Bizim İslamcıların Taliban'dan ne eksiği var?
17-10-2021 07:53AKP iktidarı geçtiğimiz yıllarda ihvandan aldığı feyz ile özellikle yerel yönetimler eliyle haremlik selamlık yaşamı zorlayan hamlelere imza attı. Pembe otobüs, pembe taksi, kadınlara özel plajlar, marketlerde kadınların alışveriş yapacağı ayrı alanlar… Ancak bu uygulamalar da toplumdan geçer not almadı, AKP geri adım atmak durumunda kaldı.
Sema Aydın
Afganistan’da Taliban’ın yönetimi devralması pek çok tepkiye neden oldu, farklı İslam anlayışlarının yeniden tartışılmasını gündeme getirdi. Hepimizin sıkça karşılaştığı ‘’gerçek İslam bu değil‘’ mottosu bu günlerde yeniden moda. Meseleyi inanç boyutuyla ele almanın belli zorlukları olduğu gibi bu yazının temel konusu da değil. Ancak Afganistan’da Taliban’ın, İran’da Humeyni ve devamcılarının, Suudi Arabistan’daki Vahabiliğin, bir dönem Mısır’da İhvancıların ve ülkemizde AKP’nin temsil ettiği yönetim anlayışı gerçek siyasal İslam’ın farklı veçheleridir. Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘’Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanımız yok’’ açıklaması gaf değil bir gerçekliğin ifadesidir.
Her birinin özgünlüklerinin yanı sıra pek çok ortak özelliğe de sahip oldukları biliniyor. Emperyalizm ile işbirliği, sömürünün kutsanması, eşitlik fikrinin reddiyesi, sadaka kültürünün egemen kılınması, laiklik karşıtlığı, otoriterlik ve daha pek çok başlık sayılabilir. Ve elbette kadına bakış konusunda da çok belirgin ortak yanlar ve yaklaşımları görmek mümkün. Dolayısıyla Taliban’ın bugün kadınlara dönük baskıcı uygulamaları ne kendi icadıdır ne de değişmez uygulamalar değildir. Siyasal İslamcıların kadın hakları konusunda bazı reformları gündeme almasını sağlayan temel itkinin ve temel belirleyenin kapitalizmin ihtiyaçları olduğunu bir kenara not edelim. Aynı itkinin kadınlar üzerindeki baskıyı arttıran gerici politikalar için de geçerli olduğunu unutmadan…
Buradan yaklaşık yirmi yıldır iktidarda olan siyasal İslamcı bir özne olarak AKP’nin kadına bakışına dönersek, uygulamada aynı şiddette olmasa da, temel yaklaşım ve benimsenen politikalar bağlamında Afganistan ve diğer ülkelerle bir akrabalık ilişkisinden bahsetmek mümkün. Ancak Türkiye’de görece daha gelişkin bir kapitalizm, sermaye sınıfının ucuz işgücü ihtiyacı ve hiç hafife alınmayacak aydınlanmacı bir mirasın varlığı ve ağırlığı Siyasal İslam’ı radikal, köktenci uygulamalarından ziyade daha liberal politikalara itiyor.
AKP iktidarı kadınlara çalışmayı yasaklamıyor, hatta kadın istihdamını teşvik projeleri açıklıyor. Ancak açlık sınırında ücret, güvencesiz çalışma, kendi ‘’fıtratına uygun’’ meslekler ve annelik kariyerini zedelemeyecek türden çalışma öneriyor ve hatta dayatıyor.
Siyasal İslamcı diğer bütün özneler gibi kadınlar için en büyük kariyerin annelik olduğuna ilişkin bir anlayışla hareket ediyor. Aile ve iş yaşamının uyumlulaştırılması konusunda politikalar geliştiriyor. AKP’nin bu doğrultuda önemli icraatlarından biri Kadın Bakanlığı’nın kapatılarak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı modelinin denenmesiydi. Proje tutmadı; iki ayrı bakanlık kuruldu ancak Kadın Bakanlığı yerini nihai olarak yine Aile Bakanlığı’na bıraktı.
İstihdamda kadının ucuz işgücü olarak sahaya sürülmesinin yanı sıra ekonomik kriz dönemlerinde kadınlara geleneksel rollerini hatırlatan, işsizliğin temel nedenini kadınların işe girmesine bağlayan AKP’li yetkililer boy gösteriyor.
