Depremler ve sermaye sınıfına AKP’den lütuf
Her durumda AKP, depremzedelere hibe verdik diyerek görevini yerine getirdiğini propaganda edecek, beton sermeyesi ve finans sermayesi ise önce hibeleri cebine alacak zaten yetmeyen bakiyeler için de yurttaşın kapısına gelmesini bekleyecek.
Ülkemizde depremlerin gelişinde, yıkımlarda ve sonrasındaki her aşamada değişmemiş bir silsile var.
Önce rant için kentleşme, buna uygun imar planları, sonra depremlerin gerçekleşmesi halinde halkın ihtiyaçlarının karşılanması bakımından (buna canının kurtarılması da dahil) devletin aradan çekilmesi, son olarak da devletin, siyasi iktidarın ve sermayenin bir bütün olarak devreye girmesi…
İlk iki süreci yaşayarak gördük.
Yıkım ve ölüm geliyorum derken sermaye sınıfı rantına, AKP rantın önünde engel ne varsa ortadan kaldırmaya, imar afları ile oylarını tahkim etmeye baktı. Kentsel dönüşüm, rantsal dönüşüme döndü. Bu sürece karşı çıkan başta TMMOB ve diğer kurumlar en yüksek perdeden suçlandı. 6 Şubat depremi ise bu sürecin büyük bir yıkım ile sonuçlanmasına neden oldu. Bunu yaşayarak gördük, ölerek yaşadık. Devlet yok, su yok, kurtarma ekipleri yok. O dönemde, canını dişine takarak dayanışma halinde olan halkın kendisi var ve bir de “helallik” isteyen bir Cumhurbaşkanı.
Şimdi ise, AKP ile sermaye sınıfının “cinayet mahalline” geri dönüşü sürecindeyiz. İhtiyaçların bedelsiz karşılanması, bir daha aynı hatalara düşülmemesi, kentsel dönüşümün bilimsel ölçülerde gerçekleşmesi için değil elbette, bu sefer elinde makbuzla, tahsildar memuru sıfatıyla, “senden bir alacağımız var” diyerek. Canını kurtarmış olanların kuracakları yaşamlara ipotek tesis ederek. Yarıda kalmış rant hesaplarının da tamamlanması için.
Onlarca örneği var, ama tüm bu yazılanları kapsayan sadece iki örnek, sermaye sınıfının yüzünün nasıl güldürüldüğünü; AKP’nin iki yüzlülüğünü ve depremzede yurttaşların artık sadece müşteri yerine konulduğunu gösteriyor.
İlki, enkaz kaldırma sürecinde, ihaleyi alan şirketlerin, enkaz içindeki mali değer taşıyan demirlerle ilgilenmesi, yani alacağını alması, enkazı tam olarak kaldırmayarak, kalanı yurttaşın sırtına yıkması. Zeminin tam olarak temizlenmesi için yurttaşların mali güçlerini aşan maliyetler karşılığında işi görecek kişi ve firmaların peşinde koşar hale getirilmesi. Yurttaşın, aslında fiilen hem ihaleyi alan şirketin ihaleye aykırı olarak tam işini yapmaması sonucunda, elini ovuşturan diğer kişi ve şirketlere yönelmek zorunda bırakılmasıdır. AKP devrededir. Halka enkazını devlet kaldıracak deyip ihale dağıtan olarak. Sermaye devrededir, enkazı kaldırmak için ihale alarak, ihaleye de uymayıp, enkaz içindeki demiri alıp çıkarak. Ve yine sermaye devrededir, kalan işin görülmesi için metrekare başına
enkazın tam olarak temizlenmesi fiyatını belirleyerek.
İkinci örnekte ise hesap daha büyüktür.
“Sermayeye ihale, halka hibe” işin anlatılan hikayesidir. Gerçek ise ihaleler dışında hibelerin de aslında yurttaşa değil sermayeye akmasının hukuki kılıf altında fiili bir zorbalığa dönüşmüş olmasıdır.
Enkazı devlet kaldıracak diyen AKP, enkazın üstüne yeni bir ev yapanlara da devlet hibe verecek deyip, bunun miktarını belirliyor. Ama gelin görün ki, verilen hibe, yeni bir inşaata başlamadan bitiyor. Çünkü hibenin bir kısmı önce bürokratik belgelerin sağlanması için yapılan etütlere, diğer kısmı da bazı işlemler için zorunlu tutulan müteahhitlere ödeniyor. Daha temel atılmadan ve tek bir tuğla döşenmeden hibe tutarları tükeniyor. Depremzedenin başını sokacak evini tam olarak inşa etmesi için iki yolu kalıyor. Ya eğer varsa elde avuçtaki parasını kullanmak ya da enflasyona endeksli olan kredilere başvuru yaparak borçlanmak.
Her durumda AKP, depremzedelere hibe verdik diyerek görevini yerine getirdiğini propaganda edecek, beton sermeyesi ve finans sermayesi ise önce hibeleri cebine alacak zaten yetmeyen bakiyeler için de yurttaşın kapısına gelmesini bekleyecek.
Güzel bir lütuf, tam istedikleri bir lütuf…
Siyasi iktidar ile sermaye sınıfı deprem bölgesinde elbirliği ile devrede. Depremin en acil döneminde ortada olmayanlar, depremin rantını çevirmek, bölüşmek ve paylaşmak için devrede.
Evet ve ne yazık ki, ülkemiz sadece bir deprem ülkesi değil, “deprem rantı” kavramının da doğduğu
ülke.
Sermayenin ve AKP’nin devrelerinin yanması halkın müdahalesine bağlı.
Yerel seçimlere bu gözle de bakılmasının zamanı geliyor.
Gelecek hafta bu konudan devam etmek dileği ile…