilirken dahi olsa referans alınan Komünist Parti Manifestosu için asıl tartışılacak başlık, önemi ve geçerliliğidir. Bu başlığı ancak, birkaç paradigma çerçevesinde ele alabiliriz.
Komünist Parti Manifestosu: Bir çıkış noktasıdır
“Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir.” Bu meşhur cümle, Manifesto’nun ortaya koyduğu bir tespit kadar, proletaryaya bir çağrı olarak metinde yer almaktadır. “Burjuvazinin feodalizmi yerle bir ettiği silahlar, şimdi, burjuvazinin kendisine çevrilmiştir” ve artık devrimci sınıf olan proletaryanın vakti yaklaşmaktadır. İşçi sınıfının iktidar mücadelesinde, yol gösterici ve ufuk açıcı bir misyon yüklenir Manifesto.
Komünistlerin işçi sınıfı üzerindeki etkisine ve proletarya devrimindeki rolüne de değinen metin, her ne kadar kendiliğindenciliğe savrulduğu konusunda eleştiri yağmuruna tutulsa da, adında da geçtiği gibi bir parti programıdır ve öncülük vurgusuna sahiptir. Metinden bir örnek vermek, ne demek istediğimizi daha iyi anlatacaktır: “Komünistler, demek ki, pratik olarak, bütün ülkelerin işçi sınıfı partilerinin en ileri ve en kararlı kesimi, bütün ötekileri ileri iten kesimidirler; teorik olarak, proletaryanın geri kalan yığını karşısında, proleter hareketin yürüyüş çizgisini, koşullarını ve sonal genel sonuçlarını açıkça anlama üstünlüğüne sahiptirler.”
Manifesto aynı zamanda; dönemin ütopyacı, darbeci sosyalistlerinden bir sıyrılış olan ve komünizmin ilkelerini ortaya koymayı başarabilen bir metindir ve bu metni kaleme alırken Marx yalnızca yirmi dokuz, Engels ise sadece yirmi yedi yaşındadır. Genç yaşlarına rağmen bu kadar kapsamlı bir programı yazabilmelerinde, yaşadıkları dönemin ve kendilerinden önceki çalışmaların katkısı, elbette ki yadsınamaz. Fakat ikili Manifesto’da; önceki öğretileri tekrarlamamış ve dönemin tartışmalarını aşan bir düşünce ve eylem kılavuzunu ortaya çıkarabilmişlerdir. Marx, sosyalizm tartışmalarına olan katkısını şöyle anlatmaktadır:
- Sınıfların varlığının, üretimin gelişimindeki belirli tarihsel aşamalarla ilişkili olduğunu;
- Sınıf savaşımının zorunlu olarak proletarya diktatörlüğüne varacağını;
- Bu diktatörlüğün, yalnızca bütün sınıfların ortadan kaldırılmasına ve sınıfsız topluma bir geçiş olduğunu göstermekten ibarettir. [1]
Lenin, bu katkıyı değerlendirirken; “Bu sözlerde Marx, çarpıcı bir açıklıkla, ilk olarak kendi teorisi ile burjuvazinin en önde gelen ve en derin düşünürlerinin teorisi arasındaki başta gelen köklü ayrılıkları; ikinci olarak da kendi devlet teorisinin özünü açıklamayı başarmıştır” [2] demektedir.
Böylelikle Manifesto pratikle sınandığı sınavdan başarıyla çıkabilecek olan bilimsel sosyalizmin çıkış noktası olmuştur. Dünyayı gerçek anlamıyla değiştirebilmenin yol göstericisi, koskoca bir coğrafyaya sosyalizmi getiren anahtar yine Manifesto’dur. Sovyet Devrimi’nin önderi Lenin, Komünist Parti Manifestosu’nu, “Bu yapıt, duru ve parlak bir deha ile yeni bir dünya anlayışını, toplumsal yaşamı da kucaklayan tutarlı bir materyalizmi; en geniş ve en derin gelişim öğretisi olarak diyalektiği, sınıf savaşımının kuramını ve proletaryanın -yeni, komünist toplumun yaratıcısının- dünya tarihindeki devrimci rolünü açıklar” [3] ifadeleriyle değerlendirmiştir. Devrimci diyalektiği ve tarihsel materyalizmi ortaya koyması ve toplumlara uygulayabilmekteki başarısıyla tüm çizgileri birleştiren bu çıkış noktası, güncelliği tartışılamayacak bir temele işaret etmektedir. Aynı zamanda çok önemli bir sloganı bugüne taşımaktadır: “Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!”
