PUSULA| Donbass Savaşı ve saldırgan ABD
05-02-2022 03:34Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nda da Minsk Anlaşması’nın uygulanması için tavsiye niteliğinde bir karar da çıkmasına rağmen Ukrayna tarafı anlaşmadan doğan yükümlülüklerini yerine getirmedi. Ukrayna’nın Rusya’nın Minsk Anlaşması’na uymadığını söylemesi tamamen altı boş bir söylemdir. Çünkü anlaşma Rusya için hak ve yükümlülükler doğurmuyor
Yağız Pekru
Doğu Ukrayna’da tek taraflı bağımsızlıklarını ilan eden Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Lugansk Halk Cumhuriyeti bir anda dünyanın bir numaralı gündem maddesi haline geliverdi. Fakat krize uzaktan bakıldığında tarihsel ve güncel olarak dallanıp budaklanan bir yapıya sahip.
Rus Çarlığı’nın büyük bir imparatorluk haline gelmesinin kilometre taşının Kiev Knezliği ile Moskova Knezliği’nin birleşmesi olduğunu görmek gerekir. Rusya Federasyonu (RF) Devlet Başkanı Putin’in yazdığı bir makalede de Ukraynalıların Kazaklar nedeniyle Ruslardan ayrıştığını ve aslında Ukraynalı gibi bir olgunun dahi olmadığını anlatması bu krizin bizlere tarihsel ve kültürel önemini gösteriyor.
Bir diğer yandan krizin ulusal ölçekteki mahiyetine bakmak gerekir. Doğu Ukrayna’da Rus dillerini konuşan ve Moskova Patrikliği’ne bağlı Ortodoksla, Batı Ukrayna’da ise Ukrayna dili konuşan ve Rum Katolik Kilisesi’ne bağlı halklar yaşamakta. Bu denklemin kendisi 2004’ten sonra kendini daha çok Avrupa ve Avrasya destekçisi olarak Ukrayna’nın ortadan ikiye bölünmesine neden olacak bir fay hattıdır.
Uluslararası ölçekte ise sorunun kendisi ABD’nin Rusya’ya karşı saldırgan politikalarının bir ürünü olarak görmek gerekir. 90’larda NATO’nun Doğu Avrupa’ya genişlemesiyle birlikte RF, Batı tarafından kuşatılmış hale geldi. Moldova, Ukrayna ve Gürcistan gibi havzalarda rahatlayan RF, 2000’li yıllarla birlikte burada kırmızı çizgisinden geri adım atmamak için cephe savaşı verir hale geldi.
Batı medyası Rusya’yı saldırgan bir hali varmış gibi servis etmek istiyor. Fakat tablonun geneline bakalım. Gürcistan ve Ukrayna hali hazırda NATO üyesi olmasalar da tamamen Rus karşıtlığına oturmuş Batı yanlısı iki devlet haline geldi. RF’nin ise buradaki tek kırmızı çizgisi bu ülkelerin NATO üyesi olmamaları.
Fakat ABD, en son Kuzey Makedonya’yı da NATO bünyesine alarak Bosna-Hersek ve Sırbistan dışında neredeyse tüm eski Yugoslavya ve Varşova Paktı ülkelerini askeri müttefiki haline getirdi.
Rusya, NATO’dan doğuya genişlememesi adına yaptığı centilmenlik anlaşmasını bu bağlamda bağlayıcı bir anlaşmaya çevirmek istiyor. Fakat ABD’nin açık kapı politikasına devam edeceği bilinen bir nokta iken bu genişleme sonucu NATO’nun misyon ve hareket noktasında işlevsizleşeceği de tartışılıyor.
Euromeydan ve Turuncu Devrim
Ukrayna’da yapılan 2004 seçimleriyle birlikte Yanukoviç Devlet Başkanı seçildi. O zamanlar ismi yalnızca Maydan olan alanda yapılan gösteriler sonucu seçimler yenilendi. Ukrayna’nın ilk Turuncu Devlet Başkanı Yuşçenko iktidara gelmiş oldu. Fakat böylesi bir durumda Ukrayna Avrasya/Avrupa ekseninde bölünmüş iki kutba ayrıldı.
2010 yılında iktidarı tekrardan Avrasya yanlıları kazanmış oldu. Devlet Başkanı Yanukoviç’in , Avrasya Ekonomik Topluluğu’na gözlemci olarak katılması ve Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşmasını reddetmesi kıyameti kopardı. Euromeydan’da Batı’nın draması oynanmaya başladı. Üç ay süren gösterilerde ilk başlarda gözüken sol-liberal gruplar dahi faşist hareketler tarafından Maydan’dan kovuldular.
