"Melek" Ahuların değil emekçi sınıfların safındayız
Kadınların kurtuluşu toplumsal kurtuluşla, örgütlü bir sınıf mücadelesi ile mümkündür. İşçi Ayşe’nin safı ‘’melek’’ Ahu’nun değil, emekçi sınıfların safıdır. Güçlü olan da, haklı olan da emekçi kadınlardır. Emekçi kadınlar gücünü makyajlanmış medyatik imajlardan değil üretimden ve örgütlülüğünden alır. Haklılığı ise tarihseldir.
Kapitalizmin yaldızları pandemi dönemi ile birlikte dökülürken, ekonomik krizin faturası yine emekçi sınıflara kesiliyor. Kapitalizmin doğası gereği birilerinin ceplerinin dolduğu muhakkak. Aynı gemideyiz yalanının emekçiler nezdinde ise bir inandırıcılığı yok. Yoksulluk ve hayat pahalılığı işçi sınıfının çeşitli kesimlerinde bir hareketlenme yarattı. Henüz ‘uyuyan dev uyandı’ diyemesek de bugün sağlıktan eğitime, metalden tekstile, hizmet sektörüne kadar onlarca işyerinde ücret zamları ve sendikal örgütlenme hakkı için işçiler ayakta.
İşçilerin eylemleri örgütlü ve bütünlüklü bir sınıf hareketinden ziyade daha ekonomik temelli ve dağınık bir görüntü veriyor olsa da bazı gerçekleri bir kez daha hatırlamamıza vesile oldu. Kapitalizmin işçi sınıfına bir gelecek ya da refah sunamayacağı gerçeği bunların en başında geliyor.
Ancak daha önemli başka gerçekler var. Sınıf siyasetinin arkaik görülerek, sınıf mücadelelerinin yerine kimliklerin ikame edilmesinin devrimci dönüşümler söz konusu olduğunda sosyalist hareketi boşa düşüreceği bugün ortaya çıkmıştır. Bu eylemler çok çıplak bir gerçeği, işçi sınıfının üretimden gelen gücünü gözler önüne seriyor, hatırlatıyor bir kez daha. Ve farklı kimliklerle eşitlenmeye çalışılan kesimlerin tarihsel çıkarları açısından karşıt saflarda olduğunu ortaya koyuyor. Masa başında üretilen tezler ve teoriler tarihin yasaları karşısında cazibesini ve büyüsünü hızlıca yitiriveriyor.
Burada esas odaklanmak istediğimiz konu açısından eylemlerde, direnişlerde emekçi kadınların ön saflarda yerini aldığını belirtmek gerekiyor. 8 Mart yaklaşırken bu eylemler aynı zamanda kadın mücadelesinin hangi eksende kurulması gerektiğini de, emekçi kadınların saflarını da yeniden hatırlatıyor.
Farplas’ta devam eden direniş bu örneklerden biri. Çok sayıda işçi kadının çalıştığı Farplas’ta işçilerin ücretlerinin ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebi ile başlattıkları eylem polis müdahalesi, işten atmalar ve sendikal örgütlenme hakkının gaspı ile karşılandı.
Kadın işçiler, çalışma saatleri içerisinde en temel ihtiyaçlarının dahi göz ardı edildiğini ifade ediyor. Uzun çalışma saatlerine karşılık ortalama ücret asgari ücret düzeyinde. Kadın işçiler aynı işi yaptıkları erkek işçilerden daha az ücret alıyor. İşyerinde yaşadıkları mobbing ise işin cabası. Ve işçilerin en temel hakkı olan sendika hakkı engelleniyor.
Farplas son günlerde işçilerin direnişi ile gündemde. Ancak bugüne kadar Farplas ‘’kadın dostu’’ olarak lanse edilen ve kadın istihdamını öncelikli ilan eden ‘’çok demokratik’’ bir firma olarak biliniyordu. Üstelik başında bir kadın patron bulunuyordu. Farplas’ın yönetim kurulu başkanlığını yapan Ahu Büyükkuşoğlu Serter ‘’Türkiye’nin en saygın melek yatırımcılarından’’ olup, Amerika’da yılın girişimci kadını seçilmiş. Ayrıca kadın girişimci yetiştirmek ve kadınların liderliğinde ki şirketlere yatırım yapmak da diğer hobileri arasında. Öğrenmeyi, okumayı, gezip keşfetmeyi çok seviyormuş. Basında yer alan haberlere kısaca göz attığınızda hızlıca önünüze çıkıveren haberler bu şekilde.
