50+1 kim için değişecek?

50+1 şartının AKP’yi MHP’ye mecbur bırakması, siyasi denklemler ve iktidarın seçim dengeleri açısından kendi bacağına sıktığı bir kurşun olarak yorumlanması gibi bir gerçek anlamına gelse de, AKP’nin asıl derdinin tek başına bu olmadığı giderek gün yüzüne çıkıyor olmalı.

Recep Tayyip Erdoğan’ın, Almanya dönüşü verdiği demeçte, Cumhurbaşkanlığı için 50+1 şartının değiştirilmesinin isabetli olduğunu belirtmesi hakkında, “Ne yapmak, nereye varmak istemektedir?” gibi bir soru sormak yerinde olur sanıyorum.

50+1 şartının AKP’yi MHP’ye mecbur bırakması, siyasi denklemler ve iktidarın seçim dengeleri açısından kendi bacağına sıktığı bir kurşun olarak yorumlansa da, AKP’nin asıl derdinin tek başına bu olmadığı giderek gün yüzüne çıkıyor olmalı.

Anayasa’ya göre, bir kişinin en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebileceği yorum gerektirmeyecek kadar açık bir düzenleme iken, Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olması fiili bir dayatma, bu dayatmaya düzen muhalefetinin “zaten kaybedecek” tezi ile karşı çıkmaması ise açık bir rıza gösterme idi. Ancak unutmayalım ki, böylesi bir durumun bir daha aynı şekilde yaşanamayacak olması, AKP’nin Tayyip Erdoğan üçüncü kez değil, ikinci kez aday oluyor tezinin de sonucudur. Bu çarpıtma ancak bir defa yapılabilirdi ve yapıldı.

Recep Tayyip Erdoğan’ın mevcut Anayasa’ya göre bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminde artık ve bir defa daha aday olamayacağı kesin iken, 50+1 şartını gündeme getirmesi, sadece bir olasılık olarak MHP ile köprüleri atmaktan ziyade, kendi adaylığı önündeki engeli kaldırmak anlamına da pekala gelmektedir ve gelir.

Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olmayacağı bir seçimde 50+1 şartının varlığı ya da yokluğunun bir öneminin olmayacağı açık. Hatta tam da Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olmayacağı bir seçimde 50+1 şartı düzen siyasetinin boşluk bırakmaması açısından bir sigorta işlevi dahi görebilir. Ancak bugün AKP iktidarı için tek sigorta Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin önündeki her  türlü engeli kaldırmaktır. 50+1 şartının kaldırılması Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olması halinde AKP için anlam ifade etmektedir.  Hele hele her türlü  erken seçim ihtimali her zaman canlı olan ülkemizde AKP’nin Anayasa’dan kaynaklanan hiçbir engele tahammülü olmadığını bilecek kadar örnek de elimizde mevcutken,  “50+1 şartının değişmesi isabet olur” diyen Erdoğan’ın kendisinin değişmemesinde isabet görmektedir. Zamanından önce ya da sonra arayış biraz da budur.

Yeri gelmiş iken, AKP’nin yeni Anayasa sürecinin artık bir çocuğu kandırmaya çalışmak düzeyinde gittiğini görüyor olmalıyız. Örneğin 50+1 şartının değişmesi, muhalefetin buna ihtiyaç duyduğu şeklinde gerekçelendiriliyor.  Erdoğan, açıklamasında “Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil. Yok altılı, yok on altılı masa… Bundan sonra kim bilir daha neler çıkar?” derken, kendi hamlesini muhalefetin krizi ile örtmeye; AYM’nin Can Atalay kararının yerine getirilmemiş olmasını yargı içindeki görüş farklılığına dayandırarak yeni Anayasa sürecine meşruiyet kazandırmaya çalışıyor.

AKP için artık ikna yöntemi geride kalmış ve dayatma fiili bir gerçek haline gelmiş iken, Meclis muhalefetinin AKP’ye sınır koyma uğraşının varacağı yer mevcut Anayasayı hatırlatmaktan öteye gidemez, gitmiyor da.

Turpun büyüğünün heybede olduğunu ise söylemeliyiz. AKP, içine rahatça yerleşeceği bir Anayasal düzeni, halkın içinde boğulacağı bir Anayasal düzeni inşa ederek sürdürebileceğini bilen bir iktidar. Laikliğin, yurttaşlık hukukunun, egemenliğin yok edilmesi için kaldıkları yerden yola devam etmenin yolunu şimdilik şekli kuralları tartıştırmakta bulsalar da, devamında işin esasına gelecekler.

Amasız , fakatsız bu büyük ve bütünlüklü saldırının karşısına dikilmek için Anayasa taslağını görmeye gerek dahi yoktur.  Siyasi nezaket, müzakere, bazı maddelerde ortaklık sağlama arayışı bugün Meclis muhalefeti içindeki bazı öznelerin diline vursa da, halkın hiçbir ihtiyacı ve emekçilerin, kadınların, gençlerin hiçbir çıkarı ile bu süreç ile çakışmamaktadır.

AKP’nin yeni Anayasası halka karşıdır.

Halkın da bu sürece örgütlü ve bütünlüklü karşı çıkması için yine komünistlerin öncülüğü her zamankinden daha önemli hale gelmektedir.