Alev Doğan
“Kadınlar erkekler kadar zihinsel açıdan harekete geçmiş durumda olamazlar. Doğuruyorlar. Aylarca acı çekiyorlar. Çocuk bakıyorlar. Bütün bunlar 10 erkeğin konsantrasyonunu gerektirir. Akli dengeleri pek sabit değil bu yüzden de erkeklerle aynı görevleri üstlenemezler”
Bu sözler, İhvan’ın Londra temsilcisi Muhammed Hanem’e ait. Tarihler ise 2012’nin şubatı. Ne İhvan’ın Mısır’daki kısa süreli iktidarı esnasında söylenen bu sözler Hanem’in kendi öznel görüşleri ne de Hanem demokrasi savaşçısı olarak pazarlanan İhvan’ın içindeki ayrıksı ot. İhvan ya da diğer adıyla Müslüman Kardeşler tam olarak bu işte. Ancak Türkiye’de yandaş medyaya bakarsanız, İhvan bunun tam tersi. Onlar birer özgürlük savaşçısı, onlar mazlum halkların kurtarıcısı, onlar demokrasi kahramanı.
Ortadoğu coğrafyasında bir dizi ülkede örgütlenen Mısır çıkışlı İhvan hareketinin “Çözüm İslam’da” şiarı bile başlı başına örgütün niyetini de, misyonunu da ortaya koyuyor. Zira İhvan’ın nihai amacı bir İslam devleti kurarak toplumsal yaşantıyı dinin esaslarına göre dizayn etmek. Bunun için bir dönem İngiltere’nin sonrasında ABD’nin ama mutlaka emperyalizmin maşası olmaktan beis görmeyen İhvan’ın öyle sanıldığı gibi de ılımlı bir tarafı da yok. Tarihleri suikastler, katliamlar ile dolu olan İhvan’ın gerici ideolojisinden de nasibini ilk olarak kadınlar alıyor. İhvan’ın kurucularından Hasan el Benna’nın “kadınların hadlerini aşması Mısır toplumunun geleceği açısından endişe vericidir” ve İhvan liderlerinden Hasan Hudaybi’nin, “Mısır’da türban zorunlu olsun” şeklindeki çıkışları konunun özeti. İlk kurulduğu yıllarda, Mısır’da kadının statüsünü dini eğitimle sınırlayan ve bunun için Mümin Anneler Okulu’nu açan İhvan’ın kadınların iş hayatında kendi cinslerine hizmet etmek üzere ve doğalarının sınırlarını aşmadan var olmaları gerektiğini vaaz ettiğini de bir not olarak burada tutalım ve İhvan’ın kuramcısı olarak bilinen Seyyid Kutub’a kulak verelim ve İhvan’ın ne istediğine bir bakalım;
“Meydanda tek hizip vardır, o da Allah’ın hizbidir. Bunun sayısı hiçbir zaman artmaz. Meydanda tek nizam vardır, o da İslam nizamıdır. Geriye kalanların topu cahiliyet nizamıdır. Meydanda tek şeriat vardır, o da Allah’ın şeriatı!”
Seyyid Kutub, dindarlarla laiklerin aynı toplumda yaşamalarının olanaksız olduğunu söylüyordu. Ona göre Müslümanlar, öncelikle bu tür yönetimleri devirmekle yükümlüydüler. Komünizm tanrıtanımazdı, demokrasi ise Tanrı nizamının gasp edilmesiydi. Kutub’a göre ulusçuluk İslamı yozlaştırmak için kullanılmaktaydı ve esas olan İslam dünyasının bir halife yönetiminde bir araya getirmekti. Dünya ümmeti ise ulusal değerlere değil, yalnızca inanca dayanmaktaydı ve inanmayanlar bütün bir dünyaya yayıldığı için dünya dar-ül harptı yani cihat bütün dünyayı kapsıyordu.
El Kaide başta olmak üzere bir dizi cihatçı örgütün Kutub’un işaret ettiği doğrultuda ve misyonda hareket ettiği tüm dünyanın malumu. Haliyle İhvan’ı da en çok “sarsan” gelişme Hilafet’in kaldırılması. Yoksa Hasan El Benna’nın İhvan’ın kongresinde, mendiliyle gözlerini sile sile “Hilafet’in kaldırıldığı gün, her Müslüman ailede matem tutuldu, küçük yaşında babası ölmüş de yetim kalmış çocuklar gibi olduk” diye ağlaması boşa değil. Bakmayın siz İhvancıların siyonizme, Batı Hristiyanlığına karşıyız dediklerine, onların asıl derdi laiklikle. Siyonizmle, Batı emperyalizmiyle her fırsatta iş tutan, onların değirmenine su taşımak için elinden geleni hatta elinden gelmeyeni yapan İhvan’ın bir tane eylemi var mı ki, emperyalist ya da Siyonist güçlere yönelik olsun.
