Düzenin yılmaz savunucusu bir siyasi figür: Meral Akşener

8 Ekim 1978 yılında Ankara’nın Bahçelievler semtinde 7 TİP’li öğrencinin katledilmesinin emrini veren Abdullah Çatlı ile aynı masada yemek yiyecek kadar samimi bir siyasi figürdür Akşener.

Düzenin yılmaz savunucusu bir siyasi figür: Meral Akşener

Siyaset arenasında her daim sermaye düzeninin devamı ve bekasının temsilcisi olan Meral Akşener bugün AKP’nin alternatifi haline gelen ittifakın önemli figürlerinden biri.

İlk gençlik yıllarından itibaren ülkücü hareketin içerisinde yer almış olan Akşener sonraki yıllarda sağ partilerin içerisinde boy göstermiştir. Bugüne kadar düzen siyasetinin önemli dönemeçlerinde görmeye alıştığımız Meral Akşener, geçtiğimiz günlerde Türkiye İşçi Partisi İstanbul milletvekilinin övgülerine mazhar oldu, bu sefer sol siyasete ‘’kız kardeşlik’’ kontenjanından eklemlendi.

Solda sınıf siyasetinin her fırsatta bulanıklaştırıldığı günümüzde düzen siyasetine ve siyasetçilerine alan açan söylemlere karşı toplumsal hafızamızı her zaman diri tutmak durumundayız. Bu nedenle Meral Akşener’in icraatlarını bir kez daha hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor.

1995 yılında Doğru Yol Partisi’nin kadın kolları başkanlığı yapan, 1996-97 yıllarında Refahyol hükümetinde İçişleri Bakanlığı görevini üstlenen, 2001 yılında Fazilet partisinden ayrılan ve içlerinde Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün bulunduğu ”yenilikçi” hareketin içerisinde yer alan bir siyasi figürdür Meral Akşener.

DYP ve yenilikçi hareket denemelerinden sonra aslına rücu ederek MHP’ye geçti. 2004 yerel seçimlerinde MHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu, %4 oy aldı. 2007 genel seçimlerinde MHP’den milletvekili seçilerek Meclis’e girdi. Meclis grup başkanvekili olarak görev aldı. 7 Haziran seçimleri sonrasında Devlet Bahçeli’nin rakibi olarak MHP’de muhalefetin liderliğine soyundu.

“MERAL AKŞENER’İ ‘İYİ’ BİLİRİZ”

Bugün TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil’in kız kardeşim dediği Meral Akşener’i İçişleri Bakanlığı döneminde ki faili meçhuller ile hatırlıyoruz. Mehmet Ağar’ın ”Devlet için 1000 operasyon yaptık” sözleri ile sahiplendiği faili meçhul cinayetler Meral Akşener döneminde devam etmiş, uzunca yıllar varlığı inkâr edilen JİTEM’in yerleşkelerinde yıllar sonra insan iskeletleri ortaya çıkmıştır.

Faili meçhuller ile ilgili yaptığı açıklamada “Ben, İçişleri Bakanlığı yaptığım dönemde tarihin en uzun, en geniş, en kapsamlı sınır ötesi harekâtına imza atmış bir bakanım. Utanarak söylüyorum bazıları diyor ki sosyal medyada ‘Meral Akşener MHP’ye genel başkan olmasın, faili meçhullerin sorumlusu O’dur’ diyorlar. Ne derseniz deyin hepsi kabulümdür. Bu ülke için, bu milletin birliği beraberliği için bir şey yapılması gerekiyorsa yapmışımdır, sorumluluğunu da sonuna kadar alıyorum.” ifadeleri ile Mehmet Ağar’dan feyz aldığını ortaya koymuştur.

Meral Akşener’i Abdullah Çatlı ile bir arada olduğu görüntülerden biliyoruz. 3 Kasım 1996 yılında meydana gelen, tarihe Susurluk kazası olarak geçen ve devlet kurumları ile mafya ilişkisini ortaya çıkaran kazada hayatını kaybeden Abdullah Çatlı… 8 Ekim 1978 yılında Ankara’nın Bahçelievler semtinde 7 TİP’li öğrencinin katledilmesinin emrini veren Abdullah Çatlı ile aynı masada yemek yiyecek kadar samimi bir siyasi figürdür Akşener.

Susurluk kazasından sonra ortaya çıkan kirli ilişkileri ” Devlet için kurşun atanda, kurşun yiyende şereflidir” diyerek meşrulaştırmaya çalışan Tansu Çiller’in yakın çalışma arkadaşı olarak biliyoruz Akşener’i.

Meral Akşener’in içişleri bakanlığı döneminde ikinci Manisalı gençler davasını hatırlıyoruz örneğin. Gözaltına alınan ve günlerce işkenceye maruz kalan öğrencilerin hayatlarının karardığı günlerin İçişleri Bakanı olarak…

Irkçı söylemleri ile hatırlıyoruz örneğin. Abdullah Öcalan için sarfettiği ”Ermeni dölü” ifadesinin ardından özür dileyerek ”Ben Türkiye’de yaşayan Ermenileri değil, genel olarak Ermeni ırkını kastettim” sözleri ile daha büyük bir skandala imza atmıştır.

Ve elbette son yarım asırdır düzen siyasetinde öne çıkan pek çok aktör gibi Fetullah Gülen’e övgüleri, Türkçe olimpiyatlarında boy göstermesi ve cemaatin meşhur günlük yayını Zaman gazetesine yaptığı ziyaretlerle hatırlıyoruz.

Buraya kadar anlatılanlar Türkiye sağında sıradan bir siyasi figürün hikayesi. Her devrin adamı olmak, sermayenin temsilciliğini yapmak, meşru olmayan her türlü işi ”devletin bekası” adına sahiplenmek, hamasi söylemler ve vaatler sunmak gibi özelliklere tipik bir sağcı olarak Meral Akşener’in de sahip olması şaşırtıcı değil. Ancak son günlerde AKP karşıtlığının birleştirici yegâne faktör kabul edildiği Türkiye solunda Meral Akşener’e dahi olumlu anlamlar atfedilmesi, var olan kafa karışıklığının boyutlarını ortaya koyuyor.

Sınıfsız, sömürüsüz bir toplumsal düzenden, demokratik taleplerle kapitalizm ile daha uyumlu bir arada yaşama çizgisine geri çekilen, sınıf siyaseti yerine kimlik siyasetini ikame eden sol hareket, AKP’ye karşı mücadele için en geniş cephe masallarıyla faşist hareketin temsilcisi Akşener’i olumlayacak kadar geri düşmüştür.