Av. Şükran Eroğlu: Laiklikten vazgeçmek demek mevcut haliyle fazlasıyla sıkıntılı olan toplumsal barışın temelini dinamitlemek demektir

Laiklik Meclisi bileşenlerinden Av. Şükran Eroğlu ile Türkiye'de laikliğe karşı saldırıları ve bu saldırılara karşı kurulan Laiklik Meclisi hakkında konuştuk.

Av. Şükran Eroğlu: Laiklikten vazgeçmek demek mevcut haliyle fazlasıyla sıkıntılı olan toplumsal barışın temelini dinamitlemek demektir

Geçtiğimiz haftalarda yüze yakın aydının imzası ile kurulan Laiklik Meclisi’nin imzacılarından olan Av. Şükran Eroğlu ile Laiklik Meclisi’nin kuruluşlunu ve misyonu, Türkiye’de laikliğe yönelik saldırıların boyutunu konuştuk.

Eroğlu, Yurtsever’e yaptığı açıklamada “ Laiklik sadece din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması değil  toplumda din ve vicdan özgürlüğünün sağlanması, din ve mezhepleri ne olursa olsun tüm yurttaşlara eşit davranılması, devletin resmi bir dininin olmayışı, eğitimin akılcı ve çağdaş esaslara göre düzenlenmesi unsurlarını içeren demokratik hukuk devleti anlayışı çerçevesinde temel insan haklarının ve sosyal barışın güvencesidir”  ifadelerini kullandı. 

Av. Şükran Eroğlu ile geçekleştirdiğimiz röportaj şu şekilde:

Türkiye önemli bir dönemden geçiyor. Bu dönemin öne çıkan başlıklarından bir tanesi ise laiklik. Laikliği büyük bir saldırı ve tehlike altında olduğu bir dönemden bunun yeni bir şekle bürüneceği bir döneme doğru yol alıyoruz. İçinden geçtiğimiz bu süreci nasıl tanımlamak istersiniz?

Cumhuriyetin ilanından sonra Laiklik önem kazandığı içindir ki 1924 Anayasasında “ Devletin resmi dini İslam’dır “ yazarken bilahare bu hüküm çıkarılmış ve 5 Şubat 1937’de devletin laik ve demokratik bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır. Bu tarihten sonra yapılan 1961 ve 1982 Anayasalarında da ;

Madde 1 – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

II Cumhuriyetin nitelikleri Madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

denilerek laiklik teminat altına alınmış ve Anayasanın ilk 3 maddesinin değiştirilemeyeceği de hükme bağlanmıştır. Günümüzde gerici ve radikal birtakım çevreler yasalara ve Anayasaya saldırılarını sürdürmekte ve yeni terimler ortaya atmaktadırlar. Oysa laiklik sadece din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması değil  toplumda din ve vicdan özgürlüğünün sağlanması, din ve mezhepleri ne olursa olsun tüm yurttaşlara eşit davranılması, devletin resmi bir dininin olmayışı, eğitimin akılcı ve çağdaş esaslara göre düzenlenmesi unsurlarını içeren demokratik hukuk devleti anlayışı çerçevesinde temel insan haklarının ve sosyal barışın güvencesidir. Laiklikten vazgeçmek demek mevcut haliyle fazlasıyla sıkıntılı olan toplumsal barışın temelini dinamitlemek demektir. Bugün ülkemizde herkes dilediğini söyleyebiliyor, fikirlerini beyan edebiliyorsa bunu Cumhuriyete ve laikliğe borçludur. Bulunduğumuz coğrafyadaki diğer ülkelere baktığımızda insan hak ve özgürlüklerinin özellikle de kadınların insan haklarının nasıl hiçe sayıldığını, ülkelerin kralların ya da diktatörlerin keyfine göre yönetildiğini görmekteyiz. Onun içindir ki hepimizin laikliğe sahip çıkmak en önemli görevimizdir.

 

AKP iktidarı laikliğin tam anlamıyla tasfiyesi için gerek yasal ve Anayasal düzlemde gerekse toplumsal alanda daha fazla adım atacak. Özellikle Anayasa ve Medeni Kanun’a dönük ne gibi adımlar atılıyor ya da atılması bekleniyor? Türkiye’nin geleceğinde bir din devleti oluşma ihtimalinden söz edebilir miyiz? 

AKP. İktidarı daha doğrusu AKP.li Cumhurbaşkanı Anayasanın değiştirilmesinden söz ederken 1982 Anayasasının bir darbe Anayasası olduğunu söylemektedir. Oysa 1982’den bu yana Anayasanın pek çok maddesi değişmiş olup, ilk halinden eser kalmamıştır. Asıl yapılmak istenilen Türkiye’ye özgü yaratılan başkanlık modelinin daha da geliştirilmesi, halen var olan kamu kurumlarının ve meclisin yok edilmesi, her tür yetkinin tek bir kişinin ( başkanın) elinde toplanmasıdır. Bu çok tehlikeli bir yaklaşımdır. Dünyada bu tür rejimlerin toplumları ne hale getirdiğini yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Günümüzde din ve dindarlık her soruna karşı mucizevi bir kurtuluş reçetesi gibi sunulmaktadır, amaç “ Allah’ın kelamını “ tekrardan yeryüzünde hâkim kılmak isteyenlerin hukuken de güçlenmesini sağlamaktır. Peki bunu istemeyenlere ne olacaktır? Tarih ve günümüz bu uğurda yapılan kıyımlarla doludur. Allah ile insan arasındaki ilişki eşit olmayıp boyun eğişi, kabullenişi, zorunlulukları içerir ve fazlasıyla hiyerarşiktir. Üstelik Allah yeryüzünde olmadığı için onun hükmü olduğu düşünülen her şeyi aracılar yani krallar, halifeler, din adamları vb. yerine getirmeye çalışırlar. Tarih sayfaları bu aracıların kişisel çıkar, hırs ve düşmanlıklarının insanlara yaşattığı acı hatıralarla doludur. İşte bu yüzdendir ki laik rejimlerde aracılar olmaz, demokrasi halkın seçtiği temsilcileri vasıtasıyla kendi kendisini yönetmesidir.

 

Türkiye’nin gerici dönüşümüne karşı bir barikat oluşturmak amacıyla kurulan Laiklik Meclisi’ne siz de katıldınız. Laiklik Meclisi ve ilericilik mücadelesi ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Bizler ülkesini seven vatanseverler olarak ülkemize, Cumhuriyete , insan hak ve özgürlüklerine sahip çıkmak ve bu uğurda mücadele etmek üzere bir araya gelerek “ Laiklik Meclisi” ni kurduk. Elbette ki Cumhuriyetimizin ilkelerinden, demokrasi ve laiklikten ödün vermeyeceğiz. Birtakım çalışma grupları oluşturduk, yasalara ve Anayasaya yapılan saldırılara hazırladığımız açıklamalarla cevap verecek, meclise gidecek, devamlı açıklamalar yaparak halkı aydınlatacağız. Zira insanlar olanların ve yapılmak istenilenin çok farkında değiller, farkındalık yaratmak ve hep birlikte karşı çıkmak gerekiyor. Bizim de amacımız bu.