Bu dava düşmez…
Laiklik kazanılacak, tüm suçlular yargılanacak, helalleşme değil hesaplaşma sağlanacaktır. Sivas davası dosyanın kapağının tekrar açılması laiklik mücadelesi defterinin kapanmamasına bağlıdır.
Sivas katliamı davasını gören mahkemenin verdiği firari sanıklar için zaman aşımından davanın düşmesi kararı, failler için ne sadece bir cezasızlık politikası ne sadece bir ödüllendirme isteği ne de sadece yargının iktidara yaranması olarak yorumlanmalıdır. Hepsi içinde olmakla birlikte, Sivas katliamı davasında gelinen aşama, AKP’nin bir 12 Eylül ürünü olarak “Asmayalım da besleyelim mi?” fikrinin devamcısı olmasının bir gereği ve laiklik ile hesaplaşmasının bir sonucudur. AKP, 20 yılı aşkın iktidarında Sivas katliamını 2053 vizyonu ve 2071 hedefi için siyaseten arkasına almaktan çekinmemiş, “yine olsa yine yaparız” diyenler ile bu vizyon ve hedefteki ortaklığın korunmasını her örnekte sağlamıştır.
Gezi davası ve Sivas katliamı davası süreçleri açıktan tarihsel ve siyasi bir hesaplaşma; Ergenekon davaları ve FETÖ davaları ise dönemsel ve pragmatik bir iş görme olmuştur AKP için. Ana hatları ile Ergenekon davaları unutturulmak ve “geçti gitti” denmesi istenmekte, lüzum halinde ancak, “darbeci zihniyet” kodlaması ile bir köşede bekletilmektedir. FETÖ davalarının ise borsasının oluştuğu da düşünülürse, istenmiş olanın büyük oranda alındığı bir dönem olarak önem derecesi itibariyle geride kaldığı görülmektedir.
Ancak Gezi davası ve Sivas katliamı davası AKP’nin hep önünde durmaya devam edecektir. Hukuki sonuçların önemi bir yere kadardır. Yukarıda da belirttiğim gibi davaların sonunda alınan kararlar davaların açılma ve seyri sırasındaki hukuksuzluklar ile uyumludur. Sivas katliamı davası mümkün olduğunca az sanığın cezalandırılması, Gezi davası ise mümkün olduğunca çok sanığın cezalandırılması üzerine kurulmuştur. Hukuki süreç bir sonuç, siyasi süreç ise doğrudan nedenidir. AKP, tarihsel olarak Sivas katliamı davasını, güncel olarak da Gezi davasını hukuki bir sürece hapsetmekten kaçınmış, dolayısıyla iki dava da siyasi bir hesaplaşmanın vazgeçilmez iki konusu haline getirmiştir.
Hesaplaşma laiklikle, Cumhuriyetle halkın hak arama mücadelesi ile, kanunsuz ve hukuksuz olanın arasındadır.
Madımak Oteli önünde, katiller tarafından atılan sloganlar, “Sivas Aziz’e mezar olacak”, “Şeytan Aziz”, “Laik düzen yıkılacak”, “Yaşasın Şeriat” sloganlarıdır.
Gezi Parkı önünde atılan sloganların başında, “Hükümet istifa!”, “Faşizme karşı omuz omuza” ve “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!”,” Her yer Taksim, Her yer Direniş” geliyordu.
Hukuk yolu ile boyun eğdirmenin sınırının AKP’nin tahmininden daha dar olduğu ortaya çıkalı beri, dindar ve kindar nesil yetiştirmenin yolları arandı. Sivas katillerinin Türkiye’nin kendisi ve geneli olmadığı gerçeği hazmedilemeyince yaygın bir gericileştirme saldırısı önce eğitimde sonra da tüm toplumsal alanlarda hız kazandı. Tarikat ve cemaatlerin önü giderek açıldı. İstanbul Sözleşmesi tam da bu nedenle feshedildi. Emekçilerin yaşadığı yoksulluk nas ile açıklandı. Diyanetin fetvaları, Cuma hutbelerinde gerici söylemler paylaşıldı, elde kılıç Ayasofya açılışı yapıldı. Domuz bağcı HÜDA-PAR ile ittifak kuruldu. AKP siyasi yatırımını en çok gericiliğin palazlanmasına ayırdı.
Böyle bir durumda ve tam da Sivas katliamı davasında zaman aşımı kararı verilmişken, AKP’nin laikliği ortadan kaldırdığı, CHP genel başkanının böyle bir tehlike olmadığını söylediği, Yeşil Sol Parti’nin “demokratik İslâm” çalışmalarını yaygınlaştırma kararı aldığı bir atmosferde nefes almak emekçiler, kadınlar, gençler için nasıl mümkün olacak? Sivas’ın hesabı nasıl sorulacak, Gezi direnişinin bıraktığı iz nasıl ilerletilecek?
Hesaplaşma ile…
Nasıl ki AKP laiklik ile hesaplaşıyor ise, sosyalist hareketin gündeminde de bu hesaplaşmanın karşı tarafı olmaya öncülük etme görevi bulunuyor.
AKP karşıtlığının yetersiz kaldığı, AKP’ye belli açılardan benzemeye çalışarak alan kapma siyasetinin, sağcılığın da göstergesi olduğu; solculuğun da bu sağcılığın gölgesinden mutlak olarak çekilmekle başladığını görmek ve göstermek için yeni sandık sonuçlarına hiç ihtiyaç yok.
İhtiyacımız olan tek şey var, amasız fakatsız bir laiklik mücadelesi vermek, laikliği yeniden kazanmaktır.
Bu dava, Sivas katliamı davası bu nedenle düşmez, düşmeyecek. Laiklik kazanılacak, tüm suçlular yargılanacak, helalleşme değil hesaplaşma sağlanacaktır.
Sivas davası dosyanın kapağının tekrar açılması laiklik mücadelesi defterinin kapanmamasına bağlıdır.