AKP iktidarı her siyasal İslamcı özne gibi kadınların gerektiğinde dövülebileceğine inanıyor. Farklı vesileler ile kadına yönelik şiddetin abartıldığını iddia eden AKP’li yetkililer esasen bu inancın sözcülüğünü yapıyor. AKP iktidarı kadına yönelik şiddeti önemli bir başlık olarak görmezken boşanma oranlarını birincil önemde saydı ve Meclis’te boşanmaları araştırma komisyonu kurdu. Bu komisyonun hazırladığı raporda boşanmaları engellemenin yegane yolunun adeta kadınların elini kolunu bağlamak olduğu öngörüldü ve buna uygun öneriler geliştirildi. İstanbul Sözleşmesi geleneksel aile değerlerimize aykırılık içerdiği gerekçesiyle yürürlükten kaldırıldı. Demek ki siyasal İslam’ın geleneksel aile yapısı kadına şiddeti olağan görmektedir.
AKP iktidarı muadillerinden farklı olarak karma eğitimi yasaklamıyor, en azından şimdilik. Ancak fırsatını bulduğunda karma eğitime ket vuracak adımlar atmaktan da çekinmiyor. Kimi okullarda gördüğümüz bazı uygulamaların yanı sıra ‘kadın üniversiteleri’ projesi murat edileni açıkça gösteriyor. Öte yandan eğitimde 4+4+4 modeline geçilmesi ile birlikte kız çocuklarının eğitimden daha erken yaşta uzaklaştığı- koparıldığı da görülüyor. Eğitimden koparılan kız çocuklarının erken yaşta evliliği sık rastlanan ve adeta teşvik edilen bir olgu.
Yasal olarak kız çocuklarının on altı yaşından önce evlendirilmesi suç ve suça iştirak edenlere önemli cezai yaptırımlar öngörülüyor. Yine en azından şimdilik şerhini düşelim. Bu düzenleme uzun süredir gericilerin hedefinde. Nitekim zaman zaman Meclis gündemine getirdikleri ve erken yaşta evlilik yoluyla çocuk istismarı suçunu işleyenlere af getiren yasa önerileri kamuoyunda oluşan büyük tepkilerin ardından geri çekiliyor. Siyasal İslam’a göre evlilikte yaş sınırı yoktur ve ‘’buluğ’’ çağına girmiş kız çocukları evlendirilebilir. Buluğ çağına giren çocukların evliliği konusunda pek çok fetva ve demeç bulmak mümkün. Henüz yasal olmasa da toplumsal gericileşmenin had safhada olduğu ülkemizde bu uygulamanın yaygın olduğu yine bilinen bir gerçek.
Siyasal İslam’ın kadına bakışının önemli göstergelerinden biri de haremlik selamlık uygulamalar ile kadının toplumsal alanda görünmez kılınmasıdır. Kadının siyahlara bürünerek varlığını saklaması yetmezmiş gibi, göz önünde bulunması da yasaktır. Kadınların en makbulü görünmeyenidir. AKP iktidarı geçtiğimiz yıllarda ihvandan aldığı feyz ile özellikle yerel yönetimler eliyle haremlik selamlık yaşamı zorlayan hamlelere imza attı. Pembe otobüs, pembe taksi, kadınlara özel plajlar, marketlerde kadınların alışveriş yapacağı ayrı alanlar… Ancak bu uygulamalar da toplumdan geçer not almadı, AKP geri adım atmak durumunda kaldı.
Başlarken Siyasal İslam’ın farklı ülkelerdeki deneyimlerine vurgu yapmıştık ancak hangi görünüm altında olursa olsun pek çok başlıkta ortak özelliklere sahip olduğunu da belirtmiştik. Siyasal İslam’ın Türkiye’de ki serüvenine bakıldığında ilericilik- gericilik ekseninde devam eden mücadele ve boyun eğmeyen milyonların direnci diğer ülkelerden farklı bir yol izlemeye itmektedir.
Gelinen noktada laikliğin nihai tasfiyesi ile önündeki taşları temizlemek niyetinde olan AKP iktidarının bu hamlesine karşı geliştirilecek direnç belirleyici olacaktır. Yakın vadede iki seçenek önümüzde duruyor. Birinci seçenek Siyasal İslam’ın son darbesi başarıya ulaşır laiklik Anayasa’dan çıkarılır ve mevcut hukuk yukarıda saydığımız başlıklarda kadınların aleyhine yeniden şekillenir, bugüne kadar yapılan fiili denemeler yasal dayanak kazanır. Bu durumda kadınların eşitliği başka bahara kalır, özgürlük mücadelesi ise baskı altına alınır. İkinci seçenek bugüne kadar gericiliğe set çeken toplumsal direnç laiklik mücadelesine sahip çıkar ve gerçek kurtuluşun, eşitliğin özgürlüğün yolunu döşeyecek politik bir iradeye dönüşür. Eşitsizliğin ve gericiliğin her türlüsünün sonunu getirecek, emperyalizme ve işbirlikçisi gerici iktidarlara meydan okuyacak yegane güç emekçilerdir, ilericilerdir, kadınlardır. Bu güç ancak ve ancak böylesi bir zeminde gerçek kurtuluşun kapılarını açabilir.