Ukrayna karşı-devriminin katliamları

İşin en acı taraflarından bir tanesi, Maidan Darbesi’nin ardından Kiev’e bağlı askeri güçlerin Donetsk ve Lugansk’ta işledikleri savaş suçlarının çok azının kamuoyunda yer bulması, önemlice bir kısmının da batılı medya organlarınca örtbas edilmesi.

Ukrayna karşı-devriminin katliamları

Alev Doğan

Ukrayna’da Kasım 2013’te başlayan ve Şubat 2014’te seçilmiş hükümetin devrilmesiyle sonuçlanan emperyalizm destekli turuncu devrim süreci hiç kuşkusuz sonrasına da bir dizi şey devretti. ABD, NATO beslemesi sağcı bir iktidarın “özgürlük savaşçısı” olarak pazarlanabilmesi için gerekli kamuoyunun yaratılmasında bir dizi yalan söylenirken, birçok şeyin de üzeri örtüldü. Bugün hala Ukrayna krizine bakarken insanların kafası karışıyorsa, sapla sapan birbirinden zorlukla ayrılıyorsa bunun nedeni üretilen manipülasyonun kocaman hacmindendir. Ama aklımız anlamak için.

Ukrayna’da o dönem gerçekleşen protestoların siyasi karakteri aşırı milliyetçi ve neo-nazi partilerinden temsilcilerin ülkenin süper zenginleriyle kol kola gerçekleştirdiği yürüyüşler ile kendini göstermişti. Protestoların sözcüsü, Ukraynalı boksör Vitali Kliçko örneğin. Maidan Darbesi bir insan olsaydı, bu kişi, serveti 65 milyon dolara yaklaşan, bir ayağı ABD’de olan Neo-Nazi çeteleriyle dirsek mesafesinde olan Kliçko olurdu. Maidan Darbesi’nden sonra Kiev Belediye Başkanı olan ve hali hazırda bu ‘görevi’ sürdüren Kliçko’nun, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri harekâtının hemen ardından ‘savaşacağını’ İngiltere merkezli yayınlara ilan etmesi kendisinin ne kadar ‘yurtsever’ olduğunu da gösteriyor.

İşin en acı taraflarından bir tanesi, Maidan Darbesi’nin ardından Kiev’e bağlı askeri güçlerin Donetsk ve Lugansk’ta işledikleri savaş suçlarının çok azının kamuoyunda yer bulması, önemlice bir kısmının da Batılı medya organlarınca örtbas edilmesi.

 DONBASS’A YÖNELİK ASKERİ OPERASYON BAŞLIYOR

 Hafızalarımızı biraz tazeleyelim. Maidan Darbesi’nin hemen ardından, Ukrayna’nın geçici devlet başkanı “seçilen” A.V. Turçinov, 14 Nisan 2014 tarihinde, askeri birliklerin Donbass bölgesine dönük operasyonlar için görevlendirilmesi adına emir verecek ve katliamlar birbirini izleyecekti. 15-16 Nisan’da Kramatorsk, Slavyansk ve Mariupol şehirlerinde özel birlikler otuz sivili öldürdü. Ardından Mayıs ayının başlarında Ukrayna İçişleri Bakanlığı’na bağlı özel harekât timleri Mariupol’daki Zafer Günü kutlamalarında halka saldırarak 9 kişiyi katletti.

Mayıs ayının 26’sında Donetsk Havalimanı’na SU-25 avcı uçakları ile askeri helikopterlerin eş zamanlı olarak düzenledikleri operasyonlarda 20’yi aşkın sivil yaşamını yitirirken, 20 ile 29 Mayıs tarihleri arasında Slavyansk ve Kramatorsk kentlerine yönelik ağır silahlarla yapılan bombardımanlar, 8’i çocuk tam 50’den fazla kişinin hayatını kaybetti.

 2014 yazının Haziran ve Temmuz aylarında da Ukrayna ordusunun sivilleri hedef alan saldırıları aralıksız sürdü. 2 Haziran’da bizzat Ukrayna Savunma Bakanı Mikhail V. Koval, Lugansk Vilayeti’ne dönük hava operasyonlarına start verilmesi talimatını verdi. Ukrayna Hava Kuvvetleri’nin sivil birimlere dönük gerçekleştirdiği füze atışları sonucunda biri çocuk, beşi kadın toplam on kişi yaşamını yitirdi.

