İnsanca yaşamak hakkımız, ballı börek de...

"Asgari ücrete yapılan yalan zammı bizzat Cumhurbaşkanı lütufmuş gibi müjdeliyor. Memura, emekliye yapılan zamları da… Adeta ulufe dağıtan padişah edasıyla kameraların karşısına geçiyor. Verilen mesaj aynı, ne verirsek biz veriyoruz ve bu sizin için bir lütuf."

Ekonomik krizin emekçilerin yaşamını kasıp kavurduğu ülkemizde, asgari ücret tartışmaları, yapılan yüzde 50’lik zam ile tamamlandı. Son yılların en astronomik zam oranı…

Çok yazıldı rakamlar yalan söylemez diye. Asgari ücrete yapılan artış, tıpkı hayatımıza yansıyan diğer zamlar karşısında eriyor. Emekçilerin cebine giren ve cebinden çıkanlar malum. Burada özgün ya da yeni bir durum yok.

Yeni olan emekçilere sefaletin reva görüldüğünün arsızca ifadesidir, emeğin değersizleştirilmesidir. Yeni olan, hak kavramının yerini sadaka kültürünün almış olmasıdır.

Bir cumhurbaşkanı düşünün ki ekonomik krizin derinden hissedildiği, işsizlik rakamlarının had safhada olduğu bir durumda iş bulamayan yurttaşlara nankörler diye seslenebilmektedir. İşsizlik yok iş beğenmeme var… Çok tanıdık değil mi? Salt anlamından çok daha fazlasını anlatıyor.

Milyonlarca emekçinin insani koşullarda çalışma hakkına parmak sallama cüreti, gerici ideolojileri topluma dayatarak yarattıkları emek cehennemine güvenden kaynaklanıyor olsa gerek. Üstelik bu pervasızlık cumhurbaşkanına özgü değil. Habertürk canlı yayınında kameraman tokatlanırken AKP’li Fatma Şahin’in istifini bozmadan konuşmasını hatırlayınız.

MHP’li Aliağa Belediye Başkanı’nın ‘maaşlar gecikti’ diyen temizlik işçisine attığı tokat ve ardından sarf ettiği sözler de aynı bakışın ürünü.

Bakmayın fakir edebiyatı yaptıklarına. Cumhuriyet düşmanlıkları da, saltanat özentileri de patronların çıkarı için… Yerli ve yabancı sermayeye dikensiz gül bahçesi vaat ettiler. Bu uğurda ne gerekiyorsa yaptılar. Ülke kaynaklarını yağmaya açtılar. Bir iklim yarattılar. Elbirliği ile emeği değersizleştirdiler. Hak mücadelesini, emek mücadelesini arkaik ilan ettiler. Dünyayı kendi elleriyle yaratan emekçileri patronlara, sermayeye kul olsun diye gerici ideolojiyle beslendiler.

Yarattıkları iklim sokakta AKP yandaşlarını daha saldırgan hale getiriyor. Ekonominin gidişatı sorulan AKP yandaşları ‘’çıkar cep telefonunu’’ mottosuna sarılı veriyor. Bir diğeri ise etrafa tehditler savurarak ”ballı börek yiyorsunuz zıkkım olsun’’ sözleriyle AKP savunusu yapma hakkını kendinde görebiliyor.

Velev ki iş var velev ki beğenmiyoruz. Velev ki günde on bir saat çalışmayı, günlük ve haftalık dinlenme hakkımızın yok sayılmasını, verdiğimiz emeğin karşılığının ödenmemesini kabul etmiyoruz. İnsanca çalışma koşulları, insanca yaşanabilecek ücret hakkı talep ediyoruz. Çalışırken iş cinayetlerine kurban edilmeye karşı çıkıyoruz. Üretim arttıysa, ekonomi şahlanıyorsa payımıza yoksulluk düşmesine isyan ediyoruz ve hakkımız olanı, emeğimizin karşılığını istiyoruz. Evet bizlerin emekçilerin sırtından asalak sermaye sınıfının devşirdiği karlara göz dikiyoruz. Velev ki bu düzeni beğenmiyoruz.

Bugün artık emekçilere ölümü gösterip sıtmaya razı etme politikalarına dur denilmelidir. Daha azına, daha gerisine rıza gösterdikçe aşımıza, ekmeğimize göz dikmeye, bizlere reva görülen ‘’sadaka ücretlerine’’ mahkum kullar muamelesi yapmaya devam ediyorlar. Asgari ücrete yapılan yalan zammı bizzat Cumhurbaşkanı lütufmuş gibi müjdeliyor. Memura, emekliye yapılan zamları da… Adeta ulufe dağıtan padişah edasıyla kameraların karşısına geçiyor. Verilen mesaj aynı, ne verirsek biz veriyoruz ve bu sizin için bir lütuf.

Başka lütuflarda dağıtıyor Erdoğan. Örneğin 2022’ye girdiğimiz ilk saatlerde elektrik, doğalgaz, köprü geçişleri gibi pek çok kalemde yapılan ‘’astronomik’’ zamların ardından vatandaşlara doğalgaz yardımı müjdeledi. Doğalgaz yardımı müjdesi verirken kamu kaynaklarından ne büyük fedakârlık yaptıklarını da eklemeyi unutmadı. Akıl alır gibi değil. En temel haklarımızın ticari faaliyetlere dönüştürüldüğü, neredeyse aldığımız oksijenin parayla alınıp satılır bir meta haline getirildiği ve gıda, temizlik gibi günlük ihtiyaç malzemelerine takip etmekte zorlandığımız zamlar karşısında ‘’yardım’’ müjdeleyen, kamu kaynaklarından fedakârlık yaptığını ilan eden bir Cumhurbaşkanı.

Emekçilerin ‘’tokatlanmasına’’ artık yeter diyorsak, hakkımız olana, bizden çalınanlara gözümüzü dikme vaktidir. Üretenler, yaşamı var edenler hakkını almak için kolları sıvamalı. İnsani koşullarda çalışmak, dinlenmek, düzenli beslenmek, sağlıklı konutlarda barınmak, kışın ısınmak, kültürel aktivitelere katılmak, tatil yapmak, eğitim, sağlık hizmeti almak birer lütuf değil haktır. Ballı börek yemekte…

Bizleri sadece düşünsel anlamda değil, toplumun refah seviyesi bakımından da ortaçağ karanlığına mahkûm edenlere hadi oradan diyelim. Diyelim ki yeni bir ülkenin kapılarını aralayalım. Ve ustanın dediği gibi

‘’Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi isleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
yârin yanağından gayri her şeyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek
için’’ *

Yeni bir ülke inşa edelim.

2022 emeğin yılı olsun.

*Şeyh Bedrettin Destanı/ Nazım Hikmet