TKH MK Üyesi Kurtuluş Kılçer'le "sosyalistlerin seçim ittifakı" üzerine
"Bir dizi devrimci parti ve güçlerle yaptığımız görüşmeler çok olumlu geçti ve TKH olarak ortak bir yolun döşenmesi için başta seçimlere katılabilecek partilerin tutumlarını netleştirmesini bekliyoruz. Sol Parti, görüşünü ve tutumunu net olarak ortaya koydu ve diyalog halindeyiz."
Seçimlerde sosyalistlerin güç birliği arayışı konusunda TKH MK üyesi Kurtuluş Kılçer Manifesto’nun sorularını yanıtladı. Kısa bir zaman önce sosyalist ittifak konusunda kamuoyuna yansıyan görüşmeler sonrasında gelinen durumu sorduk.
Seçimler yaklaşıyor. Cumhur İttifakı henüz seçim yasasını Meclis’e getirmedi, Mart diye söyleniyor. Millet İttifakı ise yeni bir deklarasyon yayınladılar. Düzen siyasetindeki gelişmelerle başlasak. Değişen bir şey var mı?
Kurtuluş Kılçer: Ukrayna’ya yönelik Rusya’nın müdahalesi güncel bir konu. Bu durumun ülkemizde yaşanan ekonomik krize etkilerini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bu açıdan kriz devam ediyor, AKP’nin attığı adımların krizi önleyebildiğini söylemek mümkün değil. Bununla birlikte Cumhur İttifakı’nın seçimleri de kapsayan bir yol haritası var mı belli değil. Millet İttifakı ise daha önce ilan ettikleri tutumlarını, bugün imzalamış bulunuyor. Düzen siyasetinde bu açıdan yeni bir durum yok. Belki, ara ara basına yansıyan ama renk verilmeyen tek parametre sanırız AKP’nin yeni bir Kürt açılımı deneyip denemeyeceği olacaktır. Göreceğiz.
Bütün bu tablo, 20 yıllık AKP iktidarının Türkiye’yi taşıdığı yeri kökten ya da bu tabloyu değiştirecek bir durum arz etmiyor. Başkanlık rejimine kilitlendi ülke. Ancak ülkenin temel sorunları orta yerde duruyor. Program, nasıl bir çözüm, hangi siyaset başlıkları ısrarla Millet İttifakı tarafından gündeme getirilmiyor. Zaten Millet İttifakı’nın ülkenin toplumsal ve siyasal acil sorunlarına ortak bir yanıt üretmesi de çok mümkün değil. Kaçışın bir tarafı bu, ama bize göre kaçışın ikinci nedeni ise Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı’nın temel politik noktalarda paralel siyasal çizgileri temsil etmeleri. Örneğin NATO konusunda nasıl bir ayrım var, kimse sormuyor. Ya da krizin çözümü için Millet İttifakı’nın emperyalist sermaye ile uyum dışında elinde hangi araç var, kimse tartışmıyor. Bunları çoğaltabilirim, ancak burada keselim.
Çünkü, bugün ülkenin temel sorunlarının net olarak konması gerekir: Ekonomik kriz, tarikatlar sorunu, eğitim sorunu, Suriye gündemi ve bu başlıklara eklenmesi gereken diğer önemli bir sorun ise elbette başkanlık adıyla AKP tarafından sürdürülen tek adam rejimi. Dikkat edilmesi gereken bir nokta da AKP-MHP tarafından kurulan idare biçiminin, yani başkanlık rejiminin kusurlarına yönelik bazı noktaların dile getirilmeye başlanması. AKP, düzenin yeniden gözden geçirilmesini, belli ölçülerde revizyonundan yana. Muhalefet ise, temel toplumsal ve siyasal sorunlara çözümü geriye çekmiş, güçlendirilmiş parlamenter sistem adıyla bütün çözümü buraya bağlamışa benziyor. Başkanlık rejiminden ülke derhal kurtulmalı, ancak temel sorunlarının tek çözümünün bu olduğunu söylemek ise yanıltıcıdır. Bu açıdan Millet İttifakı, özünde düzenin tadilatına soyunmuş bir çizginin dışına çıkmayacaktır.