Ukrayna ordusunun en kanlı eylemlerinden bir tanesi de, Malezya Havayolları’na ait uçağa yapılan füze saldırısıydı. Bu saldırı sonucu uçuştaki 298 kişinin tamamı hayatını kaybetti. Bu saldırıdan birkaç gün sonra Ukrayna ordusunun Donetsk’e girmek amacıyla düzenlediği saldırılar sonucunda 100’den fazla sivil öldü ve bini aşkın kişi de evsiz kaldı.

NEO-NAZİ ÇETELERİ SENDİKA BİNASINI ATEŞE VERİYOR

Ukrayna ordusu bu katliamlarda elbetteki tek başına hareket etmiyordu. Sonradan Ukrayna ordusunun da bir parçası haline gelecek Azov Taburu ve Sağ Sektör isimli Neo-Nazi çeteleri de paramiliter güçler olarak sahneye çıkmışlardı.

Neo-Nazi grupların en kanlı eylemlerinden biri, 2014’ün Mayıs ayında gerçekleşecekti. Ukrayna’nın Odessa kentinde, Neo-Nazi çetesi Azov Taburu’nun yaklaşık 200 militanı, hükümet karşıtlarının kurduğu çadırların bulunduğu kampa saldıracak, saldırının ardından ise hükümet karşıtlarının sığındığı sendika binasını ateşe verecekti. Bu saldırının sonucunda 48 kişi yaşamını yitirirken, polis saldırganların “silahsız” olduğunu iddia ederek, saldırıyı izleyecekti. Ne kadar tanıdık değil mi?

Bölge Meclis vekili ve Belediye Başkan Adayı Aleksey Albu, RT.com’a yaptığı açıklamada yaşananları şöyle anlatacaktı:

“Sağ Sektör militanları Harkov’dan Odessa’ya geldi. Önce şehir merkezine saldırdılar daha sonra Kiev hükümeti karşıtlarının kampına doğru ilerlediler. Yaklaşık 200 kişiyle saldırdılar ve molotofkokteylleri vardı. Kampta bulunan insanlar daha sonra sendika binasına sığındı. Grup, binayı sardı ve içeriye stun bombası ve gözyaşartıcı gaz attılar. Kendimizi koruyabildiğimiz kadar korumaya çalıştık. En sonunda 2.kattan aşağı atladık. Irkçı grubun üyeleri bizi sopalar ve zincirlerle dövdü.”

Slavyansk’ta hükümet karşıtlarının oluşturduğu yerel yönetimin başkanı Vyaçeslav Ponomarev Andreevka köyünde ırkçı Sağ Sektör militanlarının geçişine insan zinciri oluşturarak izin vermeyen halkın üzerine ateş açılması sonucu 10 kişinin öldüğünü 40 kişinin yaralandığını duyuracaktı.

Bu çeteler sonradan Ukrayna ordusuna bağlanacak ve mevcut hükümet tarafından da sınırsız imtiyazla donatılarak, sırtları sıvazlanacaktı. 2 milyar dolara yaklaşan serveti ile Ukrayna’nın önde gelen oligarklarından olan İgor Kolomoysky başta Azov Taburu olmak üzere 50’ye yakın paramiliter gücü finanse ettiği bilgisini eklediğimizde, bu faşist çetelerin nasıl bir güce sahip olduğunu görebiliriz.

SONUÇ YERİNE

Ukrayna ordusu, ona bağlı güçler ve Neo-Nazi çetelerinin yaptığı saldırılar sonucu Donbass’ta 14 bini aşkın insanın öldüğü tahmin ediliyor. Bu katliamların birçoğu örtbas edilirken, kamuoyunun büyük bir kısmı aslında orada ne olduğunun, halkın 8 yıldır ne türden acılar çektiğinden bi haber. Elbette ki bu sayfalarda tümünü aktarmamız mümkün değil ama yitirilen her can, çekilen her acı tarihin sayfalarında yerini koruyor.