Manifesto neyi anlatıyor?
22-02-2021 13:51“Varsın hakim sınıflar bir komünist devrim korkusuyla titresin. Proleterin zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şey yoktur. Kazanacakları bir dünya vardır. Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!”
Engin Bayraktar
Komünistlerin ilk bildirgesi niteliğini taşımakta olan Komünist Parti Manifestosu, Marksist teorinin güncel siyasi pratiğe nasıl yansıyacağını anlatan işçi sınıfının ilk pusulası olmuştur. Sınıfsal bakış açısına sahip olan Marx ve Engels, aktarımını doğrudan işçilere yönelik yapmaktadır. İşçilere, örgütlenme ve partileşme vurgularının yapıldığı Komünist Parti Manifestosu bu vurguyu yaparken tarihsel süreç içerisinde burjuvazinin gelişim sürecini anlatmıştır. Anlatılarıyla dört bölümden oluşan bu kitabın içeriğine bakalım.
Burjuvalar ve Proleterler
Marx ve Engels, hayatlarının belli dönemlerinde Genç Hegelciler’in arasında bulunduğunu Komünist Parti Manifestosu’nun ilk cümlesine bir eleştiriyle başlayarak yansıtmıştı. “Bugüne kadarki bütün toplumların tarihi sınıf mücadeleleri tarihidir.” diye başlar kitabın ilk bölümü. Burada dönemin ideologlarının tarihi ele alma biçimlerine bir eleştiri vardır. Marx ve Engels’ten önce filozoflar idealist yöntemlerle tarihsel inceleme yapmaya çalışmışlardır fakat bu yöntem gerçeklerden uzak sahte bir tarih oluşturmaktan başka bir şey değildir. Marx ve Engels diyalektikten yola çıkarak tarihsel materyalist yöntemi oluşturmuşlardır. Bu yöntem sayesinde de gerçeği kavramış ve bu gerçeği işçilere anlatmışlardır.
Köle, pleb, serf ve kalfa gibi ezilen sınıflar tarihin her döneminde farklı isimlerle yer almışlardır. Günümüzdeki ezilen sınıfın -buna proletarya adını vereceğiz- diğer dönemlerdeki ezilen sınıflardan ayırt edici bir özelliği vardır Marx ve Engels için. Kapitalizmin ilerlemesiyle birlikte ezen ile ezilenin arasındaki farklılaşma bu kez parton ile işçi arasında kendini göstermişti. Bu iki sınıf arasındaki çatışma günden güne artarak sınıf çelişkisi üzerindeki örtüyü de git gide kaldırmaktadır. İşte kapitalizmin gelişmesiyle birlikte yeni bir sınıfın doğuyor olması işçi sınıfına seslenme zorundalığını doğurmuştu Marx ve Engels için.
Kitap Tarihsel Materyalist yöntemle yazılır. Burjuva toplumunun bir önceki feodal toplumun içinden nasıl filizlendiğinin, kapitalizmin içerisindeki meslek gruplarının feodal düzendeki hangi meslek gruplarının yerine geldiğinin anlatısını yaparak devam eder. Hangi gelişmelerin neyi sağladığını, hangi ihtiyaçların doğduğunu ve zorundalıkların neler olduğu üzerinden burjuva toplumunun nasıl doğduğu anlatılır. Burjuva toplumunun tarihteki rolü ise devrimci olarak belirlenmiştir.
Kitabın bu bölümünde “katı olan her şeyin buharlaştığı” vurgusu yapılarak, burjuvazinin kırları kentleştirme, barbar olanı uygarlaştırma gibi ilerici noktalarına değinilmiştir. Burjuvazi kendi suretinde bir dünya yaratırken kendisinden önceki dünyada emeğin ürünlerini gölgede bırakmıştır. Köleci toplumda oluşturulan piramitler ya da feodal toplumda oluşturulan katedraller burjuvazinin geliştirdiği üretim ilişkileriyle çok basit şekilde oluşturulabilir hale gelmiştir.
Burjuvazinin oluşumu ve kapitalizmin gelişimi anlatılırken proletaryanın bu gelişmişliğin karşısındaki durumuna da değinilmiştir. Burjuvazi sermaye birikimini arttırırken proletarya hayatta kalmak ve soyunu devam ettirmekten başka bir şey gerçekleştiremiyordu. Emek sömürüsünün şiddeti her gün artarak ilerlerken proletarya bu sömürünün sonucunda bir makine uzantısı haline geliyordu. Sınıf çelişkisinin böyle bir şekilde artması sonucunda kapitalizmin kendi mezarını kazdığından bahsedilir. Böylelikle de proletaryaya burjuvaziyle hesaplaşma görevi verilir.