Ekonomik krizin çözümü nasıl olacak? Kemal Derviş’in kemer sıkma politikasının bir benzerinin uygulanması ya da ülkenin bir kez daha emperyalist sermayeye borçlanmasıyla mı? Erdoğan’ın batı ile arayı bozduğunu söyleyenler, tam da bunu söylüyorlar. Batıyla uyum, yani batı sermayesiyle uyumlu bir ekonomik tadilat. Buradan çıkacak bellidir, ülkenin daha da borçlanması, bu borcun yükünün ise ekonomik krizden çıkış adına emekçilerin omuzlarına yüklenmesi. Biz kamulaştırma diyoruz. Temel ve stratejik ekonomik işletmelerin devletleştirilmesi bugün ekonomik krizin çözümünde önemli bir programa işaret eder. Yollar, limanlar, haberleşme, madenler, ormanlar, enerji başta olmak üzere bütün stratejik sektörlerde devletçi politika bugünkü krizin ve soygun düzeninden kurtuluşun bir reçetesi. Millet İttifakı’nın ise özelleştirmeci bir siyasal programı temsil ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Bakınız, ülkemizin en önemli sorunlarından bir tanesi, devlete yerleşmiş ve devlet olanaklarını kendisine bağlamış tarikatlar sorunudur. Tarikatların bu kadar beslenmesi ve devleti ele geçirir hale gelmesi, AKP rejiminin sonucu, ülkenin ise temel sorunudur. Özgürlük başta olmak üzere ülkenin üzerindeki kara bulutların dağıtılması gerekiyor. Laiklik, bugün Millet İttifakı’nın kitabında yazmıyor. Gittikçe AKP’ye daha çok benziyorlar. Örneğin 28 Şubat gündemi CHP’nin gündemi haline geldikçe, buradan açılım çıkmaz, buradan AKP eliyle kurulan rejimin ideolojik referanslarına teslimiyet çıkar. Ancak asıl mesele AKP eliyle kurulan rejimle hesaplaşma olmak durumunda. AKP’nin 20 yıllık uygulamalarını karşınıza almadan AKP rejiminden kurtulmak mümkün olamaz.
Bugün ülkenin temel siyasi ve toplumsal sorunları söz konusu olduğunda radikal bir programa ihtiyaç var. Yoksa başkanlık gider, güçlü başbakan gelir, ancak sorunlar orta yerde durur.
Peki ülkede sosyalistlerin ve solun toplumsal bir programı ortaya koyduğunu düşünüyor musunuz? Ya da toplumda Millet İttifakı’nın sesi çok çıkmıyor mu? Bunu nasıl yorumluyorsunuz.
Kurtuluş Kılçer: Sorunuzda ifade ettiğiniz nokta önemli. Hem de çok önemli. Bugün emekçi sınıfların talep ve özlemleri açıkken ve bu talepler özünde solun programıyla bu kadar yakınlaşmışken sosyalistlerin kendilerini toplumsal bir alternatif haline getirmemesi hem önümüzdeki görev hem de gündem önceliğidir.
Bugün yapılması gereken tam da budur. Türkiye sosyalist hareketi, topluma devrimci bir programı ortaya koymakla mükelleftir. Düzen muhalefetinin sahte söylemine, sözde muhalefetine emekçilerin bir kez daha kanmasına müsaade edilemez. Daha önce söylediğimiz gibi açmak gerekmez. Ancak Millet İttifakı’nın sağ bir siyasal çizgi olarak AKP’nin muhalefeti olabilir, ancak emekçilerin ve halkın taleplerinin temsilcisi asla olamaz. Bu açıdan kamuculuk, laiklik ve anti-emperyalizm ekseninde oluşan ve halkın güncel sorunlarına doğrudan seslenen ve yeni bir düzeni işaret eden devrimci bir programın halkın önüne konulması artık ertelenemez bir görevdir.
