Sosyal demokrasi bildiğiniz gibi…
Dünyada bunlar olurken Türkiye’de de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının da aynı ortalamaya düştüğü görülüyor. Kılıçdaroğlu, “NATO’ya karşı çıkmanın anlamı yok” dediği açıklamasında, “Biz NATO ittifakının bir parçasıyız. NATO'yu sadece savunma gücü olarak görmemek lazım. Biz NATO'nun bir parçası olarak NATO'nun öngördüğü şekilde çalışmak zorundayız.” dedi.
İşçi sınıfı siyasetinin dünyadaki tarihsel bölünmelerinden birisi geçen yüzyıl başında bugünküne benzer ama çok daha hızlı bir şekilde bir dünya savaşı ile sonuçlanan bir dönemde yaşanmıştı.
Her ne kadar Marks ve Engels Komünist Parti Manifestosu ile 1848’de Komünistleri bir siyasi kimlik olarak tarif etmişse de esas olarak işçi sınıfı hareketinin bütününün bir parçası olarak bu tarifi yapıyorlardı.
Ancak 1. Dünya Savaşı’na giden koşullarda Sosyal Demokrat İşçi Partileri kendi ülkelerinin burjuvazilerinin arkasında paylaşım savaşından pay almak üzere sıraya girdiler. Böylelikle sosyal demokrasi ve sosyalist/komünistler arasında net bir ayrım ortaya çıktı.
1910’lardan bugüne kadar da bu ayrım net bir şekilde geldi.
* * *
Bugün de dünyada ve Türkiye’de sosyal demokrasinin ve düzen solu olarak çeşitlenen varyasyonlarının NATO’nun Ukrayna’da yarattığı provokasyon ve buna karşı Rusya’nın başlattığı askeri müdahale üzerine izledikleri siyaset ve yaptıkları açıklamalar bu ayrımın aynı şekilde güncelliğini koruduğunu gösteriyor.
Mesela Almanya’ya baktığımızda Sosyal Demokrat-Yeşil-Liberal koalisyonu olan mevcut hükümet Rusya’ya karşı Almanya’nın politikalarını bir gecede tersine çevirirken yıllardır savaş karşıtlığı yapmalarına rağmen silahlanmaya ek 100 milyar avroluk bir bütçe ayıracaklarını da duyurdu.
Angela Merkel döneminin önemli projelerinden Kuzey Akım II projesini rafa kaldıran bu düzen solu hükümetinin Ukrayna’da savaşı körükleyen politikalarına karşı Alman Komünist Partisi bir açıklama yayınlayarak Alman Hükümeti’nin silahlanma ve savaş politikası durdurulması, Rusya ve Donbass’a yönelik yaptırımların kaldırılması, Ukrayna’ya silah sevkiyatı, her türlü politik, askeri ve ekonomik desteğin durdurulması, Alman ordusunun tüm yurtdışı görevlerine son verilmesi, NATO genişlemesinden vazgeçilmesi ve Almanya’nın NATO üyeliğinden çıkıp ülkedeki NATO varlığına son verilmesini talep etti.
* * *
İngiltere’de İşçi Partisi’nin Jeremy Corbyn’in yerine gelen yeni lideri Keir Starmer, henüz Rusya’nın askeri harekâtı başlamadan Corbyn’in NATO eleştirilerinin yanlış olduğunu ve ittifaka “sarsılmaz” şekilde bağlı olduklarını söylüyordu. Starmer, “Rus saldırganlığına karşı” Johnson hükümetini desteklediklerini açıkladı.
Starmer’in NATO’ya gösterdiği muhabbet, Rusya’ya karşı ekonomik yaptırımlardan nükleer silahların kullanılmasına varan savaş çığırtkanlığı ve Corbyn’in de aktif bir parçası olduğu “Savaşı Durdur Koalisyonu”nu “demokrasileri tehdit eden otoriter liderlere yardım etmek” ile suçlamasına destek İşçi Partisi’nde son dönemin önemli düşünürlerinden olan Paul Mason’dan geldi. Eski bir Troçkist olan Mason, sabah kalktığında Starmer’e Putin’den daha fazla öfke duyanların İşçi Partisi’nde yeri olmadığını ilan etti.
* * *
ABD’de sosyal demokratların da içinde bulunduğu, son yıllarda taban hareketinden gelen genç azınlık milletvekillerinin de desteğiyle Bernie Sanders’ın “demokratik sosyalizm” talepleri üzerinden sosyal demokrat talep ve politikaları ağır basan Demokrat Parti’yi açıklamaya gerek yok. Rusya’ya karşı NATO saldırganlığının başını çeken Joe Biden hükümetinin tavrı şaşırtıcı değil.
Şaşırtıcı sayılmaması gereken bir diğer mesele ise Bernie Sanders’ın Demokrat Parti’nin genel tutumundan hiç sapmayan Rusya karşıtlığı ve uygulanan yaptırımlara desteği olmalı. Sanders, Putin dilediği yalanları söylese de “işgalin” uluslararası hukukun ihlali olduğunu ve “Putin ve oligarklarına karşı” yaptırım uygulanması gerektiğini ilk andan söyleyen isimlerden biri oldu.
Onun bu tavrı Somali göçmeni Milletvekili Ilhan Omar’ın Donbass’ta Ukrayna ve Neo Nazi örgütler tarafından katledilen 14 bin insanın sorumluluğunu dahi Rusya’ya yükleyecek bir cüretle tartışmalara katılmasına kadar varan şekilde Demokratların ilerici kanadının da NATO saldırganlığından yana açıklamalarına da cesaret verdi.
* * *
Dünyada bunlar olurken Türkiye’de de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının da aynı ortalamaya düştüğü görülüyor. Kılıçdaroğlu, “NATO’ya karşı çıkmanın anlamı yok” dediği açıklamasında, “Biz NATO ittifakının bir parçasıyız. NATO’yu sadece savunma gücü olarak görmemek lazım. Biz NATO’nun bir parçası olarak NATO’nun öngördüğü şekilde çalışmak zorundayız.” dedi.
Bunları diyen Kılıçdaroğlu’nun Rusya ve Ukrayna arasında bir denge politikası önermesi ise çelişkili görülmemeli. AKP’nin de dile getirdiği bu yaklaşım bugün için NATO tarafından Türkiye biçilen rol olarak göze çarpıyor.
* * *
Sonuç olarak, sosyal demokrasi bir kez daha emperyalizmin ve kendi ülkelerinin burjuvazisinin çıkarları için hizaya girmiş durumda. İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Deva Partisi ve Demokrat Parti ile sağ bir ittifakın mutabakatına varan CHP’nin açıktan NATO’cu tavrında esasında bir değişiklik yok.
Bu yeni olmayan durum karşısında bize de bir kez daha bir yalın gerçeği ifade etmek gerekiyor.
Oyların bölünmemesi, AKP’den kurtulmak, Erdoğan engelinin ortadan kaldırılması veya bir başka gerekçeyle CHP’ye oy vermek isteyenlere NATO’ya, savaşa, işbirlikçiliğe oy vermemek için ülkede sosyalistlerin ittifakına ihtiyaç olduğunu bir kez daha hatırlatmak gerekiyor.
Aynılar aynı yere…