AKP kadrolarının ve Türkiye’deki bir dizi İslamcı hareketin rahleyi tedrisatından geçtiği Seyyid Kutub’un eserlerinin dönemin MİT Müsteşarı Fuat Doğu tarafından Türkiye’de yükselen sosyalist hareketin önünü kesmek amacıyla çevirtildiğini hep hatırda tutmak gerekiyor. Tarihsel olarak ilerici olan ne varsa düşman, ilerici bütün hareketlerin panzehiri olarak kullanılan İhvan denen aparatçığın, Türkiye’de yeni rejimin inşasında payı olmadığını söylemek çocukça bir saflığın ürünü olur ancak. İstanbul’u düşük İhvancıları himaye merkezi haline getiren AKP’nin İhvan ile ideolojik kardeşliğinin altı kalınca çizilmelidir. İngilizler tarafından kurulan İslam Teali Cemiyeti’nin kurucularından ve ulusal kurtuluş mücadelesine karşı verdiği fetvalarla tanınan Vahdettin’in şeyhülislamı Mustafa Sabri ile AKP’nin siyasi ofisi Diyanet’in başındaki Ali Erbaş’ın açıklamalarındaki paralellik de bu ideolojik kardeşliğin ürünüdür. Ali Erbaş’ın Ayasofya’nın açılışında okuduğu lanet ile İhvancıların himayesinde yaşamına Mısır’da devam eden Mustafa Sabri’nin “Yunan ordusu halifenin ordusudur, asıl kafası koparılacak zat Ankara’dadır” çıkışı ne kadar da benzer, ne kadar da ortak değil mi?
Emperyalizm tarafından yedek kulübesinden çıkartılarak Arap Baharı döneminde oyuna dahil edilen İhvan’ın Mısır’daki kısa süreli iktidarı da örgütün temel misyonundan zerrece sapmadığını göstermiş oldu. AKP’lilerin ‘şehidi’ Mursi’nin Mısır anayasasında yapmaya çalıştığı şerri dönüşüm bunun en somut kanıtlarından bir tanesi olarak tarihe not edildi. Ayrıca kısa süreli iktidarlarında kadın haklarıyla ilgili mevcut yasal düzenlemeleri kaldırmaya çalışırken, Yüksek Anayasa Mahkemesi’nin tek kadın üyesi görevden aldılar ve kadınların siyası parti aday listelerinde yer almasını reddettiler. Kadınların örtünmesini, kızların erken yaşta evlendirilmesini, İslami boşanma hukukunu, kadınların sünnet edilmesini, çocukların velayetinin 15’ten 7’ye düşürülmesini savundular. Hızla kan kaybeden ve çöküşe doğru tam gaz giden İhvan’ın “bakın biz değiştik” nidalarının ne kadar boş, ne kadar yalan olduğu Mısır’daki örnekle gözler önüne serilmiş oldu. İktidardan devrildikleri dönemde Rabia da, Rabia diye kafalarımızı şişiren AKP iktidarının keskin bir u dönüşü ile dün darbeci dedikleri Sisi’ye bugün uzattıkları zeytin dalı da İhvan’ın tornasından çıkan siyasal İslamcıların gericiliklerinin yanında ne kadar da pragmatist olduğunu sergiler nitelikte.
Adlı adında şeriatçı bir örgüt olan İhvan’dan bir demokrasi kahramanı çıkartmaya çalışmanın beyhude olduğunu söyleyerek bağlayalım konumuzu. Zira gerek İhvan ideologlarının gerekse günümüz temsilcilerinin hem söylemleri hem de icraatları bunun tersini kanıtlar nitelikte. İhvan’ı şirin göstermek için harcanan enerjiyle elektrik santrali işletilirdi diyerek, İhvan’a ayrılan sürenin sonuna geldiğini belirtiriz.
Bu haber en son değiştirildi 17 Ekim 2021 12:33 12:33
Merkez Bankası, kasım ayında da faiz oranını değiştirmeyerek yüzde 50'de sabit tuttu. Banka böylece üst…
Bir gencin ölümüne ve iki kişinin yaralanmasına neden olduğu için yargılanan eski Kızılay Başkanı Kerem…
Laiklik Meclisi tarafından 150 kapsamlı başlıkta hazırlanan Ekim 2024 Laiklik İhlalleri Raporu yayımlandı.
Türkiye Komünist Hareketi'nin (TKH) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı…
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Yenidoğan çetesi skandalı hakkında Eski Sağlık Bakanları Mehmet Müezzinoğlu, Recep Akdağ,…
Ahmet Özer'in tutuklanmasının ve yerine kayyum atanmasının ardından belediyede kamu ve özel teşebbüse ait hizmetlerde…