Boşluk doldurulur. Devrimciler bu boşluğu doldurmazsa, düzen muhalefeti dolduracaktır. Biz Parti olarak, Yeni Bir Cumhuriyet Programı ile bir eksen oluşturduğumuzu düşünüyoruz. Ancak toplumda solun birleşik ve güçlü bir ses vermesinin yolunu aramaya çalışıyoruz. Bu yolun açılması ve sosyalist güç birliğinin kurulmasının zamanı gelmiştir. Hatta biraz da geç kalındı.
Tam da burada sormak istediğimiz nokta şu: TKH olarak bir dizi ziyarette bulundunuz, aynı zamanda 3. İttifak tartışmaları da sürüyor. Bu noktada sosyalist ittifak süreci ne durumda, biraz bilgilendirebilir misiniz?
TKH, görüşlerini açık ve samimi olarak bütün dost ve devrimci güçlerle paylaştı. Sosyalistlerin bir kuvveti ortaya çıkarmasını, bağımsız bir siyasal odağı şekillendirmesi gerektiğini defaatle ifade ettik. Gelinen noktada söylememiz gereken tek bir şey kalmıştır. Artık zaman daralmıştır.
TKH olarak daha fazla beklemek istemiyoruz. Görüşmeler yapılmış, yazılar yazılmış, röportajlar verilmiş, tutumlar ifade edilmiştir. Bundan sonrası artık karar ve iddia meselesidir. Sosyalistlerin zamana bırakmak gibi bir lüksü bulanamaz. Bizlerin zaten seçim hesaplarıyla işimiz olmadığı için CHP ya da HDP’ye bakarak karar verebileceğimiz bir durum olduğunu da düşünmüyoruz. Kamuculuktan, laiklikten ve anti-emperyalizmden yana, bu politik ilkeler etrafında, düzen siyasetine yedeklenmeden, devrimci bir ittifakı gerçekleştirmek için sosyalist hareket adımlarını hızlandırmalıdır.
TKH olarak, seçimlere yönelik tutumumuzu, ittifaklara dönük bakışımızı zaten ilan etmiştik. Açık söylemek gerekirse, böylesi bir ittifakın ortaya çıkması için TKH üzerine düşen sorumluluğu da yerine getirmiştir. Bir dizi devrimci parti ve güçlerle yaptığımız görüşmeler çok olumlu geçti ve TKH olarak ortak bir yolun döşenmesi için başta seçimlere katılabilecek partilerin tutumlarını netleştirmesini bekliyoruz. Sol Parti, görüşünü ve tutumunu net olarak ortaya koydu ve diyalog halindeyiz. Ortak bir mücadele hattı ve devrimci bir odak oluşturması noktasında devrimci ve sosyalist güçlerin önemlice bir bölümüyle de diyaloglarımız devam ediyor. Bugün gelinen noktada seçimlere girebilecek partilerden başta EMEP ve TKP’nin karar ve tutumunun netleşmesi gerektiğini ifade etmek isterim. Daha fazla vakit kaybı aynı zamanda politik bir kayıp haline geliyor. O açıdan buradan EMEP ve TKP’ye sosyalist ve devrimci bir ittifakın şekillenmesi güç birliği çağrımızı bir kez daha iletmek isteriz.
Bununla birlikte, bugün ülkemizde sol bir güç birliğinin ve bunun programının ne kadar ihtiyaç olduğu herkes için açık. Sadece partilerin değil aynı zamanda başta aydınlar olmak üzere böylesi bir ihtiyaç için bütün sol, sosyalist, ilerici ve yurtsever güçlerin, sendikaların, derneklerin buluşacağı bir zemin büyük bir sinerji yaratacaktır. Sosyalist hareketin bir sinerji yaratması için herkese görev düşüyor; bu vesileyle de çağrımızı bir kez daha yinelemek isteriz.
TKH, açık, samimi ve yapıcı tutumuyla böylesi bir ittifakın oluşumu için üzerine düşen görevi ve sorumluluğu yerine getirecektir. Türkiye sosyalistleri, devrimcileri “yerim dar” diyecek bir lükse sahip midir, bize göre değildir. Bu sorumlulukla bakmaya çalışıyoruz. Halkın karşısına çıkma zamanı gelmiştir!