Kırım meselesi
Ukrayna’da iktidarın Turuncu Devrimle birlikte Batı yanlısı faşist koalisyona geçmesiyle birlikte Rusya Kırım’ı ele geçerdi. Halihazırda Rusya’nın Kırım’ı geri almak üzerine tehditleri ve yerel halkın da bu yönde bir talebi vardı.
Kiev ve Moskova Knezliklerinin birleşmesinin 500. Yılı sebebiyle Rusya’dan Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne devredilen Kırım, Sovyet Anayasası’nda dağılma şartlarında Rusya’da kalacaktı. Ayrıca SSCB, Yugoslavya ve Sırbistan’dan bağımsızlığını ilan eden devletlerin self determinasyon hakkını kullanarak bağımsızlaşması Kırım için de bağımsızlığını ilan edebilme noktasında şans tanıyordu
Hukuken Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinin bu tür haklı yanları olsa da son tahlilde Ukrayna’nın Batı ittifakına dahlini kabul etmenin başka bir kabul şekli. Çünkü burada sorgulanan konunun kendisi Rusya’nın askeri üstünlüğü değil. Napolyon Savaşlarından İkinci Dünya Savaşı’na kadar gelişen hafızada Rusya’nın Rusya’da yenilmeyeceği psikolojik ve askeri anlamda kabul görüyor zaten. Rusya’nın Kırım’ı bu kadar çabuk Ukrayna’dan çekip alması aynı zamanda Ukrayna’dan vazgeçildiğinin de bir göstergesi. Putin’in Rusya’da Kırım üzerinden gövde gösteri yaptığını biliyoruz.
Krize Batı’dan bakmak
Krize ABD tarafından bakarsak, Trump sonrası liderlik imajını yitirmiş ve Avrupa güvenliğinin sağlanması konusunda müttefiklerin birbiri arasında anlaşamadığı bir tablo var. Ukrayna krizinin burada hizmet edeceği noktalardan birisi de NATO’nun doğu kanadının güçlendirilmesi. Almanya ve Fransa’nın daha mesafeli yaklaştığı Ukrayna krizinde Doğu Avrupa ülkelerinin rolü daha da önem kazanıyor. Avrupa’nın enerji ihtiyacından kaynaklı AB’nin önde gelen ülkelerinden Almanya, Ukrayna’ya yalnızca 5 bin miğfer verebileceğini ifade etti. Bir diğer yandan da İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un ‘Ukrayna Çeçenistan olur’ ifadesi Avrupa’daki rolleri bize açıkça sunuyor. Bu da şu açıdan çok önemli bir yan taşıyor; ABD’nin Pasifik’e olan ilgisinin artması Afganistan, Irak ve Suriye gibi olgularda gözlendiği gibi hafif bir geri çekilme ve ABD’nin rolünü alacak diğer müttefik güçlerin bulunmasını gerektiriyor. Ortadoğu’da ‘İbrahim Anlaşması’ burada yeni bir düzenin tahsisi ve BAE üzerinden artan İngiliz etkisini görmekteyiz. Aynı biçimde İngilizlerin Karadeniz’e olan ilgisinin artması…
ABD’nin savaş tamtamları çalarak NATO ittifakını derlemeye ve toparlamaya çalışmaktadır. Keza NATO’nun misyon ve tehdit algısının da güncellenmesi de buna tekabül ediyor.
Donetsk ve Lugansk
Kırım’ın ilhakı sonrasında bağımsızlıklarını tek taraflı ilan eden Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Lugansk Halk Cumhuriyeti şu anda krizin odak noktası. RF bu iki kent devletini resmi olarak tanımıyor.
Donbass bölgesindeki çatışmaların son bulması adına AGİT himayesinde Minsk Anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre Ukrayna Donetsk ve Lugansk’a kısmi özerklik sağlayacak ve Rus dilini konuşanlara özgürlük tanıyacaktı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nda da Minsk Anlaşması’nın uygulanması için tavsiye niteliğinde bir karar da çıkmasına rağmen Ukrayna tarafı anlaşmadan doğan yükümlülüklerini yerine getirmedi. Ukrayna’nın Rusya’nın Minsk Anlaşması’na uymadığını söylemesi tamamen altı boş bir söylemdir. Çünkü anlaşma Rusya için hak ve yükümlülükler doğurmuyor. Anlaşmanın tarafları Ukrayna ve bağımsızlığını ilan eden kent devletleri arasında.
Biden’ın ‘Rusya Ukrayna’yı Şubat’ın ortasında işgal edecek’ demesinden sonra da Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, Normandiya Formatında da masayı devirmiştir. Ukrayna’daki her yetişkine silah eğitimi verilmekte küçük çocuklara savaş tatbikatları yaptırılmakta. Ukrayna’da ‘Turuncu Devrim’ ülkesine ihanetin bedelini yurttaşlarının canıyla ödeme derdinde. Ukrayna, Batı’nın istikrarsızlaştırma politikalarının bir mezesi haline getirmiştir.