Komünist Parti Manifestosu: Bir pusuladır
Manifesto’ya bağnaz bir şekilde bakmak doğru değildir. Döneminin siyasal atmosferi içerisinde değerlendirilmesi ve anlaşılması gereken bir belge olarak ele almak gerekmektedir. Bu yüzden aslında Marksizmi olduğu gibi, Komünist Parti Manifestosu’nu da bir kutsal kitap yerine pusula olarak görmek, kritiktir. Marks ve Engels’in kendisi de metnin eksikli ve kimi yerlerde eskimiş olduğunu kabul ediyorlardı. Bunu, beraber ve Engels’in tekil olarak yazdığı önsözlerde gözlemlemek mümkündür:
“Son yirmi beş yıl içerisinde koşullar ne denli değişmiş olursa olsun, bu Manifesto’da geliştirilmiş bulunan temel ilkeler, ana çizgileriyle, bugün de doğruluklarını tümüyle koruyorlar. Bu temel ilkelerin pratikte uygulanışı, Manifesto’nun kendisinin de belirttiği gibi, her yerde ve her zaman o günün tarihsel koşullarına bağlı olacaktır ve bu nedenle, İkinci Bölümün sonunda önerilen devrimci önlemlere hiçbir özel ağırlık verilmemiştir(…) Modern sanayinin son yirmi beş yıl içerisinde gösterdiği sınırsız gelişme ve işçi sınıfının bununla beraber ilerleyen parti örgütlenmesi karşısında, ilk kez Şubat Devriminde ve daha önemlisi, proletaryanın ilk kez politik iktidarı iki ay boyunca elinde tuttuğu Paris Komününde edinilen pratik deneyimler karşısında, bu program, bazı ayrıntılar bakımından, bugün eskimiş bulunuyor. Komün, özellikle, işçi sınıfının “devlet aygıtını olduğu gibi almak ve onu kendi amaçları için işletmekle yetinemeyeceğini” kanıtlamıştır.” [K. Marx, F. Engels, 1872 Almanca Baskıya Önsöz, Londra 1872]
“Bu baskının önsözünü, ne yazık ki, tek başıma imzalamak zorundayım (…) Manifesto’yu gözden geçirmek ya da eksikliklerini gidermek, onun ölümünden sonra, hele hiç düşünülemez.” [F. Engels, 1883 Almanca Baskıya Önsöz, Londra 1883]
“Tarih (…) yalnızca bizim o zamanki yanılgımızı savurmakla kalmadı, proletaryanın içinde dövüşmek zorunda olduğu koşulları da baştan aşağı alt-üst etti. 1848’in savaşım tarzı bugün her bakımdan eskimiştir (…) [K. Marx, Fransa’da Sınıf Savaşımları, 1848-1850, Sol Yayınları, Ankara 1988, Engels’in Giriş’i]
Tüm bu ekler ve özeleştiriler, Komünist Parti Manifestosu’nu zenginleştirmiş, fakat yanlışlamamıştır. Tarihsel koşulları içerisinde kopuşu simgeleyen bir metin olan Manifesto; olguların ve unsurların çokluğuna karşı tarihsel gelişim yasasını soyutlamanın da pusulası olmuştur.
Komünist Parti Manifestosu: Güncelliğini korumaktadır
“Bugün burjuvazi ile karşı karşıya gelen bütün sınıflar içerisinde yalnızca proletarya gerçekten devrimci bir sınıftır. Öteki sınıflar modern sanayi karşısında erirler ve nihayet yok olurlar; proletarya ise onun özel ve temel ürünüdür.” Günümüz dünyasında işçi sınıfını ve sosyalizmin güncelliğini tartışırken tarihsel materyalizmi bir kılavuz kabul ediyorsak, Komünist Parti Manifestosu’nu da aynı şekilde bir kılavuz olarak görüyoruz demektir. Çünkü Manifesto, insan düşüncesi tarafından yaratılmış bulunan her şeyi işçi sınıfı hareketi üzerinde denetleyerek yeniden ele almış ve eleştirisini yapmıştır. (V.İ. Lenin) Kapitalist sistemin sürekli bunalımları, geçmiş sosyalist deneyimler, sosyalizmin güncelliği ve emperyalizme karşı verilmiş ulusal kurtuluş mücadeleleri; Manifesto’nun öne sürdüğü tezlerle örtüşmektedir ve hem yazılışından sonra, hem de neredeyse iki asır geçmesine rağmen bugün halen geçerlidir.