Proleterler ve Komünistler
İlk bölümde burjuvazi ve proletarya arasındaki sınıf savaşımı teorize edilir. Bu bölüm ise komünistlere yöneliktir. Bu savaşta komünistlerin pratikte alması gerektiği rol belirtilir. Marx ve Engels komünistlerin çıkarlarının proletarya çıkarlarından farkı olmadığını özellikle vurgulayarak bu savaşta komünistlerin proletaryanın yanında olmasını zorunlu kılar. Komünistlerin amacı “özel mülkiyete son vermek” şeklinde özetlenir. Bu amaç için komünistlerin pratikte yapması gerekenlerse “proletaryanın bir sınıf olarak örgütlenmesi, burjuvazi hakimiyetinin yıkılması, proletaryanın siyasi iktidarı ele alması” şeklinde açıklanmıştır.
Komünistlere pratikte özel mülkiyetin kaldırılması zorunlu kılınırken, özel mülkiyetin kabulünün oluşturduğu sorunlar da anlatılmıştır. Özel mülkiyet sınıflı bir toplum yapısını oluşturacaktır. Proletarya sınıfının ücretli emeği kendisi için mülkiyet yaratmazken burjuvazi için sermaye yaratacaktır. İşte bu oluşumun engellenebilmesi için özel mülkiyetin reddiyesi savunulmuştur. Manifesto, özel mülkiyetin neden reddedilmesine dair ilerlerken bu reddiyeye gelen eleştirileri de cevapsız bırakmamıştır. O dönemlerde komünistlere yapılan suçlayıcı eleştirilerden birisi mülkiyeti kaldırarak aile yapısını ortadan kaldıracakları yönündedir. Bu eleştirilere Komünist Manifesto aracılığıyla sağlam cevaplar verilmiştir. Marksist teori çocuğa ev içinde aile tarafından eğitim verilmesinin yerine toplumsal eğitimi savunur. Bu yüzden aldığı eleştiri sıcak aile yuvasını yıktığı yöndedir fakat bu eleştirileri verenlerin atladığı bir nokta vardır. Çocuğa eğitim verecek olan ebeveynler dışarıda burjuvazinin onlara biçtiği yönde eğitimi verecektir. Bu sebeple çocuklar geleceğin makine parçalarından başka bir şey olamayacaklardır. Marksist teori bu sebeple toplumsal eğitimi savunarak çocukların sömürülmesinin önüne geçer. “Siz çocukların ana babaları tarafından sömürülmesine son vermek istemekle mi suçluyorsunuz bizi? Bu suç kabulümüzdür.” denerek burjuva toplumunun biçtiği aile yapısı reddedilir. Burjuvazinin yaptığı diğer bir eleştiri olan kadınların ortaklaşa kullanılacağı yöndeki eleştiri ise burjuvazinin kadını basit bir üretim aracı olarak görmesindendir. Komünistler özel mülkiyeti reddedince kadını özel mülkiyeti olarak gören burjuvazi bu sebeple komünistlere saldırmaktadır. Komünistler açısından bedenin metalaşması dahi reddedileceği için kadın bedeninin metalaşıp ortaklaşa kullanılacağı yönünde bir eleştirinin sosyalist düzende bir gerçekliği bulunamayacaktır.
Komünistlerin çeşitli muhalefet partileri karşısındaki konumu
Manifestonun son bölümü bir açıdan Leninizmin temellerini de oluşturmaktadır. Komünistlerin amacının proletaryanın çıkarıyla ortaklaştığı vurgusu yapılarak işçi sınıfı partileriyle olan bağlarının nasıl olması gerektiği bildirilir. Komünistler, burjuvazinin devrimci yönüyle gerici olan feodalizme karşı burjuvaziyle birlikte savaşmaktadır fakat bu savaş kazanıldıktan sonra aristokrasiye çevrilen silahların burjuvalar tarafından proletaryaya çevrileceğini işçi sınıfına anlatmak zorundadır.
Komünistler devrimci hareketlerin içerisinde mücadele ederek hareketlere yön vermelidir. Mücadelenin işçi sınıfının çıkarıyla sonuçlanacağı şekilde ilerlemesi için çaba göstermelidir. İşçi sınıfının çıkarı içinse mücadelelerin oluşumundaki temel sorunu mülkiyet sorunu haline getirmelilerdir.
Komünist Parti Manifestosu’nun içeriğinin aktarıldığı bu yazıyı Manifestonun son cümleleriyle bitirelim. “Varsın hakim sınıflar bir komünist devrim korkusuyla titresin. Proleterin zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şey yoktur. Kazanacakları bir dünya vardır. Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!”