Ana akım medyanın, sınıfsal çelişkilerin üzerini örten ve sermaye sınıfını makyajlayan haberlerini yadırgamıyoruz. Ancak kadın mücadelesini kimlik siyasetine hapseden, kadın girişimciliğini kutsayan, bilerek ya da bilmeyerek salt ‘’güçlü kadın imajı’’ ile sermayenin kadınlarıyla özdeşleştiren daha soldan yaklaşımlara itirazımız var. Kapitalizmin kadınlara alan açma kılıfı altında sömürü mekanizmalarını örttüğü açık olsa gerek. Başarı kriteri girişimcilik kılıfı ile örtülürken sağlanan maddi çıkar, yani kar, yani emek sömürüsü hasır altı edilir. Pozitif özellikler olarak allanıp pullanan gezmek, keşfetmek gibi uğraşlar ise ayrıcalıklı sınıfın normalleri olarak sunulur. Emekçilerin ise bırakın bu uğraşları, en insani izin talepleri dahi bir nevi şımarıklık ve fazla olma hali şeklinde lanse edilir.
Ahu ‘’güçlü’’ bir patron kadın olarak kendi sınıfsal konumunun farkındadır ve mensup olduğu sermaye sınıfının çıkarları ve refleksleri ile hareket etmektedir. ‘’Kadına yatırım yapmak en az altın kadar iyi bir fırsat’’ diyerek kadın emeğini de kapitalizmin ganimetleri arasına oturtan bir sermayedar.
Gezmek, keşfetmek, okumak üretmek işçi Ayşe söz konusu olduğunda lüks tüketimlere dönüşmekte, işçi Ayşe’nin hayalleri ay sonunu getiremeyen ücretlere hapsolmaktadır. Daha da önemlisi hakları ve hayalleri için ayağa kalkan işçi kadınların karşısında sermaye sınıfının farklı baskı aygıtlarını devreye sokanlar Ahu ve sınıfdaşları olmaktadır. Dolayısıyla her zaman ifade ettiğimiz bir gerçeği Farplas direnişi vesilesiyle hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor; Hepimiz kadınız aynı saftayız safsataları ile kadın mücadelesinin sınıfsal temeline itiraz eden ya da üzerini örten yaklaşımları elimizin tersi ile itmeliyiz.
Kadınların sınıflı toplumlarla birlikte ikincilleşmesi sorunu farklı tartışmalara konu olmuş, kadın hakları savunuculuğu iddiası ile ortaya çıkan burjuva kadın hareketi dün olduğu gibi bugün de emekçi kadınların mücadelesini farklı mecralarda eritmeye çalışmıştır. Clara Zetkin’in dediği gibi ‘’Kadın hakları savunuculuğuna soyunan burjuva kadın hareketleri tam toplumsal, insansal özgürlük veya kölelik için belirleyici olguyu, bir yanda sömüren ve hükmeden, diğer yanda sömürülen ve hükmedilen şeklinde bölündüğünü görmüyorlar ya da görmek istemiyorlar. Kadının durumu ve yaşam biçimi için belirleyici olan son tahlilde şu veya bu sınıfa mensup olmasıdır. Yoksa erkeğin üstünlüğü ve ayrıcalıklığı yararına haktan yoksun olanların cinsiyet birliği değildir. ‘’ *
Kadınların kurtuluşu toplumsal kurtuluşla, örgütlü bir sınıf mücadelesi ile mümkündür. İşçi Ayşe’nin safı ‘’melek’’ Ahu’nun değil, emekçi sınıfların safıdır. Güçlü olan da, haklı olan da emekçi kadınlardır. Emekçi kadınlar gücünü makyajlanmış medyatik imajlardan değil üretimden ve örgütlülüğünden alır. Haklılığı ise tarihseldir.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken işçi sınıfı mücadelesinin güncel ve tarihsel haklılığını gösteren, gerçek kurtuluşun yolunu yeniden hatırlatan emekçileri selamlayarak bitirelim.
· Calara Zetkin, Kadın Sorunu Üzerine Seçme Yazılar, İnter Yayınlar, s. 98.