Günümüzde kapitalizm, teknolojik anlamda bir ilerleme sağlamış gibi görünse de toplumsal refahı hiçbir zaman sağlayamayacağı gözler önündedir. Dev tekellerin hakimiyeti ve neo-liberal politikaların tahakkümü altında, reel sosyalizmin çözüldüğü 21. Yüzyıl dünyasında Manifesto’yu ayakta tutan nedir? Birincisi, elbetteki yöntemi; tarihsel materyalizmden aldığı temeldir. Daha sonra kapitalizmin doğası ve sosyalizmin zorunluluğu gelmektedir. Tarihsel olarak kaçınılmaz olan sosyalizm, kapitalizmin mezar kazıcıları tarafından sağlanacaktır.
Bir yandan da eskide kalmış gibi görünmesine rağmen, Komünist Parti Manifestosu’nda tartışılan unsurlar kendilerini farklı şekillerde var etmeye devam etmektedirler. Bunlara örnek olarak küçük burjuva ideolojisiyle hareket eden ‘sosyalistleri’, sosyalizme sınıf savaşımı olmadan varılabileceği yanılgısındakileri vermek mümkündür. Mesela güncellikte ütopyacıları görmesek de kurtarılmış bölgeler üzerinden salt yerellik çalışması yapan ve bu şekilde sosyalizmin geleceği yanılgısıyla hareket edenler, varlıklarını sürdürmektedir ve ‘Ütopik Sosyalistler’le aralarında bir benzerlik kurmak mümkün görünmektedir. Bir yandan da sınıftan kaçışın; neo-liberal politikalarla yeniden önümüze sürülüşünü, yükseltilen kimlik siyasetinde görmek mümkündür. Burjuvazinin karşısında duran unsurların tümü içerisinde onu yıkabilecek olan tek sınıfın işçi sınıfı olduğu gerçeği, Manifesto’yla birlikte ortaya konmuştur ve bugün güncelliğini korumaktadır. İşçi sınıfını bölerek talepleri farklı yerlerde konumlandırmanın siyasetini arayanlara karşı, sınıf siyasetinde ısrarcı olmak belki de her zamankinden daha çok önem taşımaktadır. Bilimsel sosyalizmin teorisinin ortaya konulduğu ve bu tartışmaların ilk halleriyle verildiği Manifesto, bu sebeple de devrimin öncüsü olacak partiyi ve sınıfı yakından ilgilendirmektedir.
Kapitalizm, işçi sınıfı açısından bakıldığında, en baskıcı dönemlerinden birini yaşatmaktadır. Emekçiler, insanca yaşamdan çok uzak bir sömürü düzeninin tahakkümü altındadır. Bu mekanizmalar, sosyalizmin olabilirliğini gün geçtikçe daha çok insanın aklına sokuyor. Bir yandan da Manifesto, her geçen gün milyonlarca insan tarafından okunmaya devam ediliyor. Tartışılan tüm boyutlar ve daha fazlası göz önüne alındığında Komünist Parti Manifestosu; yayımlanmasının üzerinden geçen 173 yılın sonunda bile, işçi sınıfına ve onun öncü partisine ışık tutmaya devam ediyor… “Sermayeye karşı savaşımın olayları ve iniş-çıkışları, başarılardan çok yenilgiler, insanlara çeşitli sözde her derde deva düşüncelerinin yetersizliğini göstermemezlik ve işçilerin kurtuluşunun gerçek koşullarının daha tam bir biçimde kavranmasına yol açmamazlık edemezdi. Ve Marx haklıydı.” [F. Engels, 1888 İngilizce Baskıya Önsöz, Londra 1888]
(Metinde tırnak içinde italik yazılan ve dipnot verilmeyen tüm alıntılar, Komünist Parti Manifestosu’ndan alınmıştır.)
[1] Marx-Engels, Seçme Yazışmalar 1, Sol Yayınları, Ankara 1995
[2] V. İ. Lenin, “Devlet ve Devrim”. Marx-Engels-Marksizm, Sol Yayınları, Ankara 1997
[3] V.İ. Lenin, Marx-Engels-Marksizm, Sol Yayınları, Ankara 1997